ABD tekelci medyası işareti verince, tüm dünya, Rusya'nın Donbass'taki Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri’ni tanımasını ve Ukrayna'daki ortak anti-faşist askeri operasyonunu kınamak için Washington'ın arkasına sıralandı. Ama gerçekte, hiçbir şey gerçeklerin ortaya çıkmasına engel olamaz.

NATO müttefiklerinin ve ona bağımlı ülkelerin, ABD Dışişleri Bakanlığı haber bültenlerinden kelimesi kelimesine “Haksız Rus işgali” yalanlarını tekrarladıkları bir gerçektir. Sıklıkla ABD ve uydularının Yugoslavya'da, Filistin'de, hatta bizzat Donbass'ta düzenlediği saldırıların fotoğraflarının sözde Rus savaş dehşetinin görüntüleri olarak sunulduğu "Ukrayna için dua edin" propagandalarıyla dolup taşıyor ABD merkezli sosyal medya platformları.

Burada işçilerden ve ezilen insanlardan özenle saklanan şey, birçok ülkenin ve hareketin NATO’nun genişlemesine karşı çıkmasıdır. Washington'un gerçek rolünün farkındalar: Bölgedeki savaş alevlerini aylarca ve yıllarca körükleyerek silahlı bir çatışmayı kaçınılmaz kıldıklarını çoğu insan görüyor.

Bu, özellikle ABD savaşının, yaptırımlarının ve iftira kampanyalarının hedefi olan birçok ülke için de geçerlidir.


Bolivarcı Venezuela

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, ABD'nin başlattığı birçok darbe ve suikast girişimiyle karşı karşıya kaldı. 22 Şubat'ta Venezolana de Televisión'da konuşan Maduro, hükümetinin Rusya'nın Donbass cumhuriyetlerini tanıma kararına desteğini açıkladı.

“Rusya ve Ukrayna'daki olaylara dikkat ettik ve sadece şimdi değil, Kuzey Amerika imparatorluğunun ve NATO'nun askeri yollarla Rusya'yı ve zaten bir gerçeklik haline gelen çok kutuplu dünyayı sona erdirmek isteğini ve bu sürecin tüm evrimini gözlemliyoruz.

“Lugansk bölgesi ve Donetsk bölgesi, Ukrayna'da iktidarı ele geçiren faşist kesimlerin gerçekleştirmeye başladığı bir katliamdan kendilerini korumak için Halk Cumhuriyetlerinin işlevlerini üstlendi. Erkek, kadın ayrım yapmaksızın insanları katletmek, ailelere saldırmak, ağır silahlarla kentleri bombalamak, işte yaptıkları buydu.”

Maduro, bölgedeki bu “son derece sert çatışmanın” “tüm aşamalarında”, “Başkan Putin'in diyalog çağrısında bulunan diplomatik önerisinin her zaman hazır olduğunun da” altını çizdi. Bu, barışı garanti altına almak için kurulan Minsk anlaşmalarıyla sonuçlandı. Ancak bunlar “Ukrayna'nın neo-faşist yönetici seçkinleri tarafından paramparça edildi”.

“Avrupa ve ABD'nin eski sömürgeciliği Rusya'ya, Çin'e, İran'a saldırıyor, Türkiye'yi ve Latin Amerika'yı tehdit ediyor, Küba'ya, Nikaragua'ya, Bolivya'ya, Venezuela'ya da saldırıyor. Eski sömürgecilikler, Avrupa'nın eski üstünlük kompleksleri ve NATO tarafından temsil edilen eski açgözlü sömürgecilik kompleksleri ve ABD imparatorluğunun yeni sömürgeciliği tarafından bir saldırı söz konusu"

Kremlin basın servisinin bildirdiğine göre; Maduro, 1 Mart'ta Putin'i aradı. Aramada “Putin, özel askeri operasyonun hedeflerinin Donbass'taki sivilleri korumak, Kiev'in DHC ve LHC'yi ve Rusya'nın Kırım üzerindeki egemenliğini tanımasının yanı sıra Ukrayna’nın militarizmden ve Nazilerden arındırma olduğunu belirterek, Ukrayna çevresindeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerini paylaştı. Nicolas Maduro, Rusya'nın kararlı eylemlerine güçlü desteğini dile getirdi, ABD ve NATO'nun istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerini kınadı ve Batılı ülkeler tarafından başlatılan yalan ve dezenformasyon kampanyasına karşı koymanın önemini vurguladı.”


