Kızıldereli şefin kapitalist istilacılara söylediği ünlü sözü bilmeyen yoktur. Ama belki bilmediğimiz şey, “dünyanın sonu”nun tahminlerimizden daha yakın olduğu.
Küresel ısınma, buzulların erimesi, ozon deliği vb vb dünyanın genelini ilgilendiren yakıcı sorunlar, ancak coğrafyamıza bakınca durum tam bir felaket.
Son günlerin dillerden düşmeyen konusu Marmara Denizi'ndeki müsilaj yani “deniz salyası”. Deniz ölüyor, doğa ölüyor. Bunlar son haykırışları. Deniz haykırırken, ona son darbeyi indirecek hamleye hazırlanıyor insanoğlu. Kanal İstanbul, önümüzdeki haftalarda hayata geçirilmeye başlanacak. Hem karanın, hem denizin tüm dengesi değişecek; denizde, karada ekolojik denge alt üst olacak.
Son yıllarda açılan yüzlerce maden sahalarına karşı köylülerin mücadelesi sürüyor. Karadeniz'de İkizdere köylüleri asker ve iş makinalarına karşı meydan okuyor; Van Gürpınar'da ise jandarma kurşunlarına karşı köyünü koruyor.
Dünya miraslarından Salda gölü ranta kurban ediliyor ve bembeyaz kumları ve suyu renk değiştirmeye başlıyor. Tıpkı binlerce yıllık Hasankeyf ve Dipsiz Göl'ün insan eliyle yok edildiği gibi.
Kızıldereli Şef Seattle'ın yüzyıllar önce söylediği “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak” sözleri, istilacı beyaz adamlardan bu yana güncelliğini koruyor.
Kapitalizm, gölgesini satamayacağı ağacı kesmeyi sürdürüyor.