Peru’daki Son Gelişmeler Ve Pedro Castillo’nun İktidardan Düşüşüne Dair Peru Komünist Partisi’nin Değerlendirmesi
MLToday tarafından 19 Aralık 2022’de yayınlandı.
Peru Komünist Partisi'nin Madrid'deki sözcüsü Ivan Valcarcel ile Peru'daki mevcut siyasi krizin ana hatları üzerine olan röportaj, 8 Aralık 2022 Guadalupe Barahona tarafından hazırlandı.
“Peru Komünist Partisi, Pedro Castillo'nun hatalarını göz ardı etmeden, hükümete yönelik sağcı saldırıyı kınıyor.”
Pedro Castillo'nun 28 Temmuz 2021'de Peru cumhurbaşkanlığına gelmesinden, 7 Aralık 2022'de Cumhuriyet Kongresi tarafından görevden alınmasına kadar Peru, devletin ve hükümetin tüm unsurlarının dahil olduğu kalıcı bir siyasi kriz yaşadı. Neo-liberal sağ kanat tarafından kontrol edilen ekonomik güç ve medya gücü, aynı zamanda Peru'da köklü bir ırkçılık ve elitizmle dolu, alçakgönüllü bir yerli (cholo) öğretmen olan Pedro Castillo’yu devlet başkanı olarak asla kabul etmedi.
Mundo Obrero (Emeğin Dünyası) gazetesi, Madrid'de bulunan Peru Komünist Partisi sözcüsü Iván Valcárcel ile görüşerek Peru’daki son duruma ilişkin bir röportaj gerçekleştirdi. Valcárcel bu röportajda Pedro Castillo'nun görevden alınmasına yol açan olayların nasıl ve neden önünün açıldığını ve bunların neler olduğunu anlamak ve Peru'nun büyük yoksullaştırılmış çoğunlukları açısından bunun ne anlama geldiğini ifade etmek için nedenler ve önemli detaylar sunuyor.
Peru Komünist Partisi olayları nasıl yorumluyor?
Peru Komünist Partisi'nin konumu başından beri, sağcıların hükümetin kontrolünü ele geçirmesini engellemek, sağcı güçlerin baskısını kırmak ve cumhurbaşkanını halkın taleplerine ve sorunlarına yöneltmeye çalışmak oldu. Halkın içinden seçilen bu başkanı kazanma ve emekçi halkın sorunlarına yöneltme umudumuz vardı; ama emperyalizmin gücü ve ulusal oligarşi galip geldi.
Son tahlilde yaşananlar, sınıf mücadelesinin bir ifadesidir. Devletin ve fiili resmi gücün tüm araçlarını kontrol eden Peru'nun egemen sınıfı gerçek anlamda ırkçı ve sınıfsal olarak halka düşmandır. Whatsapp gruplarında dahi sağcıların açıkça “İktidarı devralacağız ve yerlileri ortadan kaldıracağız” dediği mesajlar ortaya çıktı.
Ancak Pedro Castillo, emperyalizme boyun eğerek ve sağcılığa tavizler vererek iktidarda kalmaya çalıştı. Para birimini dolar karşısında devalüe ederek bir istikrarsızlaştırma stratejisi olduğunu bildiği halde, 25 yıldır görevde olan Peru Merkez Bankası'nın başkanı olan neo-liberal Julio Valverde'yi başkan olarak onayladı. Çok önemli güç odaklarını ve imkanlarını neoliberal sağa devretti ve sonunda kendi düşüşünü hızlandırdı.
Peru Libre partisini nasıl karakterize edebiliriz ve Peru Komünist Partisi ile ilişkisi ne olmuştur?
Peru Libre partisi yeni kuruldu, bundan dolayı yeni yetme olduğunu göstermiştir, bu da yönetme kabiliyetine hiç yardımcı olmamıştır ve çok büyük iç çelişkileri vardır. Sosyal demokrat güçleri ana düşmanı olarak görüyordu ve iki odak arasında güçlü bir karşı karşıya gelme söz konusuydu. Peru Komünist Partisi, sağın hükümeti kontrol etmesini önlemek için her iki tarafı da halkla ittifak yapmaya çağırdı.
Peru Libre, babası devlet terörü tarafından öldürülen Dr. Vladimir Cerron tarafından kurulan, Küba'da beyin cerrahı olarak eğitim görmüş ve halkla yaptığı çalışmalar nedeniyle Peru'nun dağlık bölgelerinde prestij kazanmış bir partidir. Junin bölgesinin parti başkanı oldu ama oligarşi onu siyasetin dışına çıkarmak için hata aramaya ve yargılamaya başladı.
