İstanbul İSİG Meclisi, İstanbul Tabip Odası ve TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu'nun birlikte düzenlediği "2023 Yılı SGK İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları İstatistikleri Değerlendirmesi" konulu panel İstanbul Tabip Odası Sevinç Özgüner Toplantı Salonu'nda yapıldı.
Panelde açılış konuşmasını İstanbul Tabip Odası adına Dr. Nazmi Algan yaptı.
"2023 Yılı SGK İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları İstatistikleri Değerlendirmesi" konusunun önemli olduğunu çünkü Türkiye'de özellikle iş cinayetleri ve meslek hastalıkları konusunun hep bir maske altında, bir perde arkasında kaldığımı ifade eden Algan, iş kazalarının hem adli bir vaka olması hem de ölümle sonuçlanması nedeniyle öğrenilebildiğini belirtti.
Meslek hastalıklarının ise hekimler açısından da aslında buzdağının görünen yüzü olduğunu, çok fazla meslek hastalığı bulunmasına rağmen bunların tanısı, tespiti, teşhisi, tedavisi konusunda çok büyük sorunlar bulunduğunu belirten Algan, meslek hastalıklarının Avrupa ve Dünya ülkeleriyle bir karşılaştırmasının da ele alınacağını, sunumların ardından katkı ve soruları alarak etkinliği tamamlayacaklarını belirtti.
SGK Raporlarında Kayıt Dışı Çalışan Göçmen, Kadın, Çocuk İşçiler Yer Almıyor
“İş Kazaları-İş Cinayetleri / SGK ve İSİG Meclisi Verilerinin Karşılaştırılması” konusunda sunum yapan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır öncelikle iş kazası, iş cinayetleri kavramlarına değindi.
İSİG Meclisi'nin 3 Ekim'de yayınladığı İSİG Meclisi ve SGK'nın iş cinayetleri verilerini içeren infografik üzerinden değerlendirmede bulundu. İSİG Meclisi ve SKG verilerinin karşılaştırmasında önemli satır başları şöyle:
* 2013 yılından bu yana her ay düzenli olarak iş cinayetleri raporunu kamuoyuyla paylaşan İSİG Meclisi, ilk defa SGK verileriyle kendi verilerini karşılaştırıyor. Daha önce İSİG Meclisi’nin açıkladığı iş cinayetleri raporlarının ‘şişirme” olduğunu iddia edenler bulunuyordu. Fakat bu yıl SGK verileri ilk defa İSİG Meclisi’nin açıkladığı sayıların üzerinde.
* 2023 yılı iş cinayetleri raporunda İSİG Meclisi 1932 iş cinayeti tespit ederken SGK ise 1972 iş kazası belirtmiş.
* İSİG Meclisi ‘iş cinayeti’ kavramını kullanırken SGK ‘iş kazaları’ ifadesi altında kader, fıtrat, işçinin hatası gibi argümanları kullanabiliyor. İSİG Meclisi olarak iş cinayetleri kavramını kullanıyoruz ve bunların tamamının önlenebilir olduğunu vurguluyoruz.
* İş cinayetlerinin yaşanmasındaki temel nedenlerden biri de işçilerin örgütlenmelerinin önündeki engeller. Polonez, Fernas işçileri gibi birçok yerde sendikalı oldukları için işten atılan işçilerin direnişleri var. İSİG sorunu en önemli sorun olarak yer alıyor.
*İSİG Meclisi, ölümler için iş cinayeti kavramını kullanırken SGK iş kazaları sonucu ölüm olarak ifade ediyor ve SGK verilerinde kayıt dışı ölümler yer almıyor. İSİG Meclisi raporunda kayıt dışı, göçmen, kadın, çocuk, kendi nam ve hesabına çalışan emekçilerin ölümleri de yer alıyor.
*İSİG Meclisi işçi ölümleri verilerinin birçoğuna ulaşılamadığı için raporlarında, her zaman ‘en az’ ifadesini kullanıyor. İSİG Meclisi raporu ile SGK raporundaki isimleri karşılaştırma imkânı olsa iş cinayeti sayısının yüzde 50 oranında fazla çıkma ihtimali çok yüksek, çünkü SGK kayıtlı işçilerin ölümlerini alırken İSİG Meclisi birçok kayıtlı işçinin ölüm bilgisine ulaşma imkânına sahip değil.
* İSİG Meclisi verilerini ulusal ve yerel haber merkezleri, sendikalar, meslek örgütleri, işçi örgütlenmeleri, duyarlı işçi ve emekçilerin ulaştırdığı bilgiler üzerinden sağlıyor.
