12 Ekim günü Avrupa Gazetesi'nde Türkiye'ye girmesi yasaklanan “Kara Liste” yayınlanmıştı. Listede adı geçen Devrimci Komünist Birlik'ten Yusuf Alkım ile yaptığımız söyleşiyi paylaşıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde kuzey Kıbrıs'da bir “Kara Liste” yayınlandığını okuduk. Bahsi geçen liste Türkiye’de hükumetin politikalarını eleştiren kuzey Kıbrıslı 42 aydın, yazar, gazeteci ve siyasetçiyi içeriyor ve bu isimlerin Türkiye’ye girişi yasaklanmış. Listede yer alan birisi olarak, öncelikle bu “liste”nin neden yayınlandığını düşünüyorsunuz? Yani böyle bir şeye neden gerek duyuldu?

“Kara Liste” olarak adlandırılan bu liste ilk olarak geçtiğimiz aylarda bir dizi muhalif kişinin Türkiye’ye giriş yapmak istemesi ve girişine izin verilmeyerek kuzey Kıbrıs’a geri gönderilmesi ile gündeme geldi. Bu kişilerden ilki Türkiye’ye karşı muhalif yayınları ile bilinen Avrupa gazetesi yazarından Özay Kurtereli’ydi. Ardından bir çok siyasi kitabın yazarı olan Ahmet An benzer bir durumla karşılaştı.

Sayın An sadece muhalif siyasi kimliği ile değil, aynı zamanda 2003 öncesi Kıbrıslı Türklerin güney Kıbrıs’a geçişlerine izin vermeyen işgal rejimine karşı uluslararası mahkemelerde yürüttüğü hukuk mücadelesi ile de tanınmaktadır. Sayın An’ın Türkiye’ye karşı açtığı dava 1974’ten beri engellenen karşılıklı geçişlerin, 2003’te sona erdirilmek zorunda kalınmasının da önemli etkenlerindendir. Bu nedenle Türkiye iktidarı tarafından gerek Avrupa gazetesi yazarı Özay Kurtereli’ye, gerekse Ahmet An’a yönelik bir yaptırım uygulanması beklenebilecek bir durumdu.

Ancak daha sonraki süreçte yakın döneme kadar Mustafa Akıncı’nın danışmanlığını yapan ve Türkiye iktidarlarının siyasal bakış açısı ile pek bir çelişkisi olmayan Ali Bizden’e de benzer bir yaptırımın uygulanması ile durum daha kaygı verici bir hal almaya başladı. Daha sonraki süreçte Türkiye yetkili makamlarının 2020 Eylül ayı döneminde “G 82” adıyla bir liste hazırladığı ve “Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı güvenlik tehdidi yaratan” bir çok kişinin bu listeye dahil edildiği bilgisine ulaşıldı. Ancak bu listede kimlerin olduğu hala daha belirsizliğini korumaktadır.

Avrupa Gazetesi geçtiğimiz günlerde “bir kaynaktan elde ettiği”ni belirttiği listenin ilk kısmını yayınladı. Bu listenin gerçekten bir kaynaktan mı elde edildiği, yoksa tahmini bir liste olarak Avrupa Gazetesi tarafından mı oluşturulduğu ile ilgili çeşitli tartışmalar sürüyor. Avrupa Gazetesinin yayınladığı bu listede sizin da belirttiğiniz gibi çok farklı kesimlerden 42 kişi bulunuyor. Bu 42 ismin büyük çoğunluğu Türkiye’nin işgalci pozisyonuna karşı duruşu olan ve Kıbrıs’ın kuzeyindeki Türkiye’nin Alt Yönetimi’ne karşı muhalefet eden siyasal kişilerdir. Ancak yayınlanan bu listede Ali Bizden gibi Türkiye iktidarı ile ciddi çelişkileri bulunmayan liberal, demokrat kişiler de bulunuyor. Hatta Avrupa Gazetesinin yayınladığı bu listede, yakın döneme kadar Türkiye’deki AKP-MHP iktidarı ile işbirliği içinde görev yürüten sözde “KKTC Cumhurbaşkanı” Mustafa Akıncı’nın da adı bulunuyordu.

Ancak yayın sonrası TC yetkilileri Akıncı’ya yönelik böyle bir kısıtlama olduğunu yalanladılar. Tabii Türkiye iktidarları ile ciddi çelişkisi bulunmayan Akıncı’ya yönelik bir kısıtlama olmaması, Türkiye’nin gerici politikalarına karşı çıkan yüzlerce kişiye yönelik hayata geçirilen bu uygulamayı ortadan kaldırmıyor. Yani evet Türkiye iktidarları için “tehdit” oluşturmayan teslimiyetçi kişiler bu listede yoklar, ama en demokratik haklardan birisi olan düşünme ve düşüncelerini demokratik yollarla eyleme döken yüzlerce muhalif kişinin Türkiye’ye girişi şu an için engellenmektedir. Bu noktada şunu vurgulamak gerekiyor ki, söz konusu yasaklı listesi sadece AKP-MHP iktidarı ile sınırlı bu durum değildir ve bu baskılar TC devletinin gerici politikalarına, onun ülkemizdeki işgal ordusuna ve burada oluşturmuş olduğu sömürge yönetiminin başı olan, sözde “büyükelçilik” denen ama özde "valilik" görevini yürüten yapıya karşı duruş sergileyenlere yöneliktir.

