15-16 Haziran 1970 İşçi Ayaklanması'nın yıldönümünde DİSK, Türk İş ve Hak İş'e bağlı sendikalardan işçiler Esenyurt'ta "Kıdem Tazminatımız Gasp Edilemez" diyerek yürüyüş yaptı.
İSTANBUL - İşçilerin ve sendikaların kıdem tazminatının gasp edilmek istenmesine karşı tepkileri ve eylemleri devam ediyor.
15-16 Haziran 1970'te yaşanan büyü işçi ayaklanmasının yıldönümünde pek çok yerde eylemler yapılıyor.
Eylemlerde kıdem tazminatının gasp edilmek istenmesine karşı tepkler 15-16 Haziran büyük işçi ayaklanmasının yıldönümünde yapılan eylemlerde öne çıktı.
Esenyurt'ta farklı işkollarındaki 9 sendika şubesinin üyeleri olan işçilet Esen can Hastanesi önünden Esenyurt' Meydanı'na yaptıkları yürüyüş ve basın açıklamasıyla "Son kale kıdem tazminatımızı gasp ettirmeyeceğiz" dedi.
Bugün (17 Haziran) saat 17.00'de Esenyurt Meydanı yakınındaki Esencan Hastanesi önünde Türk-İş'e bağlı Belediye İş Sendikası İstanbul 1 ve 2 Nolu Şube, TÜMTİS İstanbul 1 Nolu Şube, Deriteks Avrupa Yakası Temsilciliği, DİSK'bağlı Cam Keramik İş, Gıda İş Sendikası, Dev Yapı İş Sendikası, KESK'e bağlı Eğitim-Sen İstanbul 7 Nolu Şube, Hak İş'e bağlı Liman İş Sendikası Ambarlı Temsilciliği üyesi işçiler ve sendika yöneticileri "Yaşasın 15-16 Haziran Direnişimiz, Kıdem Tazminatımız Gasp Edilemez“ ortak pankartı arkasında toplandı.
Sendikaların kıdem tazminatının gaspına karşı sloganlarının yer aldığı pankartları flama ve önlükleriyle katıldığı eylemde kıdem tazminatının gasp edilmek istenmesini protesto eden dövizler taşınırken sık sık "Yaşasın 15-16 Haziran Direnişimiz" , "Kıdem Tazminatımız Gasp Edilemez“, Kıdeme Uzanan Eller Kırılsın", "Direne Direne Kazanacağız", "AKP Yasanı Al Başına Çal" sloganları atıldı.
Eylemde KHK ile ihraç edilen ve tutuklanan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça için de "Nuriye ve Semih'e Özgürlük", "Nuriye Semih Yalnız Değildir", "KHK Gidecek Direnenler Kazanacak" sloganları atıldı.
Esenyurt Meydanı'nda DİSK Gıda İş Sendikası'ndan İbrahim Kızılyer, kıdem tazminatının fona devredilmek istenmesin işçinin haklarını korumak işçi ve emekçilerin alınteri ve emeklerinin patronlara peşkeş çekilmesi demek olduğunu ifade etti.
"Kıdem Tazminatı Uğruna Bedeller Ödenerek Kazanılmış Bir Haktır"
15-16 Haziran'ın yıldönümünde yapılan bu yürüyüşün işçi sınıfının uğruna büyük bedeller ödeyerek elde ettiği tüm kazanımlarını korumak ve insanca bir yaşama sahip olma mücadelesi için de birlikte mücadele çağrısı ve başlangıcı olduğunu belirtti.
İşçilerin var olan tüm haklarının sermaye sınıfına karşı verilen mücadeleyle kazanılarak kendilerine bırakıldığı ve şimdiki işçi ve emekçilerin de bu hakları koruyarak çocuklarına devretmeleri gerektiğini ifade eden Kızılyer, bunun hem insanca bir yaşam için, gelecekleri için hem de bedel ödeyenler karşı bir görev olduğunu söyledi.
Tutuklanan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın açlık grevinin 101’inci günü olduğu belirtilerek özgürlüklerine kavuşması ve işlerine iadesi istediklerini ve onların taleplerinin aynı zamanda tüm KHK ile ihraç edilen edilen kamu emekçilerinin talebi olduğunu söyledi. Sendikalar adına ortak basın metnini ise Belediye İş Sendikası İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Erol Özdemir okudu.