* SGK verilerini ölüm nedenleri açısından karşılaştırma imkânı bulunmuyor çünkü ölüm nedenleri açısından veriler birbirine uymuyor. İSİG Meclisi verilerinde kayıt dışı çalışan göçmen işçiler, tarım işçileri, kadın ve çocuk ölümleri fazlayken SGK verilerinde sanayi, inşaat ve 50 yaş üstü ölüm sayısı ise çok daha yüksek.
* SGK verilerinde ölüm sayısının artışının hangi kriterlere göre belirlendiğini anlayamıyoruz. Ölümlerin artış nedeni artan işçi sayısı mı, sonuçlanmış dosyaların bir sonucu mu, ya da başka nedenler mi buna ilişkin bir bilgi yok.
* SGK verilerine 2007 yılından itibaren ulaşabiliyoruz, fakat İSİG Meclisi 2012 yılından itibarın raporlama yapıyor. İlk iki yıl İSG Meclisi’ne ulaşan ölüm bilgisi çok daha azdı. Sonraki yıllarda daha fazla bilgi akışı olmaya başladı.
* İSİG Meclisi verilerine baktığımızda iki dalgalanma görüyoruz. 2016-2018 süreci. 15 Temmuz 2016 OHAL süreci sonrası gelen işçi ölüm bilgileri özellikle sanayi işkolunda artış gösterdi. İşçi örgütlenmelerinin önüne çok büyük darbe vuruldu ve ölümler de artış gösterdi. İkinci dalgalanma ise 2020-2021 pandemi süreci. 2020 yılında 2427 ve 2021 yılında ise 2170 iş cinayeti yaşandığını görüyoruz.
* Bazı işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanı arkadaşlar yüz bin çalışan işçide ölüm sayısı gibi oranlar ifade ediliyor. Fakat bu tür bir oranlama aldatıcı olabiliyor. Bu oranlamalar neye göre yapılıyor, hangi sektördeki işçi ölümlerinin oranı baz alınıyor? Ya da ölüm nedenlerine göre mi bir tasnif yapılıyor? Bazı sektörlerde işçi sayısında artışlar olabiliyor. Örneğin moto kuryeler pandemi sürecinde öne çıkan bir işkolu oldu. Bu oranlama konusunda spesifik bir bilgiye sahip olamıyoruz.
*SGK, 745 ölümün olduğunu söylediği 2012 yılında, iş kazası oranına ölümü göre 0,99 iken şimdi 0,29. 745 ölüm varken SKG ölümlü iş kazasını 0,99 iken 0,29’a düşürdük ifadesini kullanabiliyor. Diğer yandan tüm iş kazası sayısı 8 katına çıkmış durumda.
*İş cinayetlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda İSİG Meclisi raporlarında tarım işçiliğinin yoğunlaştığı Nisan-Ekim aylarında sınırlı sayıda kayıtlı ölümlerin bilgisine sahip olmamıza rağmen tarım alanında kayıt dışı ölümlerin bilgisinin bize gelmesi fakat SGK’nın kayıt dışı ölümleri almaması nedeniyle İSİG Meclisi rakamları SGK verilerine yakın çıkıyor.
* SGK verilerinde İSİG Meclisi’nin açıkladığı rakamların çok üzerinde sanayi ve inşaat işkolunda ölüm sayıları görüyoruz. İSİG Meclisi’nin bilgisine ulaşamadığı kayıtlı işçi ölümleri var. Diğer yandan İSİG Meclisi verilerinde yer alan kayıt dışı çalışan tarım işçilerinin ölüm bilgisi SKG verilerine yansımıyor. Tarım işkolundaki ölüm oranlarıyla birlikte toplamda SGK verilerine yaklaşıyoruz.
* İstihdam biçimine göre dağılımda ise SGK 2023 yılı için 1966 işçi ölümü ve 6 kendi nam ve hesabına çalışan ölümü gözüküyor memur ölümlerine dair bir verisi yok. Bizde bu oran ücretlilerde toplam ölümde yüzde 85’ine tekabül ediyor. 177 çiftçi ve 106 esnaf ölümü kaydetmişiz. Ücretlilerde 100’ün üzerinde memur olduğunu düşünüyoruz. Bizim verilerimizde depremde Hatay ve İskenderun devlet hastanelerinde hayatını kaybeden 26 sağlık emekçisi var fakat bu SGK verilerinde yer almıyor. Bu hastanelerin depreme dayanıklı olmadığı da yıllar öncesinden biliyordu.
