Sri Lanka'daki cumhurbaşkanlığı sarayını basan insanların ve ardından Devlet Başkanı Gotabaya Rajapaksa'nın ülkeden kaçtığına dair son haberler, batı medyasını kasıp kavurdu. Batı basının üzerinden bilinçli olarak atladığı şey ise, mevcut başkan Ranil Wickremesinghe tarafından devam eden polis baskısı.

Polisin en son saldırısı, Kolombo'daki Üniversiteler Arası Öğrenci Federasyonu (IUSF) tarafından diğer ilerici güçler ve sanatçılarla birlikte düzenlenen 18 Ağustos'ta barışçıl bir protestoda gerçekleşti. Görgü tanıkları sebepsiz yere saldırıya uğradıklarını ve eylemcilerin kovalandığını, dövüldüğünü ve tutuklandıklarını söylüyor. Bazı eylemciler ise kimliği belirsiz milisler tarafından kaçırıldı ve açıklanmayan yerlerde saatlerce tutuldu.

Birçok ilerici örgüt ve sendika lideri polis baskısını kınadı ve tutuklananların derhal serbest bırakılmasını talep ederken, yaşanan bu olayın araştırılmasını talep ediyorlar.

Gotabaya'nın istifası ve ülkeden kaçışının sonra, Sri Lankalıların geleceğe yönelik atacakları sonraki adımlara karar verme zamanı gelmişti. Ülkede gerçek bir değişim umudu vardı. Ancak bu yeni umut kısa sürdü.

Gotabaya ülkeyi terk ettiğinde, iktidarı resmi muhalefet lideri Ranil Wickremesinghe'ye devrederek ailesinin ve yakın müttefiklerinin geleceğini güvence altına almayı dikkatlice planladığı ortaya çıktı.

Gotabaya şu anda çok popüler olmasa da, Sri Lanka'nın radikal Budist milliyetçilerinin çoğunluğu tarafından seçildi. Siyasi partisi hala meclisteki sandalyelerin çoğunluğuna sahip. Ayrıca, sıra yeni cumhurbaşkanını seçmeye geldiğinde, statükoyu korumak için kararın dikkatli bir şekilde düzenlendiği açıktı.


Halkın Talepleri Dikkate Alınmadı

Sri Lanka halkı sokaklara çıktığında sadece başkanın değil, yozlaşmış sistem döngüsünü devam ettiren tüm parlamento üyelerinin çıkışını talep ettiler. Talepleri çok açıktı: Mevcut hükümetin gitmesini, krizlerin ve yolsuzlukların sorumlularının yargılanmasını istediler.

Ancak, Başkan Wickremesinghe, kendi gündemiyle bir ulusal hükümet kurmaya çalışırken, bu talepler açıkça göz ardı edildi, böylece genel seçim çağrısı yapmadan iktidarda kalmaya devam edebildi. Şimdiye kadar bunu, eski başkanın meclisteki müttefiklerinden oy alarak, geleceklerini güvence altına alacağına ve böylece kovuşturmadan kaçınacağına söz vererek yaptı.

Ancak Sri Lanka'daki tüm ilerici güçler, Wickremesinghe'nin üç yıl daha görev süresinin geri kalanında seçilmeden iktidarda kalmamasını talep ediyor. Seçim sürecini başlatması gerektiğini belirtiyorlar.

Ayaklanma 9 Temmuz'da başladığından beri, çeşitli ilerici güçler tarafından birçok protesto düzenlendi. Bu protestolar, protestoları 6 Ocak 2021'de ABD Başkentine yapılan saldırıya benzer bir faşist saldırı olarak gösteren Sri Lanka polisi tarafından vahşice bastırıldı.

Sri Lanka'daki mevcut hükümet, ABD'nin siyasi muhaliflerini takip etmek ve kovuşturmak için sıklıkla kullandığı yöntemleri kullanıyor. Örneğin, uluslararası alanda tanınan sendika lideri Joseph Stalin'i tutukladılar ve haftalarca gözaltında tuttular. Serbest bırakılması ancak uluslararası baskının artmasının ardından mümkün oldu.


Medya Baskıyı Görmezden Geliyor

Pek çok kişiyi şaşırtacak şekilde, bu son polis baskıları Batı medyasında geniş bir yer bulmadı. Haber, sosyal medya tarafından öncelikli olarak öne çıkmıyor ve CNN, BBC gibi büyük yayın organları tarafından Sri Lanka’daki mevcut devlet baskısından hiç bahsedilmiyor. Gotabaya'nın istifasına yol açan medya varlığı hiçbir açıklama yapılmadan ortadan kayboldu.

Ayrıca, mevcut hükümet, IMF (Uluslararası Para Fonu)'yi yatıştırmaya çalışırken, Sri Lanka'daki devlet mülklerini özelleştirmeyi düşünüyor. Üstelik hükümet, işçilere ve sendikalara ait birçok emekli aylığından/emeklilik fonundan borç para aldı ve şu anda bu borçların %20'sini iptal etme sürecinde. Bu, tüm yaşamları boyunca çalışan insanlar için emeklilik fonlarını önemli ölçüde yitirmeleri anlamına geliyor.

Küba Devrimi'nden sonra bir gazeteci Fidel Castro'ya eski diktatör Batista'yı neden öldürmediğini sorar. Fidel, Batista'yı öldürmenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini, çünkü kapitalist sınıfın onu bir başkasıyla değiştireceğini ve döngünün devam edeceğini açıklar. “Bunu değiştirebilmemizin tek yolu sistemin kendisini değiştirmekti ve biz de bunu yaptık."

Sri Lanka'daki ayaklanma Küba'daki gibi bir devrim değildi. Batılı güçlerin durumdan yararlandığı ve hatta durumu sosyal medya aracılığıyla manipüle ettiği de doğru. Ama, hiç kimse insanların ayaklanıp değişim talep ettiğini inkar edemez.

Halk kitlelerinin gerçek anlamda başarılı olamamasının asıl nedeni gerçek siyasi örgütlenmelerin büyük eksikliğidir. Sri Lanka'daki ilerici güçler bunu biliyor. Sürekli olarak bunu konuşuyorlar ve yeni bir liderlik inşa etme girişiminde mücadeleyi yeniden düzenlemeye devam ediyorlar.

Son 40 yılda Sri Lanka, 1989-1991 yılları arasındaki iç savaş ve isyanda genç nesillerini kaybetti. Şimdi, onlarca yıl sonra, işsiz ve umutları olmayan koca bir nesil genç var. Onlar askıya karşı çıkmaya devam ediyorlar.

Bu nedenle, mevcut hükümetin 1989 isyanının bastırılması sırasında kullanılan acımasız yöntemlere başvuracağı konusunda gerçek bir korku var. Bu son baskı dalgası sırasında Batı medyasının sessizliği dehşet vericiydi.


Struggle La Lucha web sitesinde yayınlanan bir makaleden çevrilmiştir.

 

Çeviri Kolektifi