"15-16 Haziran İşçi Sınıfının Sendikal Bürokrasi ve Sermayeye Karşı Mücadelesinin Kazanımıdır"
"Bugün; 8 saatlik çalışma düzeni, fazla mesai ücreti, sendikalı ve toplu iş sözleşmeli çalışma yaşamı, sigorta ve emeklilik, kıdem tazminatı gibi kullandığımız tüm haklar; işçi sınıfının mücadelesi ile elde edilmiş kazanımlardır. Yasalarda yer alan hiçbir hak kapitalizmin lütfu değil, işçi sınıfın mücadele ederek, insanca Yaşam ve çalışma hayatı için elde ettiği kazanımlardır" diyerek sözlerine başlayan Özdemir tüm bu kazanımların elde edilmesinde dünya işçi sınıfı ile birilikte Türkiye işçi sınıfının da birçok şanlı direnişi ve mücadelesinin tarih sayfalarında yerini aldığını belirtti.
Bundan tam 47 yıl önce gerçekleşen şanlı 15-16 Haziran eylemininin de bu mücadele örneklerinden biri olduğunu söyleyen Özdemir, "Tıpkı 1900’lü yılların başında dokuma işçilerinin Bursa'da başlattığı 8 saat çalışma günü direnişi gibi, tıpkı Kavel işçilerinin hakları için sürdürdüğü direniş ve elde edilen grev hakkının yasallaşması gibi ve tıpkı 1977 1 Mayıs’ı gibi... 15 - 16 Haziran'da işçi sınıfın sendikal bürokrasi ve sermayeye karşı önemli kazanımlarla dolu mücadele örneklerindendir" dedi.
"Bugünün bize gösterdiği ise 'işçiler birliklerini koruyup örgütlülüklerini muhafaza ettiklerinde kazanılmış haklarına hiçbir gücün el uzatamayacağıdır' 15 16 Haziran direnişi bugün karşı karşıya olduğumuz saldırılara baktığımızda ne yapmamız gerektiğinin yanıtıdır aynı zamanda... " diyerek sözlerini sürdüren Özdemir, bugün ise iş yasalarına, toplu sözleşme yasalarına mücadele ve bedel ödeyerek kazanılan birçok hakkın uygulanamaz hale getirildiğine işaret etti.
"Nuriye ve Semih'in Talepleri Kabul Edilsin, Serbest Bırakılsın"
İşçilerin en temel haklarından biri olan sendikalaşma hakkının ellerinden alınmakta, grev diyen işçilerin grev haklarının yasaklarla askıya alınmakta olduğunu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal sonrası, KHK’lerle sorgusuz-sualsiz, kamuda çalışan binlerce emekçi ekmeğini kaybetmekte ve fiili mücadele dışında bütün hukuk yolları kendilerine kapatılmaya olduğunu hatırlatan Özdemir, "Bu adaletsizliğin sembolü haline gelene Nuriye ve Semih öğretmen 100 günden fazladır açlık grevinde, canları pahasına hak mücadelesi vermektedir. Onların talepleri tüm kamu emekçilerinin talepleridir. Ve derhal serbest bırakılmalıdırlar. En son olarak da en önemli kazanımımız olan, iş güvencemiz olan Kıdem tazminatı hakkımız bugün ”fona devredeceğiz, garanti altına alacağız” yalanıyla yok edilmek isteniyor. İşverenler işçileri daha rahat işten çıkarabilsin ve özellikle sendikalaşma mücadeleleri daha rahat engellensin, hak arayışında bulunan her işçi şartsız kuralsız cezasız kapı önüne konsun diye bu adım atılamaya çalışılıyor" dedi.
"Kıdem Tazminatına Saldırı İş Güvencesi ve Örgütlülüğe Saldırıdır"
İşçi sınıfının en temel haklarından biri olan kıdem tazminatı ile birlikte iş güvencesi ve örgütlülüğüne de bir saldırı gerçekleştirilmek istendiğine dikkat çeken Özdemir, "1 gün çalışan bile kıdem tazminatı alacak diyerek" parlatılan kıdem tazminatının fona devri taslağı, kıdem tazminatına hak kazanma şartlarını daraltması, kıdem hesabında toplu sözleşmelerle artırılan gün sayısını düşürmesi, yılların kazanımı olan 1 yıl için 30 gün tutarında olan kıdem hesabını 15 güne düşürme isteği gibi pek çok tuzağı içinde barındıran; sahiplenenlerin dahi tam anlamıyla bilmediği bir garabet taslak olarak önümüze getirilmek isteniyor" dedi
'Kıdem tazminatı hakkı gasp edilemez' demek ke bu hakkın yanlış bilgilerle, kafa karıştırarak yok edilmesıne izin vermemek için bir araya geldiklerini belirten Özdemir, farklı konfederasyonlardan sendikalar ve işçiler olarak bugün izlenmesi gereken yolun ayrışmak değil bir arada ortak soruna karşı, ortak mücadele etmekten geçtiğini söyledi.
Bugün en temel haklarımıza dönük saldırıların ancak kitlesel ve birlikte mücadele ile aşılacağına inandıklarını ifade eden Özdemir sözlerini şöyle sürdürdü.
