Filistinli Tutsaklar Açlık Grevinde

25 Eylül Pazar günü, İsrail hapishanelerindeki 30 Filistinli siyasi tutsak, İsrail'in suçlama veya yargılama olmaksızın idari gözaltı politikasını protesto etmek için süresiz açlık grevine başladı. Bu politikaya son verilmesini talep eden grevin sloganı: “Kararımız özgürlük, grevimiz özgürlük”.

Tutsaklar greve başlamadan önce, İsrail Ofer hapishanesinin dışında aile üyeleri, Addameer üyeleri ve diğer tutsak dayanışma grupları ortak bir açıklama yaptı.

Açlık grevine katılan önde gelen isimlerden bazıları Nidal Abu Aker, Ghassan Zawahreh ve Fransız-Filistinli avukat Salah Hammouri...

Grev yapan tutsaklar tarafından yapılan açıklamada, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) merkez komite üyesi 78 yaşındaki Leyla Halit’in de bizzat greve katılarak tutsaklarla dayanışmayı büyüttüğü söylendi. Ayrıca bu hafta, en az 50 tutsağın daha açlık grevine katılması bekleniyor.

Addameer'e göre İsrail hapishanelerinde 4 bin 650'den fazla Filistinli bulunuyor. Bunlardan en az 743'ü, çoğu yıllardır herhangi bir resmi suçlama veya yargılama olmaksızın hapsedilen idari tutuklular. İsrail tarafından bu politika kapsamında tutuklanan Filistinlilerin sayısı, yaygın muhalefet ve eleştirilere rağmen son yıllarda arttı.

Quds News Network'e göre, İsrail makamları bu yıl 1500 idari gözaltı emri yayınladı. Addameer, İsrail makamları tarafından 2017 ve 2021 yılları arasında Filistinlilere karşı 5.728'den fazla idari gözaltı emri çıkarıldığını tahmin ediyor.

“İdari gözaltı” politikası ilk olarak manda döneminde İngiliz sömürge yöneticileri tarafından uygulanmıştı. Sonrasında da Siyonist devlet tarafından benimsendi ve özellikle İsrail'in 1967'de Filistin topraklarını işgal etmesinden sonra kullanıldı. Başlangıçta altı ay süreyle verilen gözaltı kararları süresiz olarak uzatılabiliyor. İsrail mahkemeleri, güvenlik güçlerini bu emirleri uzatmaya seve seve zorladı.

İdari gözaltı, Filistinliler ve BM ve Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası insan hakları grupları tarafından eleştiriliyor. Bu politika yasadışı olarak kabul ediliyor ve yalnızca acil durumlarda izin verildiği için işgal altındaki insanların temel insan haklarını ihlal ediyor. Filistinlilerse bunu İsrail işgaline karşı mücadele etmenin bir “intikam” ve toplu cezalandırma politikası olarak adlandırıyor.

İsrailli yetkililer, tutuklulara karşı ne mahkumlara ne de avukatlarına açıklanmayan “gizli kanıtlara” sahip olduklarını iddia ederek, Filistinlilere karşı bu politikanın kullanılmasını haklı çıkarmaya çalıştılar. İsrail makamları ayrıca, yargılama yapmamak veya mahkumları resmi olarak suçlamak için “güvenlik nedenlerinden” bahsediyor.

Filistinli siyasi tutsaklar bireysel veya toplu olarak açlık grevleri yaparak politikaya düzenli olarak karşı çıktılar. Yakın zamanda Khalil Awawdeh adlı tutsak da, haksız yere hapsedilmesine karşı 160 günden fazla bir süre açlık grevi eylemi yaptı; İsrail makamlarının 2 Ekim'de süresi dolan idari tutukluluğunu yenilememeyi kabul etmesi üzerine nihayet grevi sonlandırdı.

İsrail, hapishanelerde uzun süre kaldıktan sonra serbest bırakılan Filistinlileri, idari tutuklu olarak rutin olarak yeniden tutukluyor. İsrail, bu yıl Şubat ayında 140 gün süren açlık grevinin ardından serbest bırakılan Hişam Ebu Hawash'ı kısa süre önce yeniden tutuklamıştı. Addameer, açlık grevine katılan tutukluların %80'inin daha önce de İsrail hapishanelerinde yattığını açıklıyor.

Filistinli ve uluslararası insan hakları grupları, tutuklu ailelerinin tutukluluk süreleri ve koşullarıyla ilgili yaşadıkları belirsizliklerin psikolojik işkence anlamına geldiğinin altını çizerek, bu politikayı bir tür toplu cezalandırma olarak adlandırdı.


Peoples Dispatch’den özetlenmiştir.