Pedro Castillo cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura girdiğinde, Peru Libre'ye APRA ve Fujimori partilerinden fırsatçılar sızmıştı. Parti sağcı unsurlarla şişmiş yabani otlar gibi büyümeye başladı. Parti, Cerrón ailesi tarafından kontrol edildiği için “kutsal ailenin partisi” olarak bilinir.
Bizim perspektifimiz, Peru Libre'nin Peru için bir seçenek olmaya devam etme şansının olmadığı ve ülkede sahip olduğu etkiye bir daha asla sahip olamayacağı yönündedir. Hatta 2 Ekim'deki son bölge ve belediye seçimlerinde bile çok büyük bir gerileme yaşadı. Ülkede önemsiz bir kuruluş olma yolunda ilerliyor; partinin geleceğini güç anlamında bir düşüş bekliyor.
Pedro Castillo'nun başa geldikten itibaren performansı nasıl değerlendirilebilir?
Pedro Castillo umutsuz önlemler aldı ve görevden alınmasını hızlandırdı. Kesin olan şu ki, Castillo Peru'nun emperyalizme olan bağımlılığını güçlendirdi: USAID'i güçlendirdi ve ABD askeri üssünün sayısı 7'den 10'a çıktı. Küba ve Venezüella ve Nikaragua'ya yönelik yaptırımlara karşı çıkmak yerine Biden'ı alkışladı ve bir Latin Amerika başkanı için düşünülemez olan “Amerika Amerikalılar için” diyecek kadar ileri gitti. Castillo, Amerika Birleşik Devletleri'nin desteğini aradı, kendisini Latin Amerika solcu hükümetler topluluğundan uzaklaştırmaya çalıştı ve Peru'nun imparatorluğa bağımlılığını güçlendirmenin yanı sıra İsrail'in Siyonist hükümeti ile ilişkileri destekledi. Hatta hükümetinin ilk dışişleri bakanı Héctor Béjar'ı Peru'nun Lima Grubu'ndan ayrılacağını doğruladığı için görevden aldı ve yerine emperyalizme dost bir dışişleri bakanı atadı.
Pedro Castillo ülke için herhangi bir garanti değildi. Sağcı bir partinin belediye başkanı olmaya çalışmıştı, çok az siyasi eğitimi vardı ve hatalar yapmıştı. Peru Komünist Partisi, Pedro Castillo'yu kişi olarak değil, Peru Libre tarafından sunulan programı destekleme çağrısında bulundu. 1960'lardan bu yana, General Juan Velasco Alvarado (1968-1975) hükümetinden bu yana, Peru'nun 2021 seçimlerine kadar ulusal bir programı yoktu.
Pedro Castillo'nun hükümeti dönemeçlerle damgasını vurdu. Kabinelerinin hiçbiri bir ay dayanamadı. Aşırı sağdan aşırı sola kadar bir sürü kişi bakanlar kurulunda yer aldı. Peru'da dediğimiz gibi, Pedro Castillo hükümeti bir "arroz con mango" [mangolu pilav] yani kaotik bir toplamdı.
Perulu komünistler mevcut koşullarda kendilerini nasıl konumlandırıyorlar?
Maocu bir eğilim olan Peru Patria Roja [Kızıl Anavatan] Komünist Partisi gibi başından beri Castillo hükümetine sırtını dönen sol partiler oldu. PKP Patria Roja, tarihsel olarak Patria Roja liderliğindeki SUTEP'te örgütlenmiş olan Perulu öğretmenler sendikasındaki sendika örgütünün bölünmesine neden olduğu için Pedro Castillo'ya tavır almıştı. Pedro Castillo'nun önderlik ettiği öğretmen grevinde öğretmenlere herhangi bir fayda sağlamadı, ancak SUTEP'i zayıflatmak için Fujimorism'in tüm televizyon kanallarında onu göstererek ünlü yaptılar.
Peru Libre partisinin komünist partilere, CGTP'ye, SUTEP'e ve inşaat sendikasına karşı belirli bir tavır gösterdiği de doğrudur.
Peru Komünist Partisi'nin konumu, Pedro Castillo ve Peru Libre'nin halk demokrasisini ve büyük çoğunluğun çıkarlarını savunurken yaptıkları hataları göz ardı etmeden, neo-liberal sağ kanadın manevralarını kınamaktır. Bu nedenle bugüne kadar pek güç verilmeyen seferberliklere katılıyoruz.
Peru halkı olaylara nasıl tepki veriyor?