"Bu nedenle bugün bir aradayız, yan yanayız Ve bu ilk adımımızı daha da büyüterek ilerletmek için tüm işçi kardeşlerimizi örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz. Kıdem tazminatı için sendikalarımızı da 'Kırmızı çizgimizdir, dokundurmayız!' söyleminin ötesinde tabanda işçi sınıfını birleştirmeye ve ortak mücadele zeminlerini yaratmaya çağırıyoruz.
Gün tarihimizden öğrenme günüdür,
gün kazandığımız haklarımızı gasp ettirmemek için birlikte mücadele etme günüdür. Bu nedenle bir kez daha 15-16 Haziran ruhuyla kıdem tazminatı için ortak mücadele hepimizin görevidir diyoruz.
Yaşasın 15-16 Haziran Direnişimiz!
Kıdem Tazminatı Hakkımız Gasp Edilemez!
Selam Olsun 15-16 Haziran'da Dövüşüne Düşene, Direnenlere!"
15-16 Haziran 1970'te Ne Oldu?
1970'te, çalışma yaşamını ve temel sendikalar mevzuatını düzenleyen 274 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik yapan tasarı, Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin işbirliğiyle önce Millet Meclisi ardından Senato'dan geçirildi. Yapılan değişiklik, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlamakta, sendika değiştirmeyi güçleştirmekteydi. Yasa taslağı 11 Haziran 1970'te Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın onaylamasıyla yürürlüğe girdi.
Kanunlaşan tasarı esas olarak Türk-İş'ten DİSK'e işçi akışını önlemeyi amaçlamaktaydı. DİSK ve bağlı sendikalar yeni yasaya tepki gösterdiler.
Türkiye İşçi Partisi ise söz konusu yasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıkladı ve iptal davası açtı.
DİSK'li sendikacıların ve yöneticilerin tepkileri, 15 Haziran 1970 sabahı, İstanbul'un belli başlı merkezlerine doğru yürüyüşe geçmeleriyle yeni bir evreye girdi.
Son 1,5 yıldır bazı büyük fabrikalarda çeşitli işçi hareketleri ve eylemleri sürmekte olduğundan birçok fabrikada ve işçi semtinde gerginlik artmıştı.
15 Haziran 1970'te patlak veren eylem de bunun bir dışavurumu oldu. Kentin Anadolu yakasında başlayan yürüyüş Kartal ilçesinden yürüyüşe katılan işçilerle Ankara Asfaltı (E-5 karayolu) boyunca ilerlerken, kendilerine başka fabrikalardan da katılanlar oldu.
Göztepe dolaylarında, Otosan Fabrikası işçileri ile DMO işçileri de onlara katıldı ve yürüyüş saat 17:00'ye kadar sürdü.
Bir başka yürüyüş kolu da Beykoz ve Paşabahçe'den Üsküdar'a doğru oluştu.16 Haziran'da ise Gebze'den başlayan işçi yürüyüşü, Kartal'dan katılan işçilerle birleşerek Bağdat Caddesi üzerinden Kadıköy İskele Meydanı'na kadar ulaştı.
Avrupa Yakası'nda ise 15 Haziran 1970'te, Bakırköy-Topkapı-Sağmalcılar güzergahında yürüyüş yapıldı.
16 Haziran'da da, kentin Topkapı dışındaki kesimlerinden gelen kollar birleşip, Aksaray üzerinden önce Sultanahmet'e, oradan Cağaloğlu ve vilayetten (valilik) geçip Eminönü'ne geldiler.
Valilik Haliç üzerinde yer alan o zamanki iki köprüyü de açtırarak, işçilerin Beyoğlu tarafına geçmesini engelledi. Levent ve Beyoğlu'nda da küçük yürüyüş kolları oluşmuştu.
Eyleme pek çok fabrikadan 75.000 dolaylarında işçi katıldı. Gösterilen tepki esas olarak DİSK üyesi işçilerden geldiği halde, yürüyüşlere çok sayıda Türk-İş işçisi de toplu halde katıldı.
Eylemin birinci günü akşamı Bakanlar Kurulu 60 günlük bir sıkıyönetim ilan etti.
DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin pek çoğu sıkıyönetim mahkemelerince tutuklandılar ve yargılandılar.
Kadıköy'de meydana yaşanan saldırıda 2 işçi, 1 polis ve 1 esnaf yaşamını yitirdi.
16 Haziran'da Ankara, Adana, Bursa ve İzmir'de de küçük çaplı olaylar yaşandı.
Bir ayaklanmaya dönüşen eylemin ardından CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, Genel Başkan İsmet İnönü ile birlikte partisi adına, TİP'den ayrı olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Anayasa Mahkemesi, yasa değişikliği konusunda açılmış olan davaları daha sonra karar bağlayarak, söz konusu yasa değişikliklerini iptal etti.