Sosyalist Küba

23 Şubat'ta, anti-faşist askeri operasyonun arifesinde, Başkan Miguel Diaz-Canel ve geniş, üst düzey bir Küba heyeti, Rusya Federasyonu Devlet Duması'nın konuk başkanı Vyacheslav Volodin ile bir araya geldi.

Granma, “Küba cumhurbaşkanı, artan ABD saldırganlığı ve NATO'nun sınırlarına doğru genişlemesiyle karşı karşıya kalan Rusya Federasyonu ile dayanışmasını dile getirdi.” Volodin, Rusya'nın “ABD'nin [Küba]'ya yönelik düşmanlığını kınadığını vurguladı ve her düzeydeki değişimleri güçlendirmeye devam etme iradesini yineledi.” dedi.

Küba Devrimci Hükümeti'nin 26 Şubat'taki resmi Bildirisi şunları içeriyor:

“Amerika'nın NATO'nun Rusya Federasyonu sınırlarına doğru aşamalı genişlemesine devam etme kararlılığı, öngörülemeyen kapsamı olan, kaçınılabilecek bir senaryoya yol açtı.

“Tarih, ABD hükümetini, uluslararası barışı, güvenliği ve istikrarı tehdit eden NATO sınırları dışında giderek artan saldırgan bir askeri doktrinin sonuçlarından sorumlu tutacaktır.

“Endişelerimiz, NATO tarafından, bu askeri ittifakın Karşı-Müdahale Gücü’nü ilk kez harekete geçirmek için yakın zamanda alınan kararla pekiştiriliyor.

“On yıllardır Rusya Federasyonu'nun güvenlik garantilerine yönelik haklı taleplerini görmezden gelmek ve ülkenin ulusal güvenliğine yönelik doğrudan bir tehdit karşısında savunmasız kalacağını varsaymak bir hataydı. Rusya'nın kendini savunma hakkı var. Devletleri kuşatarak, köşeye sıkıştırarak barışı sağlamak mümkün değildir.”


Nikaragua ve Bolivya

Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega, 21 Şubat'ta büyük devrimci Augusto Sandino'nun suikastının yıldönümünde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Başkan Putin bugün bir adım attı ve bu sayede Rusya'ya komşu olan ve Ukrayna'da darbe hükümetini tanımayan cumhuriyetleri tanıdı ve bu cumhuriyetler orada kendi hükümetlerini kurdular.

“Kendi hükümetlerini kurdular, bu mücadeleyi üstlendiler, bu bağımsızlık mücadelesine giriştiler. Bize ne hedeflediklerini yazdılar, neden bu mücadeleyi yürüttüklerini anlatan mesajlar gönderdiler. Ve bu arada Ukrayna birlikleri onları alt etmenin, tasfiye etmenin, öldürmenin yollarını arıyordu; tüm bu yıllar boyunca orada binlerce ölüm oldu.

“Ukrayna ordusunun saldırganlığına rağmen, onları yenemediler. Dolayısıyla Putin bu hükümetleri tanıdı ve tabii ki bu, bu hükümetlerin güvenliğinin sağlanması için askeri destek anlamına da geliyor.”

Eski Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, Washington'un müdahalesiyle gölgelenen bir seçimin ardından 2019'da ABD destekli bir darbenin kurbanı oldu. Neyse ki yerli işçi ve köylülerin önderlik ettiği militan halk hareketi, Sosyalizme Doğru Hareketi (MAS) yeniden iktidara getirdi ve Morales 2020'de evine dönmeyi başardı.

