Mücadeleci Sendikalar, Haziran ayı itibariyle başlattıkları "Temmuz'da Zam Şart" kampanyası kapsamında topladıkları imzalarıvermek üzere Ankara'da Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. İmzaları teslim eden sendikalar görüşecek muhatap bulamadıkları için Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde de basın açıklaması gerçekleştirdi.

Haziran ayında "Temmuzda Asgari Ücrete Zam Şart" kampanyası başlatan Mücadeleci Sendikalar (DGD-SEN, Dev Tekstil, Enerji-Sen, İnşaat-İş, KATAŞ-SEN, Mağaza Market-Sen, Öğretmen Sendikası, TOMİS) kampanya sürecinden topladıkları imzaları ve işçilerin geçim sıkıntısını ilişkin sorunları içeren dosyayı iletmek üzere Ankara'da Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önündeydi.

Çalışma Bakanlığı önüne gelen sendikalar polisin tamamen keyfi olarak"Bakanlık binası önünde basın açıklaması yapamazsınız" diyerek bakanlıktan uzak bir noktada açıklama yapmaya yönlendirmesine tepki gösterdi.

DGD-SEN Genel Başkanı Neslihan Acar "İşçileri katledenlerin, sermaye sahiplerinin, girdiği Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı işçi, sendikaları giremiyor. Soma'da 301 işçiyi katlrdenler elini kolunu sallayarak giriyor, iti kopuğu giriyor. İşçileri satan konfederasyonlar toplantılar yapıyor. Burada direnen bir avuç sendika sizin barikatınızla karşılaşıyor. Milyonlarca işçiye ve bu sendikalara yapılan aşağılamayı kabul etmiyoruz. Bakanlığa tavsiyemizdir, işçileri içeriye almıyorlarsa gitsinler Koç'ta, Sabancı'da oda kapatsınlar, tasarrufa buradan başlasınlar" dedi.

Polis ısrarla "Hiçbir sendika ve kuruma burada açıklama yaptırmadık güvenlik gereği size de izin vermeyiz" demesi üzerine sendikalar sloganlarla polisin keyfi engellemesini protesto ederek "Biz Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yapmadan ve imzaları teslim etmeden gitmeyeceğiz. En fazla gözaltına alırsınız" diyerek Çalışma Bakanlığı önüne geldi. "Temmuz'da Zam Şart" yazılı önlükler ve sendika önlükleri giyerek "Sefaleti Kabul Etmiyoruz İnsanca Yaşamak İçin Ücretlere Şimdi Zam" yazılı pankart pankartı açarak basın açıklamasına başladı.

DEV TEKSTİL'den Okan Karaçam, Haziran ayından itibaren İstanbul, Ankara, İzmir, Çerkezköy ve birçok yerde fabrikalarda, işçi havzalarında, pazarlarda, kent meydanlarında "İnsanca Yaşayacak Ücret İstiyoruz Temmuzda Zam Şart" diyerek başlattıkları kampanya sonucunda topladıkları imzaları muhatabı olan Çalışma Bakanlığı'na iletmek için geldiklerini ve polisin keyfi engellemesiyle karşılaştıklarını söyledi. İşçi ve emekçilerin alım gücünün ekonomik kriz nedeniyle giderek daha da azalırken, asgari ücretle açlığa sefalete yoksulluğa mahkum edilmeye çalışıldığını belirten Karaçam, "Bizler açlığa, sefalete, yoksulluğa boyun eğmeyeceğiz. Hakkımız olanı almak iöin için mücadeleyi her alanda büyütmeye devam edeceğiz. Biz işçi ve emekçileri vergilerle sömürürken bir yandan orta vadeli tasarruf tedbirleri programıyla yeni vergiler yüklemeye çalışıyorlar. Ama sermaye sahiplerinden yıllardır vergi indirimleri yapılıyor hatta vergi borçları siliniyor. Krizin faturası işçilere emekçilere ödetiliyor. Bizler Asgari ücrete zam yapılmalı' derken Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 'Asgari ücrete zam yok' açıklaması yaptı. Kamu tasarruf tedbirleri açıklıyorlar ama kamu emekçilerinin kazanılmış haklarını tırpanlıyorlar. Ama diğer taraftan 'İtibardan tasarruf olmaz' diyorlar. Bizler binlerce işçiden topladığımız imzaları getirdik ve onların talebini Çalışma Bakanlığı önünde haykırıyoruz: İnsanca Yaşayacak Ücret İstiyoruz" dedi.