* İstihdam biçimlerine ilişkin de tartışmalar var. Örneğin moto kuryelerde sigortalı ve esnaf kurye olarak gözüken arkadaşlar var. SGK’nın öncelikle bu konuya bir çözüm getirmesi gerekiyor ve 4-b’li ölümleri de verilerine eklemesi gerekiyor. Kendi nam ve hesabına çalışanların büyük bir kısmı çok uzun saatler ve tamamen İSİG önlemleri olmadan çalışmak zorunda kalıyor. Sosyal güvenlik sistemi açısından bu da ayrıca büyük bir sorun olarak duruyor.
* İşkolları ve sektörel dağılımda SGK verilerinde tarım işkolu neredeyse yer almıyor. SGK sadece 35 ölüm kaydetmiş. SGK verilerinde taşımacılık ve inşaat işkolunda daha fazla ölüm var. Metal işkolunda bizim iki katımızdan fazla ölüm gözüküyor. Çimento ve ağaç işkollarında ölüm sayıları yüksek. Fakat SGK verilerinde tarım işkolunda çalışanların sadece kayıtlı olanlarına yer verildiğini görüyoruz. Tarım işkolunda kayıt dışı çalışan çok sayıda kadın ve çocuk işçi ölümü var.
* Maden işkolunda ölüm sayısı SGK verilerinde daha yüksek. Biz 51 madenci ölümü kaydetmişiz SGK ise 86 madenci ölümü kaydetmiş. Yerüstü maden işletmelerinde çalışan işçilerin ölümlerine ulaşamadığımızı düşünüyoruz.
* Ağaç işkolunda SGK verileri daha yüksek görünüyor bizde 24 ölüm SGK’da 44 ölüm görünüyor. Tekstil’de biz de 29 ölüm var SGK’da 59. Metal işkolunda esnaf dahil 97, SGK’da 201 ölüm var. İnşaatta bizde 389 SGK’da 552 ölüm var. Bu oranlar ise bize verilerimizin güvenilir fakat bilgiye erişimin yetersiz olduğunu gösteriyor.
* Metal, inşaat, maden, ağaç, tekstil, gıda, çimento, taşımacılık işkollarında SGK’da çok fazla ölüm var. Bizim kayıtlı işçi ölümlerine ilişkin bilgilere tam olarak erişemediğimiz görülüyor. Organize sanayi bölgelerinde ve inşaat işkolunda çok fazla ölüm oluyor ama bunlar haber konusu dahi olmuyor.
* SGK verilerini ölüm nedenlerine göre karşılaştırma imkânımız yok çünkü çok farklı nedenlere ve yaralanma türlerine göre farklı ve yer yer anlayamadığımız bir tasnif biçimi var. İSİG Meclisi verilerinde, servis kazası, ezilme ve göçük, yüksekten düşme, kalp krizi, beyin kanaması, deprem, elektrik çarpması öne çıkıyor. Bu ölümler hakkında hemen herkes şu önlem alınsa bu ölüm yaşanmazdı diyebileceği ölümler gerçekleşiyor.
(Salonda bulunan hekimler SGK’nın ölüm nedenlerine göre tasnifi Adli Tıp Kurumu’nun verilerine göre yaptığını, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini almaya yönelik bir bakış açısı olmadığı için bu verilerin de sağlıklı ve İSİG Meclisi’nin ölüm nedenleri gibi doğru bir tasnif olmadığı ifade etti.)
* Taşımacılık sektöründeki ölümlerde araçların eski oluşu, uzun çalışma saatleri nedeniyle kazalar ve kalp krizleri öne çıkarken sanayide patlama, yangın, ezilme öne çıkan ölüm nedenleri olarak öne çıkıyor.
* SGK verilerinde kadın ölüm oranları her sene yüzde 2-3 oranında gözüküyor. İSİG Meclisi verilerimizde ise bu oran yüzde 7-8 civarında yani üç katı. Tarım işkolunda 47 kadın SGK verilerine göre ise 2 kadın ölümü var. Hizmet sektöründe ve sağlık işkolundaki ölümler bizim verilerimizde daha yüksek görünüyor. Yine de metal işkolu gibi bazı işkollarındaki kadınların ölümlerin bilgisine İSİG Meclisi’nin de ulaşamadığını görüyoruz.