Gelelim bu listenin neden oluşturulduğuna. Öncelikle biz Kıbrıslı devrimci komünistler olarak böyle bir uygulamanın hayata geçirilmiş olmasını garipsemiyoruz. Tersine kendi ülkesinde on binlerce devrimci, demokrat kişiyi tutsak eden, yüzlerce devrimciyi çeşitli yollarla katleden dinci-faşist bir iktidarın, sömürgeci işgali altında tuttuğu bir coğrafyadaki muhalif kesimlere karşı tavırsız kalması beklenilemezdi. Özellikle Gezi Halk Ayaklanması sonrası yoğunlaştırılan iç savaşın yansımaları Kıbrıs’ın kuzeyine de adım adım yansımaktadır.

Son dönemde kuzey Kıbrıs'ta hayata geçirilen polis teşkilatının yeniden yapılandırılması, özel harekat birimlerinin oluşturularak sokağa çıkarılması, şehir merkezlerinin MOBESE sistemi ile donatılması, AKP-MHP iktidarına karşı muhalif duruşu olan kesimlerin baskı altına alınarak sindirilmeye çalışılması gibi yaptırımlar bunlara örnektir. Bu “Kara Liste” olarak duyurulan ama bizim “ONUR LİSTESİ” olarak adlandırdığımız yeni uygulama da bunların devamıdır. Türkiye’deki dinci-faşist diktatörlük sadece kendi ülke sınırları içerisinde değil, işgali altında tuttuğu Kıbrıs’ın kuzeyindeki Alt Yönetiminde de gerici iktidarını sürdürebilmek için konumlanmaktadır. Bu onlar açısından gayet doğal ve olması gerekendir. Sorun ise tüm bu olgulara ve gelmekte olanın açıkça görülmeye başlamasına rağmen, kendine muhalif diyen bir kesimin hala düzen içi umutlar beslemeleri ve halka bu umutları pompalamasıdır.

 

Amaç neydi bu liste ile? Bir teşhir ya da “damgalama” da içeriyor mu sizce?

Az önce de belirttiğim gibi bu listede kimlerin olduğu tam olarak bilinmiyor ve muhtemelen de bilinmeyecek. Çünkü bu liste ile hem belli bir kesime karşı yaptırım uygulanmaya konulmuş, hem de bu listede olmayan kişilere “aman dikkat edin, uslu çocuk olun, yoksa siz de listeye alınırsınız” korkusu verilmeye çalışılmaktadır. Listenin belirsizliği damgalamadan ziyade, korku yaratma ve sindirme amaçlı olduğu düşüncesini güçlendiriyor.

 

Çok farklı kesimlerden isimler var bu listede, neye göre belirlendiğini düşünüyorsunuz?

Belirttiğiniz gibi listede farklı kesimlerden isimler var ama büyük çoğunluğunun ortak noktası başta da belirttiğim gibi, Türkiye’nin ülkemizin kuzeyinde oluşturduğu işgal rejimine karşı oluşlarıdır. Evet listede belki Mustafa Akıncı bulunmuyor ama yakın çalışma arkadaşlarından bazılarının bu listede olduğu, bunlardan birisi olan Ali Bizden’in birkaç ay önce Türkiye’ye alınmaması ile kesinlik kazanmış durumdadır. Ancak bu liste içerisinde kimi sosyal demokrat kişilerin de olması onların TC devletine, onun işgal ordusuna, burada oluşturulmuş olan sömürge yönetimine karşı herhangi bir duruşlarının olup olmadığını kamuoyu önünde yeniden deklere etmelerine yönelik yürütülen psikolojik bir savaştır.

Bununla amaç TC devletinin önümüzdeki dönemde, gelişmesi beklenen devrimci durum karşısında sömürgesindeki halk güçlerini kendi saflarına çekmek ve devrimci komünistlerin sömürgeci işgal yapısına karşı tutarlı duruşunun halk kitleleri arasındaki potansiyel desteğinin önünü kesmektir. Ki bunda kısmen başarılı olmuştur.

Peki soruya dönecek olursak; neden bu kişiler de bu listededir, bunun birkaç sebebi olabilir. Bir tanesi geçtiğimiz yıl yaşanan sözde cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mustafa Akıncı ile AKP-MHP iktidarı arasında çelişkilerin doğması ve bir önceki dönem “cumhurbaşkanı” olmasına müsaade edilen Mustafa Akıncı’nın gözden çıkarılarak yerine ulusalcı Ersin Tatar’ın getirilmesi süreci olabilir. Bu süreçte Akıncı ile AKP-MHP iktidarı arasında gelişen çelişkiler “Akıncı ve onun gibilere ders verme”yi gerektirmiş olabilir.