Morales konuşmasında şunları söyledi: “NATO, uluslararası barış ve güvenlik için ciddi bir tehdittir; istila ve saldırganlık kayıtları bunu kanıtlıyor. Şimdi genişleme girişimi, Ukrayna'daki durumun ana nedenlerinden biridir.”


Sosyalist Kore

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (DPRK) Dışişleri Bakanlığı'nın 26 Şubat'ta yaptığı açıklamada, kısmen şöyle denildi: “ABD'nin tek taraflı ve adaletsiz soğuk savaş zihniyeti ve blok oluşturan dış politikası, uluslararası ilişkilerin yapısını yeni bir soğuk savaşa dönüştürdü ve her geçen gün siyasi-askeri koşulları zorlayarak dünyanın değişik bölgelerinde yeni çetrefil sorunlar üretmeye devam ediyor. ...

“Özellikle, geçen yüzyılın sonunda NATO'nun Yugoslavya'ya düzenlediği hava saldırısı, çokça lanse edilen küresel barış ve istikrar, toprak bütünlüğü ve egemenliğin korunması konularında ABD ve Batı'nın ikiyüzlülüğünün boyutunu gün ışığına çıkarmak için bir fırsat olarak hizmet etti. Bu durum uluslararası barış ve istikrarın gerçek yıkıcısının kim olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmaktır.

“21. yüzyıla trajedi getiren Irak savaşı, Afgan Savaşı ve diğer 'renkli devrimler', ABD ve Batı'nın zorla veya güzellikle hegemonya politikalarını hayata geçirmeye çalışacağı gerçeğini açıkça ortaya koyuyor.

“Mevcut uluslararası düzen, ABD'nin müdahale ettiği her bölge ve ülkede nifak tohumlarının atılmasının, devletler arası ilişkilerin bozulmasının değişmez bir kanun haline gelmesidir.

“Ukrayna krizinin temel nedeni, Rusya'nın kendi güvenliğine yönelik meşru talebini hiçe sayarak küresel hegemonya ve askeri üstünlük peşinde koşarken, yalnızca tek taraflı yaptırım ve baskılara tutunan ABD'nin eli sıkı ve keyfi davranmasında da yatmaktadır” denildi.


Çin Halk Cumhuriyeti

Dünyanın en kalabalık ülkesi ve ABD'nin Yeni Soğuk Savaşı'nın bir başka hedefi olan Çin hükümeti ve halkı, sayısız resmi açıklama, makale ve sosyal medya gönderisinde, Doğu Avrupa’dada ortaya çıkan krizden Washington ve NATO'nun sorumlu olduğunu açıkça ortaya koydu.

27 Şubat'ta Moskova'daki Çin Büyükelçiliği diplomatik elçiliği dünyaya şunu hatırlattı: “1945 ve 2001 yılları arasında dünyanın 153 bölgesinde meydana gelen toplam 248 silahlı çatışmanın 201'i ABD tarafından başlatıldı ve yani yaklaşık bu çatışmaların %81'ini ABD tetiklemiştir.

“Dünya için gerçek tehdidin kim olduğunu asla unutmayın” dedi.

Haberde, Başkan Joe Biden yönetiminin Ukrayna’da yangına körükle gittiğini, “Diğer ülkeleri de yangını söndürmek için ellerinden gelenin en iyisini yapmamakla suçladığını söylerken” “Ukrayna çevresindeki mevcut gerilimlerden ABD’nin sorumlu olduğunu” belirtti. 23 Şubat'ta Pekin'deki bir basın toplantısında, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hua Chunying şunları söyledi: “ABD, Rusya'nın kapısına kadar doğuya doğru beş dalga NATO genişlemesini sürdüğünde ve Rusya'ya verdiği güvenceleri ihlal ederek gelişmiş saldırı stratejik silahları konuşlandırdığında, taahhütlerini yerine getirdi mi? Büyük bir ülkeyi duvara sıkıştırmanın sonuçlarını hiç düşündünüz mü?”