* Yaş gruplarına göre ölümlere baktığımızda SGK’da çocuk işçi ölümleri yüzde 1 düzeyinde bizde yüzde 3. Yine 30 yaş altı ölümlerde bizim raporumuzdaki veriler daha yüksek bu da İSİG Meclisi’nin ulaştığı genç işçi ölümlerinin birçoğunun kayıt dışı ölümler olduğunu gösteriyor.
* SGK verilerinde 50-64 yaş aralığındaki ölüm verilerinin yüksek olması emekli olması gereken çok sayıda işçinin çalışmaya devam etmek durumunda kaldığını ve tahminlerin üzerinde 50 yaş üstü ölüm olduğunu ortaya koyuyor. 50-65 yaş arası işçilerin sanayi ve inşaat sektöründe çalıştıkları görülüyor.
* Çocuk işçi ölümlerinde 4-7 yaşında tarım işkolunda çalışanlar var. Bunların çoğu görülmüyor. 14 yaş altı çalışma yasak olduğu için bu veriler SGK’da yer almıyor. Sanayide çok sayıda çocuk çalışıyor. MESEM’ler de bu sayının artmasını getirdi. SGK ise sadece kayıtlı ölümleri ya da kamuoyunda öne çıkan ölümleri kayıtlara alıyor. Çocuk işçilik yaşı ise giderek düşüyor. MESEM’ler ile bu sayının şimdiden ortaokul düzeyindeki çocuklara düştüğünü görüyoruz. Bu politikalarla çocuklar 10 yaşından itibaren işçileşecek ve 65 yaşına kadar da çalışmak zorunda kalacaklar.
* Göçmen ve mülteci işçiler kayıtdışı çalıştıkları için çok sayıda ölüm olmasına rağmen yine SGK verilerinde yer almıyor. Ülkede çok sayıda Suriyeli ve Afganistanlı işçiler var. Kadın ve çocuk işçi ölümleri de çok yüksek oranda.
* İş cinayetinde ölenlerin yüzde 97’si sendikasız, yüzde 3 sendikalı işçi olduklarını belirtiyoruz. Ölümlerin bilgisini açıklamayanları sendikaları eklediğimizde ölen sendikalı işçi oranının yüzde 6-7 civarında olabileceğini düşünüyoruz. Sendikalı olmak ise işçileri ancak kısmen koruyabiliyor.
* Şehirlere göre ölümlerde ise İstanbul’daki bilgi akışımız çok iyidir. Bu nedenle İstanbul verilerimiz yüksek fakat diğer sanayi kentlerinde bizim tespit edebildiğimiz çok sayıda ölüm olduğunu görüyoruz. Fakat bazı şehirlerde ise bizim kayıtdışı işçi ölümlerin bilgisinin daha fazla bize ulaştığını görüyoruz.
* Meslek hastalıklarına ilişkin bilgilere İSİG Meclisi de ulaşamıyor fakat SGK’nın da bu konuda doğru bir veri aktarımı bulunmuyor.
* İSİG Meclisi raporlarında işçi ölümlerinin isimlerini paylaşıyor. SGK’nın da ölen işçilerin isimlerini paylaşması halinde karşılaştırma yapılarak daha doğru verilere ulaşılabileceği ve İSİG önlemlerinin alınması konusunda daha iyi yol alınabileceğini düşünüyoruz.
SGK ve İSİG Meclisi Verilerini Değerlendirdiğimizde 2023 Yılında İş Cinayetinde Ölen Sayısı 4000 Civarında
İstanbul Tabip Odası, İşyeri Hekimleri Derneği'nden Dr. Ahmet Tellioğlu, Meslek Hastalıkları konusunu işleyerek SGK ve Dünya verilerinin karşılaştırmasını yaptı.
* SGK’nın iş kazaları ve meslek hastalıkları konusundaki verileri oldukça detaylıdır. 2013 yılından bu yana da Avrupa’da kullanılan Eurostat metodunu kullanılıyor. Ölümlerle ilgili nedenler açısından çok detaylı bilgiler kullanır. İş kazalarında yaranın oluştuğu yer, kaza sırasında yürütülen yerel faaliyet, çevre, olayın gerçekleştiği andan normal seyrinden saptıran olay, kullanılan metaryal olmak üzere ayrı ayrı kategorize eder ve zaten bu iş kazası bildirimi olarak insan kaynakları biriminin önüne düşen formlarda bunların hepsi yer alır. Ama bu bilgilerin ne kadar hakkıyla bu formlar doldurulmakta olduğu tartışmalıdır.