Bir diğer olası sebep ise bu kişilerin de listeye eklenmesi sayesinde konunun bulandırılması ve resmin yukarıda değindiğim gerçek boyutunun görünmesinin engellenmeye çalışılmasıdır. Ki bunda da büyük oranda başarılı oldukları görülmektedir.

Bir diğer nokta ise; sömürgeci TC devleti "yasaklı listesi" ile bir sonraki adımı olan "başkanlık sistemi"ni işgali altındaki kuzey Kıbrıs'da da hayata geçirme planı ile Kıbrıs sorununu emperyalist devletler arasında olası bir uzlaşmaya dayalı anlaşmada varlığı ve egemenliğini güvence altına almak istemesi ve bunu dayandıracağı kitle tabanını oluşturma politikalarının uygulamasındaki araçlardan biri olarak bu tip baskı yöntemlerini kullanmasıdır.

Bu listelerde öncelikle "devlet için sakıncalı kişiler" fişlenmekte ve Kıbrıs’ın kuzeyindeki Özel İstihbarat Başkanlığı ve MİT eliyle güncel tutularak hem listelerde yer alan muhaliflere hem de halka karşı sistematik bir sindirme, yıldırma, korkutma, engelleme vb baskılar uygulanmaktadır.

 

Son dönemlerde “Birleşik Federal Kıbrıs” üzerine eylemler örgütleniyor. Bu konuda bir şey söylemek ister misiniz, listede yer alma sebebiniz bunlar olabilir mi?

Bahsettiğiniz eylemler Kıbrıs sorununu burjuva temelde çözme çabasındaki reformist siyasetlerin örgütlediği eylemlerdir. Bu eylemler içerisinde Devrimci Komünist Birlik yer almıyor. Çünkü DKB Kıbrıs sorunun burjuva temelde değil, anti-emperyalist demokratik halk devrimi ile çözülebileceğini, dahası reformist kesimlerce yürütülen burjuva temelli çözüm mücadelesinin emperyalistlerin işini kolaylaştırdığını ve halk kitlelerini boş umutlarla oyalamaya yaradığını savunmaktadır. Bu nedenle bu listenin oluşturulma nedeninin bununla bir bağı olduğunu düşünmüyoruz. Zaten bu eylemlerin başını çeken CTP, TDP gibi sosyal-demokrat partilerden hiçbir isim bu listede bulunmamaktadır.

Yukarıda da belirttiğim gibi bu listede yer alanların büyük çoğunluğunun ortak noktası Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde oluşturduğu işgal rejimine karşı duruşlarıdır. Ki bu konuda bahsettiğiniz sosyal demokrat kesimler hiçbir şekilde tavır sahibi değildirler, tersine Türkiye iktidarları ile hangisi “daha sağlıklı ilişkiler kurabilir” ve hiçbir iradesi olmayan sözde hükumetlerde yer alabilmek için kendilerini TC iktidarlarına ispatlama yarışı içerisindedirler.

 

Son olarak böyle bir listede yer almak ne hissettiriyor?

Bu listede yer almak bizler için büyük bir onurdur. Demek ki Türkiye’nin kendi halklarına dahi düşman olan dinci-faşist iktidara karşı az da olsa tehdit olarak görülmekte ve bize karşı yaptırım uygulama ihtiyacı doğurmaktayız. Türkiye’de on binlerce devrimci demokrat tutsak alınırken, devrimcilerin evleri basılıp katledilirken, bir çok yoldaşımız tutsak düşmemek için mülteci olmak zorunda kalırken, bizlere karşı Türkiye’ye giriş yasağı getirilmiş ne ki?! Çok daha ağır baskı ve saldırıların yaşanacağı, iç savaşın gerek Türkiye’de gerekse Türkiye’nin işgali altındaki ülkemizin kuzeyinde çok daha sertleşeceği bir dönemin içerisindeyiz.

Ama biliyoruz ki bu dönemin sonunda Türkiye’de de, Kürdistan’da da, ülkemizin kuzeyinde ve güneyinde de ve daha bir çok coğrafyada biz kazanacağız. Biz kazanacağız, onlar yenilecek. Ve biz elimizi kolumuzu sallayarak sizlerin yanına geleceğiz. Birlikte özgürlük şarkıları söyleyerek bu gerici düzeni yıkmış olmayı kutlayacağız. O güne kadar varsın bir araya gelmemizi, kucaklaşarak sohbet etmemizi engellesinler, yapabilecekleri en fazla budur. Ama yenilmeyi engellemeyi başaramayacaklar. O muhteşem güne kadar, yeniden buluşup kucaklaşana kadar bir araya gelemesek de birleşik devrim mücadelesini örmeye devam edeceğiz.

Sevgiyle kalın, yakında buluşmak ve kucaklaşmak üzere...

 

Anlattıklarınız için çok teşekkürler.