Dil eğitimi için Berlin'de bulunan sevdiğim bir arkadaşıma, “okuduğunda büyük keyif alacaksın” diye yazıyorum mesajda... Berlin... Berlin'de bir çatı katı. Kocaman iki şeritli, iki caddenin tam ortasında yola bakan kocaman camları olan bir çatı katı.

İçimden şu an inan bir ırmak akıyor diyorum. Yaz diyor durma iki satır yaz.

Ne yazayım ki diye düşünüyorum. Aklım durmuş, ruhumda çıplak bir dalga gidip geliyor. Her evde bir pencere olmalı. Her evde bir balkon. Her odada da gökyüzüne bakan bir pencere.

Muhtemelen yüzyıl önce de burada dikiliydi bu bina taştan gövdesiyle. Yenilgiyi gördü. Bir sert slogan duydu. Sonra ayağa kalkmayı. Sonra bitmek bilmeyen, insanı yiyip bitiren kendi kurdu ile savaşını.

Yeniden ayağa kalkıp bu sefer ayrılığı gördü. Taşlara, duvarlara, yüreklere sığmayacak ayrılığı. Duygularını bozan bu modern çağ geçidinde Berlin'de bir çatı katı. Biraz eski ama sağlam. Şu sokakta neler gördü gözleri acaba. Onca dil ortasında, yol ortasında...

Bizimkiler bugün mahkemelerde.

Yanlarında değilim ne yazık hafızama. Lakin "bizimkiler" oradalar diyorum. Kartal kanatlı rosa'nın kanından bir ırk. r'yi bilerek küçük yazıyorum. Bir nota gibi sıradan ve hep burada dursun diye.

Belki tam tamına yüzyıl evvel değil, lakin Berlin'de böyle bir yol ayrımında bir evde, Dimitrov da seslendi hâkime, say dedi ölüleri say yetiyor mu. Ortalık sakinledi. Rüzgar dindi, müzik sustu, resimler kendi boyalarını terk etti.

Bazen vapur yolculuklarında, pervanenin köpük köpük su bıraktığı izi düşünüyorum. Kime bu iz diyorum vapura, kime duyurmak dilersin kendini. Suya yol çizilir mi hiç. O beni takmıyor elbette, iyi de ediyor. İki nokta arası mesafe ise gelmek, ancak bir vapur tutabilir bunu aklında, suya çizilmiş, her seferinde aranan bir cılgada yitmek, bir vapur sığınabilir bu bahaneye ancak.

Ho Memo parçasını yolluyorum arkadaşıma. Bak bunu dinle diyorum ve pencereden dışarı bak, Sonra ırmak akıyor sakince;

 

6.27

pencereden dışarı bak

ruhunda bir kelebek yeşerecek

ıraklık edecekse bir şey

bir raks olmalı yollara

yolların hacmine

yolların bunca birbirinden koparılmışlığına

misal damlakayada bir cılga

misal Hannover'da bir sapakta

kaç iklim daha aranacak

birbirinin izini bulamadan

yollar işte

yollar bir dildir

kendi hacminde

içimden bir ırmak akacak yolları kesiveren

İçimden bir ırmak akacak dağları pus eden

ben bir modern çağ epiğinin ortasında raylara bakacağım

gözlerimden yaş akacak

gözlerimden uyku akacak

gözlerimden yol akacak

bir yol ister Hannover'da

bir yol ister Damlakaya'da

herkesin kendi dilinde

kozasını yırtıp yeşerecek...

 

Hoy Memo... Almanya'da bir pencere... Bizimkiler... Yarın sabah 6.27 treni ile işe gidecek bir sarı yelekli... kendine aranan bir aşk... Kömür sobası... Bizimkiler.

Ağrıyan bir yeriniz varsa, varsa eğer solan bir dalınız aklınızın uçlarında, yetmiyorsa nasıl sorusuna cevabınız, kardeşim yüreğinize kan hücum etmiyorsa görünce bir güzel şey; gidin 6.27 trenine binin.

Bir ırmak duruyor olacak orada, ister delirip atlayın, ister dizlerinizin üzerinde, parmak uçlarınızda sazlıklarda çömelip, durup serin gövdesini izleyin...

Bir slogan duyacaksınız, bir aşk, belki bir küçük nota...

Renas Toprak