Peru İşçileri Genel Konfederasyonu (CGTP) dün (7 Aralık Ç.N.) Kongre'nin hamlesini reddederek seferberlik çağrısı yapmıştı, ama zayıf kaldılar, büyük bir tepki gösteremediler.
Peru Komünist Partisi'nin CGTP içinde kadroları ve nüfuzu var ama bizim daha ekonomist bir çizgi izlediğimiz, kitlesel ideolojik çalışmalardan yoksun olduğumuz ve halk hareketinin zayıf olduğu doğru. Halk arasında büyük bir kafa karışıklığı var ve insanımızın on yıllardır %90 kayıt dışı ekonomiye yol açan neo-liberalizmin saldırısına maruz kaldığı ve "hizmet" şirketlerinin çoğaldığı göz önünde bulundurulmalıdır. CGTP hala harekete geçme kapasitesine sahip olmasına ve neoliberalizme karşı mücadelede çok önemli bir rol oynamasına rağmen, sendikalaşma ve örgütlenme derecesi çok düşük. Fujimori ve Alán García'nın neoliberal hükümetleri altında sanayisizleştirme çok yoğundu: 60'tan fazla devlet teşebbüsü yabancı sermayeye devredildi (örneğin, 2 milyar değerindeki Aero Perú, 120 milyona satıldı). Bütün bunlara devasa yolsuzluk eşlik etti. Ve paradoksal olarak, bu neoliberal modeli savunan ve sonunda onları sömürenlere oy veren halk kesimleri var.
Halk hareketinin bu zayıflığı, Aydınlık Yol terörizmi ve devlet terörizmi döneminden beri sürüp gidiyor. Her ikisi de CGTP, Birleşik Sol ve Peru Komünist Partisi'nin militanlarını ve kadrolarını hedef aldı. Birçok militana suikast düzenlediler ve halk örgütlerini yok ettiler. Bu, SSCB'nin düşüşüne eklendi, bize zarar verdi ve bizi zayıflattı. Çoğu komünist militan olan 5 bin işçinin işten çıkarılmasıyla sonuçlanan neoliberal pakete tepki olarak 19 Temmuz 1977 grevinden bu yana birçok darbe aldık.
Popüler bir karakterle önerilen her şey “terörizm” olarak damgalanıyor ve Peru halkı bu zihinsel manipülasyona duyarlı, Sendero Luminoso ve devlet tarafından uygulanan terörün bir ürünü olan korkuyu hissediyor.
Yeni Başkan Dina Boluarte'den ne bekleyebiliriz?
Dina Boluarte ile Pedro Castillo'nun ayrışması bir süredir devam ediyor. Cumhurbaşkanı olarak ilk konuşmasında hükümetinde “engellenmiş telefon politikası” olmayacağını söylemesi anlamlıdır. Pedro Castillo ile görüşme çoktan koptu ve uzun zaman önce eski Başkan Castillo'ya sırtını döndü.
Boluarte, Castillo'nun yerini almak için Kongre'den komplo kuran Peru sağ kanadının adaylarından biriydi. Askeri darbenin olmayacağını biliyorlardı, çünkü Castillo'nun kendi kurallarına meydan okumayacağını bilen ABD'nin desteği yoktu. Darbe Parlamento aracılığıyla gerçekleşti ve sonunda Pedro Castillo'nun kendisi bu sonuçların önünü kendi hatalarıyla açmış oldu.
Plana göre Pedro Castillo'nun yerini alacak Dina Boluarte'nin atanmasının anayasal olduğu söylenmeliydi. Boluarte'nin daha fazla politik eğitimi var, ancak o "chicha ni limonada" [ne mısır bazlı alkollü içecek ne de limonata], tutarsız davranışlarıyla, popüler kelime dağarcığına sahip ama yine de sermayenin hizmetinde. Dün halk kesimlerine yönelik duygusal bir konuşma yaptı ama sağda yer alacak, refah politikasından öteye gitmeyecek ve tabii ki anayasa değişikliğinden bahsetmeyecek.
Boluarte önemsiz olacak ve ne kadar dayanacağını bilmiyoruz. Durum belirsiz, çünkü sağın planı Boluarte'yi görevden alıp yerine Kongre Başkanı, bir radikal olan ve popüler kesimleri “silip süpürmekten” söz eden Jose Williams Zapata'yı koymak.
_____
-Bu makale İspanya Komünist Partisi'nin bir yayını olan Mundo Obrero'da yayınlandı. Bu, orijinal İspanyolcanın düzenlenmiş bir çevirisidir. Makaleye dikkatimizi çektiği için Mark Burton'a teşekkür ederiz.
Çeviri Kolektifi