İstanbul, Tekirdağ, Edirne ve Kocaeli'nde onlarca kişinin ıspanaktan kaynaklı zehirlenmeler yaşadığını biliyoruz. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca: “Bu dönemde hastanelerimize müracaat eden toplam 196 hastamız oldu” dedi ve ekledi: “besin zehirlenmeleri ıspanaktan değil, yabani otlardan kaynaklandığını tespit ettik.”
Yabancı otların karışması sonucu zehirlenmeler derken bahsedilen yabancı bitkide bulunan ve ıspanağın rengini koruyan atropin içeren kimyasalın yoğun kullanımı daha olası görünüyor. Açıklamaya devam ediyor bakan: “Vatandaşlarımız sebzeleri otlardan iyi ayıklayıp, iyi yıkasınlar"… Başkaca bir bilgi vermedi. Hangi firma nerede ekmiştir bu ürünü, denetlemesi neden yapılmamıştır bilmiyoruz ve suç ortaklığı misali sır gibi saklanıyor.
Tohum ya da fide, sulama, gübreleme, yabancı otlarla mücadele ve ilaçlama gibi tüm işlemleri kapsayan üretim sürecinde yeterli denetim yapılmadığını, tarımsal teşviklerin ürün bazlı değil arazi bazlı yapılıyor olması, sulama noktalarına uzaklık sıkıntıları gibi küçük üreticinin sorunlarına değinmiştik. İç piyasayı belirleyen büyük şirketlerin ise ne tür tohum kullandığı, kullanılan kimyasalın oranı bilinmiyor. Ne zaman ki gümrüklerden geri dönüyor, bir tedirginlik sarıyor milletçe bizi. Sebzelere bakarken fiyatlarına mı baksak, yoksa sağlıksız olması ile ilgili mi kaygılansak bilemiyoruz.
Bu ülkede yaşanan hiçbir şey kimseyi şaşırtmıyor. Çiftçiyi borçlandırarak eşitsiz bir pazar rekabetine sokan kapitalist devlet, dev tekellerin ülkemizdeki sopası oldu. Her gün daha zor bir yaşama uyanıyoruz. Toplum patlamaya hazır bir bomba gibi. Dünyanın her yanında başlayan ayaklanmalar mıknatısın çekişi gibi her bir bireyi sokağa çekiyor Gezi’nin tecrübesiyle adeta çıt çıkarmadan dünya devrimlerini izliyor Türkiye emekçi halkları. Açlık isyanları olarak kendini duyuran bu ayaklanmaların bir ayağının bu topraklar olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Sağlıklı gıdalara ulaşmak için dahi olsa kapitalizmden kurtulmamız gerekiyor.