* Eurostat’ta sigortalılarda iş kazaları ve iş kazalarının ölümle sonuçlandığı durumlarda olayı normal seyrinden saptıran nedenlere göre dağılımı, elektrik sorunları, patlama, yangın, taşma, devrilme, sızma, buharlaşma, emisyon, maddi aracın kırılma, ayrılma, patlama, bir makinanın ya da taşıma aracının ya da işleme aracının denetim kaybı, fiziki baskı olmadan fiziki baskı altında beden hareketleri, şok, korku, vahşet, saldırganlık gibi kategorilere ayrılır. Fakat bunlar İSİG Meclisi’nin halkın anlayabileceği şekilde yaptığı tasnif gibi kolay anlaşılır tasnifler değildir.
*Asıl olarak verilerde İSİG meselesinde ölçme-değerlendirme konusunda sorun yaşanıyor. Eurostat metodunda iş kazaları en az beş günlük istirahat raporu verildiği durumlarda istatistiklere geçiyor. Bu genel bir sorun, İSİG önlemlerini almak için bir takım durumları ölçmeye çalışan kazalar ayrı kategorilerde yer alırken bazı ülkelerde bu ikisi aynı kategoride yer alabiliyor. İş kazaları bildirimleri işverenler tarafından bildirildiği için güvenilir değildir, ölümlü iş kazaları yani iş cinayeti verileri daha güvenilir durumdadır. Çünkü ölümlü iş kazasını bildirmemek hukuki ve maddi zararlara neden olur. Bu sebeple iş cinayetleri bilgilerine ulaşılmış oluyor.
* “Meslek Hastalığı”nın çok net bir tanımı bulunmuyor. Meslek hastalığı, mesleğin niteliği, yapılan işin sağlığa etkileri, çalışma biçimi, çalışma süreleri gibi pek çok neden ve faktör bulunuyor. Meslek hastalığı tanısı, tespiti, teşhisi ve tedavisi konusunda pek çok sorunla karşılaşılıyor. DSÖ verilerine göre 100 bin kişiden 28’i iş nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu rakam 2023 yılında Türkiye’de 100 binde 620.
* Bu ölümlerin 10’u uzun süreli çalışmaktan kaynaklı kalp krizi, beyin kanaması felç vb sebepler, 15’i ise iş nedeniyle geçirdiği kazalar sonucu gerçekleşiyor. Yüz binde 5. DSÖ verilerine göre Türkiye’de her yıl 4500-5000 insan geçirdiği iş kazası nedeniyle ya da daha önceki yıllarda geçirdiği iş kazası nedeniyle hayatını kaybediyor. Bunun yanında kayıt dışında ise yüzde 25 oranında meslek hastalığı iş kazası nedeniyle ölüm gerçekleşiyor.
* 2023 yılı verilerine göre yaklaşık 2000 kişi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti, Meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının ise kayıt dışı olanları da düşündüğümüzde 4000 civarında olduğunu söylemek mümkün.
* İş kazasında ölümlere ilişkin 2021 yılına kadar olan grafikte dünya ülkeleri arasında en fazla ölümlerin yer aldığı ülkelerden biri olarak yer alıyor. Bu ülkelerde gözüken meslek hastalıklarının da bizde fazla olması gerekir fakat meslek hastalığı nedeniyle ölüm verileri bizde çok daha düşük görünüyor.
* Meslek hastalıkları sonucu sürekli iş göremezlik raporu alıp ödenek alanların durumlarına bakıldığında Fransa %1 Almanya’da %20 iş göremezlik durumu halinde ödenek alabiliyor. Türkiye’de ise %10 iş göremez durumda iken ödenek alabiliyor. Fakat diğer ülkeler göre bizde ödenek yapılan işçi sayısı çok düşüktür.
* Sigorta sisteminden sendikalaşmadaki engellemeler işçi sınıfı hareketinin karşılaştığı engeller söz konusu olduğunda sistemde işçileri meslek hastalığından ya da iş kazasından koruyabilecek bir şey kalmıyor.
* “Son 12 ayda işten kaynaklı bir sağlık sorunu yaşadınız mı?” diye sorulduğunda Avrupa ülkelerinde buna “Evet” diyen işçi oranı yüzde 8-10 hatta yüzde 10-12 arasında iken Türkiye’de “Evet” diyebilen işçi sayısı yüzde 1-2 oranında. Bir işçinin hasta olduğunu söylemeden hastalığını tespit edemeyeceğimiz gibi, “Ben işim nedeniyle hastalandım” demesini sağlamadığımız sürece de meslek hastalıklarını bilemeyeceğiz ve dolayısıyla da önleme, teşhis, tedavi de sağlamak mümkün olmayacaktır. Özellikle son süreçte işçilerin meslek hastalığına ilişkin bir raporu olduğunda işsiz kalması durumu da sık rastlanan bir durum. Bu nedenle sağlık sorunları olduğunu bilmesine rağmen rapor almak istemiyor.