Ardından Mücadeleci Sendikalar adına ortak basın metnini Öğretmen Sendikası'ndan Mahmut Yıldırım okudu.

"Bizler, 8 sendika olarak işçilerin, emeklilerin “açlık sınırı altında ücretlerle değil, insanca yaşamaya yetecek bir ücret hakkı” talebiyle 1 Haziran 2024 tarihinde “Temmuz’da zam şart!” kampanyası başlattık.

Kampanyamızı İstanbul’ da başlatmamıza rağmen kısa bir zamanda Ankara, İzmir, Tekirdağ, Kocaeli gibi işçi ve emekçilerin yoğun yaşadığı kentlerde farklı işkollarından sendikaların, derneklerin katılımıyla daha geniş kesimler tarafından sahiplenmesini sağladık" diyen Yıldırım, kampanya kapsamında birçok işyerinde, kent meydanlarında, işçi mahallerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na sunulmak üzere yürüttükleri imza kampanyası ile on binlerce imza toplandıklarını söyledi.

İmza kampanyasının yanı sıra çeşitli etkinlikler, araştırmalar, işçi ve emeklilerin soruna dair şikâyet, beklenti ve önerilerini de içerecek şekilde hazırladığımız değerlendirme raporunu Çalışma Bakanlığı'na sunmak üzere Ankara'ya geldiklerini belirten Yıldırım, yüksek enflasyon ve akıl almaz boyutlara ulaşan hayat pahalılığı, gelinen aşamada içinden çıkılmaz bir hal almış durumda olduğunu, yüksek enflasyonun, doğrudan doğruya ücretli çalışanların yani işçilerin, kamu çalışanlarının ve emeklilerin gelirlerinin erimesi anlamına geldiğini belirterek "Türkiye, asgari ücretliler ülkesine dönüşürken hâlihazırda geçerli olan asgari ücret artan hayat pahalılığı ve zamlar karşısında iyice yetersiz kalıyor.

Bilindiği üzere değerlendirme raporunu hazırlayan sendikalar olarak asgari ücretin belirlenmesi sürecinde mevzuat nedeniyle masada yer alamıyoruz ancak asgari ücretin doğru tespiti ile ilgili çeşitli çalışmalar yürütüyor, asgari ücretin “insanca yaşamaya yetecek bir düzeye” ulaşması için mücadele ediyor ve taleplerimizi açıklıyoruz" dedi.

Asgari ücretle çalışan işçilerin oranının yaklaşık yüzde 50 düzeyine ulaştığını, asgari ücretin artık ortalama ücret haline geldiğini belirten Yıldırım, Avrupa Birliği ülkelerinde ise yaklaşık yüzde 4 olan asgari ücret civarı işçilerin oranının ülkemizde bu denli yüksek olmasının en önemli sebeplerinden birisininsendikal hakların kullanımının önündeki engeller ve toplu iş sözleşmesi kapsamının sınırlı olduğunu ifade etti.

