Son 13 haftadır İsrail, başta Tel Aviv olmak üzere kasap Başbakan Benjamin Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı, neofaşist hükümeti hedef alan yüzbinlerce büyük gösteriyle sarsıldı.
Protestoları harekete geçiren şey, hükümetin yargı organını daraltacak ve “ılımlı” kanat olarak görülen İsrailli politikacılara yargıçları seçme konusunda daha fazla yetki verecek bir “reform paketi” önerisiydi. Netanyahu, hakimler ve milletvekilleri arasındaki gücü dengelemek için böyle bir değişikliğin gerekli olduğunu belirtti. Aynı zamanda, Netanyahu yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kalmaya devam ediyor.
Gösteriler o kadar acımasız oldu ki, “reform” değişiklikleri en azından şimdilik askıya alındı. Şu an itibariyle Netanyahu'nun reformlarına karşı çıkan çok az sayıda insan, İsrail'in apartheid politikalarını sorguladı.
Netanyahu'yu eleştirenler, önerilen değişikliklerin İsrail'in "demokrasisi" için bir tehdit olacağını söylüyor ve bu da şu soruları akla getiriyor: İsrail şimdi bir demokrasi mi ve kuruluşundan bu yana hiç demokrasi oldu mu? Cevaplar kesinlikle HAYIR!!!
İsrail devleti, binlerce yıldır bu toprakların asıl sakinleri olan Filistin halkının kanı, teri ve gözyaşı üzerine kurulmuş yasa dışı bir oluşumdur. İngiliz emperyalistleri, 1917'de Filistin'in "Yahudi halkının ulusal yurdu" olacağını ilan eden Balfour Deklarasyonu'nu kabul ettiler. Deklarasyon yasallaştırılmadan önce, Yahudi halkının küçük bir azınlığı Filistinlilerle barış içinde bir arada yaşıyordu.
Aralık 2022 tarihli bir WW başyazısında yazıldığı gibi: “İsrail devletinin 1948'de resmi kuruluşuna, o dönemde Filistin nüfusunun dörtte üçünün katliamlar ve soykırımcı terör yoluyla zorla yerinden edilmesi ve sindirilmesi eşlik etti. Yaklaşık 750 kasaba ve köy kelimenin tam anlamıyla yeryüzünden silindi, kalıntıları buldozerlerle kaldırıldı ve Nakba, diğer adıyla ‘Felaket’ olarak bilinmeye başlandı.
“İsrail ordusu, Filistinlilerin insan hakları bir yana, uluslararası hukuku bile ihlal ederek Arap evlerini ve topraklarını işgal etti ve zalimce yerlerinden edip sürdükleri insanların anavatanlarına dönmelerine asla izin vermemeye yemin etti. 1967'de başka bir saldırı savaşında İsrailliler Batı Şeria'yı, Gazze'yi ve hâlâ kontrol etmek, abluka altına almak ve terörize etmek için kaldıkları Golan Tepeleri'ni ele geçirdiler.” (workers.org/2022/12/68147/)
İsrail, petrol zengini bu bölgede emperyalist çıkarları için bir askeri garnizon devleti haline geldi. Filistin halkı için İsrail, beyazların üstünlüğünün demir yumruğu tarafından yönetilen sömürgeci bir yerleşimci devlettir. İşgal Altındaki Topraklarda Siyonist yerleşim birimleri her gün genişletilirken, genç işçiler ve çocuklar da dahil olmak üzere Filistinliler acımasızca dövülüyor, öldürülüyor ve evlerinden sürülüyor.
Pentagon tarafından tepeden tırnağa silahlandırılan İsrail Savunma Kuvvetlerinin (IDF) acımasız işgaline rağmen, Filistin halkı bu baskıya karşı sadece taş ve şişelerle silahlanmış kitlesel protestolar ve grevlerle kahramanca direnmeye ve savaşmaya devam ediyor. Bu tür direnişler, yalnızca Ortadoğu'daki ezilen kitlelere değil, ABD gibi emperyalist merkezler de dahil olmak üzere tüm dünyaya ilham vermeye devam ediyor.
Çoğu genç olan, artan sayıda Yahudi aktivist, İsrail'i siyasi olarak zayıflatmaya ve izole etmeye yardımcı olmak için BDS (Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar) kampanyasına ve diğer militan kampanyalara katılarak Siyonizme meydan okuyor ve Filistin halkının yanında yer alıyor. Direniş aynı zamanda IDF'nin askere alınmaya zorlanan ve Filistinlileri öldürmeyi reddettiği için kovuşturmaya maruz kalanlardan kaynaklanan artan bir krizle karşı karşıya kalmasına neden oldu.
İsrail'in mevcut istikrarsızlığının altında, İsrail'in terör eylemleri gerçekleştirmesine rağmen, Filistin halkının ulusal kurtuluş arayışını, özellikle de haklı, kadim ve çalınmış topraklarını zalimlerden geri kazanmasını engelleyememesi yatmaktadır.
Aşağılık İsrail bayrağı yerine, Netanyahu hükümeti tarafından yasaklanan binlerce Filistin bayrağı gururla dalgalanmalıdır. Filistin özgür olacak!
Çeviri Kolektifi
Workers World’ün 4 Nisan 2023 tarihli Editör yazısıdır.