* Meslek hastalıklarında söz konusu olan işveren ile işçinin karşı karşıya getirilmesidir. İşveren işçinin yaptığı iş nedeniyle hasta olduğunu söylemesi durumunda tazminat ödemekle ve hukuki süreçle karşılaşacak. Tazminatı ödemek durumuyla karşılaşan işveren diğer işçilerin de “ben iş nedeniyle hastalandım” demesi durumunda diğer işçilerle ilgili de aynı süreç işleyecek. Bunu engellemek için de işçilerin iş nedeniyle hastalandıklarını söylemelerini engelleyecek yöntemler kullanılıyor.
Yasa Koyucu Kuralları Ufaklar Takılsın Büyükler Delip Geçsin Mantığıyla Kuruyor
MMO İstanbul Şube İSİG Komisyonu Üyesi Makine Mühendisi Zafer Güzey ise İşçinin Güvenliği İçin Söylenenleri ve yaşanan Gerçekler' konusunda yaptığı sunumda öne çıkan satır başları şöyle:
* Meslek hastalıklarının tespitinde zorluklar yaşansa da iş cinayetlerinde olay net olarak ortaya konabiliyor. Meslek hastalığının tanısında tartışmalar yaşansa da iş cinayetinde durum net olarak ortadadır. Ölen işçinin SGK’lı olup olmaması iş cinayetinin varlığını ortadan kaldırmıyor.
* İş cinayetleri konusunda iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar, meslek örgütlerine, yasa koyuculara ve denetleyicilere sorumluluklar düşüyor. Karşılaşılan en önemli sorunlardan birisi yasa koyucunun denetleme yetkisi vermemesi. Bu nedenle de iş güvenliği uzmanlarının, işyeri hekimlerinin bir yaptırımı olamıyor. Yasa koyucu kuralları “ufaklar takılsın büyükler delip geçsin” mantığıyla koyuyor.
* Denetim mekanizması açısından meslek hastalığına yakalanmadan önce ne yapmalıyız ve bir işçi ölmeden önce ne yapmalıyız konusunda tartışma yürütmek gerekiyor.
* Yaşadığımız sorunlar bu senenin sorunları değil, asıl olarak sermaye ucuz iş gücüne ihtiyaç duyuyor ve yasayı bunu destekleyecek hale getirmeye çalışıyor.
* Denetim mekanizmasının eksikliği iş cinayetinin ortaya çıkmasını da engelleyebiliyor. Bir iş kazasının ya da iş cinayetinin işyeriyle bağının kurulmaması sağlanabiliyorsa o iş cinayetinin sorumluluğunu da işyerine-işverene yüklemek mümkün olmuyor. Bunu havalimanı inşaatında gördük ve küçük işletmelerde de örnekleri yaşanıyor. Üstelik kayıt dışı çalışma söz konusuysa iş cinayetinin işletmeyle bağını kurmak daha da zorlaşıyor ve ölen kişi bir “kayıp” oluyor. Ve SGK bunu bir “iş cinayeti” olarak görmüyor. “Bu iş yerinde birisi ölmüş” şeklinde görüyor.
* SGK verilerinde denetlenen işyeri sayısı, denetimlere ilişkin verilerle birlikte işyeri denetim görevlisi sayısı 2018-2019 yıllarında bin civarında görünüyor. Fakat 2020 yılından itibaren denetim görevlisi konusunda hiçbir veri bulunmuyor. SGK verilerinde yapılan denetimleri ilişkin kopyala-yapıştır işlemler yapıldığı görülüyor. SGK’nın denetlemek ve sorunları çözmek yerine rapor yayınlamaktan ibaret bir politikası var.
* İş cinayeti toplumsal bir sorundur ve sadece rakamlarla ve bilimsel veriler ortaya koyarak çözemeyiz. Avrupa’da bize göre görece işçilerin yasal güvenceleri daha fazla. Yasal güvencenin azaldığı noktada İSİG önlemleri azalıyor ve iş cinayetleri artıyor.