Milyonlarca işçiyi doğrudan ilgilendiren böylesi hayati önemde bir sorunun çözülmemesinin toplumun geniş kesimlerinin en temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz durumda bıraktığını söyleyen Yıldırım "Düşük ücretlerle geçinemeyen, temel insani ihntiyaçlarını karşılayamayan, karnını doyurmakta zorlanan işçiler fazla mesai ile bir parça rahat nefes alabileceğini düşünüyor. Bundan dolayı sefalet içinde bir yaşam karşısında, insanı tüketen uzun çalışma saatlerine tahammül ediyor. İşçiler, ay sonunu getirebilmek için fazla mesai, ek iş, borçlanma vb. gibi yöntemlere başvuruyor" dedi.

Hükümetin 'asgari ücret artarsa enflasyon artar' açıklamasına "Ücretler arttığı için fiyatlar artmıyor, fiyatlar arttığı için ücretler artıyor. Asgari ücretin ve ücretlerin artmaması yoksulluğun artması demektir" şeklinde yanıt veren Yıldırım, "Bakanlığınız tarafından sorunun dikkatle incelenmesini talep ediyor, gerekli takibin yapılmasının gerekliliğini vurguluyor, sendikalar olarak mücadelemizi sürdüreceğimizi bildiriyoruz" dedi.

Asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesinin adeta bir kural veya gelenek olduğuna dair ileri sürülen iddialar hukuk dışı olduğunu vurgulayan Yıldırım Anayasa ve İş Kanunu maddelerini hatırlatarak "İki yılı geçmemek üzere işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için asgari ücret her zaman belirlenebilir. Nitekim geçmişte asgari ücret artışları iki yılda bir olduğu gibi yıllık ve 6 aylık zamlar şeklinde de olmuştur" diyerek geçmiş senelerde asgari ücretlere yapılan artışlara ilişkin bilgileri paylaştı. Alım gücünün yıldan yıla eridiğini söyleyen Yıldırım, emeğin milli gelirden alıdğı paya ve şirketlerin sürekli artan paylarına ilişkin rakamları paylaşan Yıldırım taleplerini ise şöyle sıraladı:

-2024 Aralık ayı beklenmeden derhal Temmuz’ da asgari ücret ve emekli maaşları ile tüm çalışanların ücret ve maaşlarına insanca yaşamaya yetecek bir düzeyde zam yapılmalıdır.

-İşçilerin vergi yükünü artıracak vergi yasaları iptal edilmeli, gelir vergisi dilimlerinin ücretlere yönelik baskısı son bulmalıdır.

-Halihazırda geçerli olan çalışma süreleri insanca çalışılabilecek bir süreye indirilmesi gerekir. -İşçilerin sendika üyesi olmak, sendikal faaliyet yürütmesinin önündeki yasal ve fiili olarak çıkarılan tüm engeller kaldırılmalıdır.

Basın açıklamasının ardından Mücadeleci Sendikaları temsilen üç kişi imzaları ve raporu teslim etmek üzere Çalışma Bakanlığı'na girdi. Çalışma Bakanlığına imzaları ve raporu teslim ettiklerini fakat görüşecekleri bir muhatap bulamadıkları belirterek tepki gösteren sendikalar bu durumu protesto etmek üzereyken Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde basın açıklaması yapmak istediğinde yine polis engeliyle karşılaştı.

Polisin ikinci kez keyfi engellemesini sloganlarla oturma eylemine geçersek protesto eden Mücadeleci Sendikaların kararlılığı sonucunda polis her sendikadan bir temsilcinin Hazine ve Maliye Bakanlığı önüne gitmesini kabul etti.

Maliye Bakanlığı önünde Mücadeleci Sendikalar adına konuşan DGD-SEN Genel Başkanı Neslihan Acar, iki buçuk aydır 'Geçinemiyoruz' diyen herkesin sesi olmaya çalıştık. İşçileri, emekçileri, geçinemeyen herkesi birlikte mücadeleye çağırdıklarını belirterek "Memleketin her yerinden işçi ve emekçilerin 'Geçinemiyoruz' çığlıklarını duymak ve birlikte bir dinamik oluşturmak istediklerini söyledi.