* İş cinayetlerinde yasal süreçle ilgilenmek de güçleşiyor. Ailelerin birçoğu bu süreçle baş edemiyor ve bazıları bir miktar para alarak hukuki süreci takip etmekten vazgeçiyor. Zaten kaza, kader, fıtrat gibi söylemler yaygınlaştırılarak bir yandan da bunun zemini hazırlanmış oluyor.
* Meslek hastalıkları ve iş cinayetlerinin önlenmesinde iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar, meslek örgütlerinin vb. sorumlulukları olduğunu söylerken diğer yandan da yasa koyucunun ve denetlemekle yükümlü olanların sorumluluklarını da unutmamak gerekiyor.
* SGK daha önce verileri iki yılda bir ancak yayınlıyordu. Burada bir mücadelenin devamlılığının önemini görmek gerekiyor. İSİG Meclisi’nin yıllardır hazırladığı raporlar sonucunda SGK da verileri daha çabuk paylaşmaya başladı. 2023 yılı iş cinayetleri raporu da buna bir örnek.
* İş cinayetleri tamamen bir mücadele alanı. İş cinayetlerinin önlenmesinde rakamlardan, verilerden çok yürütülecek mücadele etkili olacaktır. SGK’nın rakamları değişebilir ama mücadelenin önemi değişmiyor.
* İş cinayetlerini önlenmesi konusunda her yıl daha iyi olacağı söyleniyor. 6331 sayılı yasa çıktı fakat değişen bir şey olmadığını ve iş cinayetlerinin artmaya devam ettiğini görüyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ‘önümüzdeki dönem iş cinayetlerinde daha az insan ölecek’ demiyor. Çünkü böyle bir hedefi yok. Bir inşaatın yapımına bir devlet yetkilisinin daha hızlı olması yönündeki söylemi de iş cinayetlerinin üretim baskısı nedeniyle gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
* İşçilerin sendikal örgütlenmeleri iş cinayetlerine karşı mücadelenin birinci alanıdır. Bunun yanında emek ve meslek örgütlerinin işçilerin eylem ve direnişlerine desteği önemlidir. İş güvenliği uzmanlarının örgütlülüğü de önemli faktörlerden biridir çünkü iş güvenliği uzmanlarının yaptırım yetkileri ellerinden alınmış durumda. Bu konuda da bir mücadele verilmesi gerekiyor.
* Göçmen-mülteci işçilerin iş cinayetlerine karşı mücadele etmeden, genel olarak iş cinayetleri konusunda mücadelede başarılı olmak da mümkün olmayacaktır. Bir başka yönü SGK kayıtlarında yer alış biçimi. SGK’lı olması esnaf olması konusundaki ayrıma karşı da mücadele vermek gerekiyor. Moto kuryelerin yaşadıkları sorunlar da bu konuya örnektir.
Meslek Hastalıkları Hastanesi İşlevsiz Hale Getirildi
Sunumların ardından İstanbul Tabip Odası’ndan Dr. Nazmi Algan, İstanbul bir işçi kenti olmasına ve yüzbinlerce işçi bir meslek hastalığına yakalanmaktayken meslek hastalığının tespit etme, tedavi etme olanaklarının da ortadan kaldırıldığını çünkü meslek hastalıkları hastanelerinin kapatıldığına vurgu yaptı. Özellikle İstanbul’da bulunan Meslek Hastalıkları Hastanesi’nin bağımsız hastane olarak çalıştığı ve meslek hastalıkları konusunda yetkin ve çözüm üretebilir durumdayken pandemi döneminde Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne bağlandığını ardından yataklarının alındığını, kimi hekimlerin emekli olduklarını kimilerinin de var olan durum nedeniyle çalışamadıklarını ve şu anda neredeyse işlemez hale geldiğini belirtti. Meslek hastalıkları hastaneleri konusunda da ciddi bir mücadele vermek gerektiğini söyledi.
Ardından katkıda bulunmak ve soru yöneltmek isteyenler söz aldı.
* El Cerrahı Dr. Atilla Zenciroğlu, ölümlü iş kazalarındaki oranların verildiğini, bu rakamlara bakıldığında ölüm olmayan iş kazalarının çok daha yüksek olduğunun ortaya koyduğunu belirterek en fazla yaralanmaların da el yaralanmaları olduğunu belirtti. İş kazalarında, yaralanmalarda işçinin başvurabileceği yerin sağlık sistemi olduğu fakat bunun da gerektiği şekilde çalışmadığını belirten Zenciroğlu, bunun sosyal güvenlik sistemiyle de ilgili olduğunu fakat özelleştirmelerle birlikte sosyal güvenlik sistemiyle bağlantılı olan sağlık hizmetleri sisteminin işlemez hale geldiğini belirtti. İşçi ölümlerini ve iş kazalarını önlemenin yanı sıra yaralanma durumunda teşhis ve tedavilerin yapılabilmesi konusunun da üzerinde durulması ve mücadele yürütülmesi gereken bir yön olduğunu belirtti.
* Enerji-Sen Uzmanı Kamil Kartal ise sermayenin İSİG önlemlerini tamamen bir maliyet unsuru olarak gördüğünü ve buna bütçe ayrılmadığını ya da çok küçük bir miktar olduğunu belirtti. Sermayenin hastaneleri tahakkümleri altına aldıklarını ve iş kazası geçiren işçilerin hastanelerden iş kazasına ilişkin doktorlardan rapor alamadıklarını ancak hastane polisi vasıtasıyla iş kazası raporu alınabildiğini aktardı. Buna yönelik bir mücadele yürütülmesi gerektiğini belirtti. Maden, enerji gibi bazı işkollarında belli bir yaştan sonra işçilerin vücutlarında deformasyonlar yaratıyor fakat bunların rapor alınamadığını, bir sağlık raporu aldığında ise işten çıkarıldığını belirterek bunun da bir mücadeleyi gerektirdiğini belirtti. Bunun için de sendikal örgütlenmenin yanında toplumsal bir örgütlenmenin de zorunlu olduğunu ifade etti.
* Eğitim-Sen İstanbul Üniversiteler Şube Örgütlenme Sekreteri Şenol Solum ise İSİG Meclisi’nin, sendika üyelerinin İSİG önlemleri konusunda eğitim çalışmaları yapılması konusunda destek istediklerini belirtti. Meclis üyeleri ise severek destek vereceklerini fakat sadece bir eğitim çalışması olarak kalmayıp aynı zamanda mücadeleye yönlendirmek gerektiğini belirtti.
* Kurye Hakları Derneği ve Moto Kurye Haber-Yorum’dan Mesut Çeki, mücadele süreçlerine değinerek İSİG Meclisi’ne öykünerek kendi işkollarındaki iş cinayetleri raporunu tutmaya çalıştıklarını belirtti. Başka sektörlerde de bu tür kayıtların tutulup tutulmadığını sordu. Ayrıca iş cinayetlerinden hakkında dava açılıp ceza alan patronlar var mı sorusunu yöneltti.
* İSİG Meclisi ise meclis bileşeni olan bazı sendikaların kendi işkollarındaki iş cinayetleri ve iş kazaları konusuna hâkim olduğunu ama istatistik olarak tutulmadığını belirtti. İş cinayeti davalarının çok uzun süreçli davalar olduğunu ve toplu ölümlerin olduğu davalar dışında patronların yargılandığı davaların çok az olduğunu ve bunlar da ise genelde iş güvenliği uzmanı, müdürlerin ceza aldığını, bireysel açılan davalarda ise genellikle ailelerin davaları sonuçlandıramadığını ya da patronların baskıları ve maddi sıkıntılar nedeniyle davaları geri çektikleri aktarıldı. İş cinayetlerinden sorumlu olanların yargılanması için de örgütlü olmanın ve mücadele yürütmenin önemli olduğunu ifade edildi.
* Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin ise İSİG önlemleri alınması konusunda işçileri ciddi ve zorlu mücadeleler vermesi gerektiğini şu anda direnen Fernas Maden işçilerinin taleplerinden birinin bu olduğunu belirtti. Enerji işçilerinin ise geçmişte pense ve tornavida istediği için 380 gün süren bir direniş süreci yaşadığını hatırlattı. Ülkenin birçok yerinde İSİG taleplerinin de yer aldığı direnişler olduğunu belirtti. Meslek hastalıklarında ise hastanelerin işlemediği İstanbul’daki işçinin hastaneden hizmet alamadığını tedaviden dahi vazgeçmek zorunda kaldığı düşünüldüğünde İSİG Meclisi’nin raporlarını da dikkate alarak toplumsal bir mücadele yürütmenin önemli olduğunu vurguladı.
Saat 19.05’te başlayan, farklı mücadele alanlarından 70 emekçinin katıldığı, sunumların ilgiyle izlendiği ve salondan birçok katkının verildiği / görüşün aktarıldığı panel soru cevap kısmının ardından saat 21.10’da sona erdi…