Ankara'ya geldiklerinde ise bu çalışmaların etkilerinin memleketin her yerine iletildiğini gördüklerini, sabahtan itibaren topladıkları imzaları vermek ve taleplerini iletmek için Çalışma Bakanlığı önünde saatlerdir bekletildiklerini söyleyen Acar, "Milyonlarca işçinin, emekçinin, geçinemeyenin sesini duyurmak istedikleri ve eyleme bile gerek olmadan görüşmesi gereken Çalışma Bakanlığı sendikalarla görüşmekten kaçınıyor. Bunun bir ayağı Çalışma Bakanlığı ise bir ayağı da Şimşek Programı dedikleri tasarruf tedbirleri açıklayan, her gün emekçileri vergi yüküyle inleten, ümüğümüze basan Maliye Bakanlığıdır. Biz yıllardır işçilerin emekçilerin tepesinde sallanan kılıcın farkındayız" dedi.

Bu dönemin diğer dönemlerden farklı özellikleri bulunduğunu, açıklanan orta vadeli planla işçi ve emekçilerin yarattığı bütün değerlerin bir avuç holdinge aktığını belirten Acar "Canımız, kanımız, çocuklarımızın emeği bir avuç kan emici asalak sürüsü holdinglere akıyor. Bize her gün vergi üstüne vergi bildiriyorlar. 7 yaşındaki çocuğumuz da işçileşti, 80 yaşındaki anamız babamız da işçileşti" dedi.

Memleketin her köşesinde topraklarına çöken şirketlere karşı direnişler örgütlendiğini belirten Acar, şu an yan yana gelemeseler de memleketin her yerinden 'Geçinemiyoruz' çığlıklarının yükseldiğini ve Ankara'nın sokaklarında ve bakanlıklarda bunun uğultusunu en güçlü şekilde duyduğunu belirterek "O yüzden de sendikalarıyla, konfederasyonlarıyla, sermayesiyle bizi devletiyle yoksulları kuşatıyorlar önümüze barikatlar örüyorlar. Ama işçi kardeşlerimiz bizler biliyoruz bunların barikatları camdandır. Ortak bir tekmemize bakar. Ortak bir tekmede tuzla buz olmak zorunda. Bu yüzdende işçiler açken patronlara huzur yüzü göstermeyeceğiz. Şimdi 8 sendikayız, ama yüz sendikaya da karşılarına dikileceğiz. Bugün sayıca az olabiliriz ama 2024 bitmeden bu Ankara sokakları yüzbinleri de görecek. Korkuları budur engelleme nedenleri budur. O yüzden yanyana gelmek mücadele etmek o sermayenin yanında hizalanan sendikalara karşı onuruyla, ilkesiyle, nerede bir işçi direnirse, nerede bir insan haksızlığa uğrarsa sağlam bir şekilde yanında duran sendikalarla mücadele etmek zorundayız. Ve mevzi burasıdır. İşçi ve emekçiler bu mevzide buluşacak ve birlikte dönüşeceğiz. Sendikalar kavga örgütüdür işçilerin burası kavga örgütüdür. Yanyana gelirsek, güçlerimizi birleştirirsek bütün barikatları aşabiliriz" dedi.

Maliye Bakanı'na seslenerek, işçilere her gün daha fazla vergi yükleyerek işçileri açlığa yoksulluğa, ölüme mahkum ettiklerini belirten Acar, "Orta vadeli planınıza karşı 81 ilde direnişi yeniden başlatıyoruz. Mevzimiz de burasıdır, stadımız da burasıdır. Bundan sonra bir direniş alanımız da Ankara'dır" dedi.

Mücadeleci Sendikalar. "Direne Direne Kazanacağız" sloganıyla ve mücadeleyi sürdüreceğini vurgulayarak açıklamayı sonlandırdı.

https://www.facebook.com/OnsozTvYayin/videos/1640493836772496/