New York Times, “Ertesi gün, Bayan Hua, Çin'in Rusya'nın 'özel askeri operasyonunu' bir işgal olarak görüp görmediğine dair sorularla dolup taşarken, brifingi ABD'nin bir eleştirisine dönüştürdü” dedi. "Gidip ABD'ye sorabilirsiniz: Ateşi onlar yaktı ve alevleri onlar körükledi" ve “Peki yangını şimdi nasıl söndürecekler?” dedi.

"ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, Çin'in uzun zamandır Çin dış politikasının bir ilkesi olan devlet egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyması gerektiği yönündeki yorumuna kızdı.

ABD, Çin'i azarlayacak konumda hiç değildir” dedi. Ardından, 1999'da NATO'nun Belgrad'daki Çin Büyükelçiliğini bombalaması sonucu öldürülen üç gazeteciden bahsetti; bu, Çin’de protestolara ve yaygın ABD karşıtlığına yol açan trajik bir olaydı.“NATO'nun Çin halkına hala bir kan borcu var” dedi.

“Bu cümle, Rusya Ukrayna'yı bombalarken Weibo'nun en önemli hashtag'i oldu. Çin devleti tarafından işletilen People's Daily gazetesi tarafından oluşturulan hashtag, bir milyardan fazla kez görüntülendi. Bunun altındaki gönderilerde, kullanıcılar Amerika Birleşik Devletleri'ni “savaş çığırtkanı” ve “kağıttan kaplan” olarak nitelendirdi.


Lübnan Hizbullahı

Lübnan direniş hareketi Hizbullah, ülkenin Dışişleri Bakanlığı'nın Rusya'nın eylemlerini kınayan bir açıklamasına karşı çıktı. 25 Şubat'ta Beyrut'taki kabine toplantısında, Hizbullah üyesi Çalışma Bakanı Mustafa Bayram, açıklamanın Lübnan hükümetinin savunduğu tarafsızlık ilkelerini ihlal ettiğini söyledi. Sadakat ve Direniş blokundan bir milletvekili olan İbrahim El-Musavi, “Kendilerine mesafe koyan ve istedikleri yerde tarafsızmış gibi davranan ve istedikleri yere müdahale edip kınayan” hükümet yetkililerini eleştirdi. Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah 1 Mart'ta televizyonda yaptığı bir konuşmada Batı'nın “çifte standart”ını eleştirdi ve ABD'nin güvenilir olmadığını vurguladı. Nasrallah, “Ukrayna'daki krizin sorumlusu ABD'dir” dedi. “Washington haftalardır bu senaryoyu teşvik ediyor ve üzerinde çalışıyor. Uluslararası toplum Irak, Afganistan, Filistin, Suriye ve Yemen'deki savaşlara nasıl tepki verdi ve Rusya'nın Ukrayna'daki askeri kampanyasına nasıl tepki verdi? Bu tür duruşlar, bu dünyada en güçlülere saygı duyulurken, zayıfların ezildiğini kanıtlıyor.” ifadelerini kullandı.


Suriye

Hizbullah, Suriye ve İran hükümetleriyle birlikte Batı Asya'da ABD emperyalizmine karşı Direniş Ekseni'ni oluşturuyor. Rusya ile birlikte, Suriye'yi aşırı sağcı IŞİD hareketinden ve diğer Batılı müttefik “isyancılardan” ve ABD işgal birliklerinden kurtarmak için on yıldan fazla süredir savaşıyorlar.

Suriye, Rusya'nın Donbass Cumhuriyetleri’ni tanıma kararını memnuniyetle karşılayan ilk ülkeler arasında yer aldı. 22 Şubat'ta SANA'nın haberine göre, Dışişleri Bakan Yardımcısı Dr. Beşar el Caferi, Suriye'nin “Rusya'nın Donetsk ve Lugansk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını tanımasını desteklediğini belirterek, iki ay önce Rusya ile ilişkiler kurmak için çabalamaya ve ortak çıkarlar bağlamında iki cumhuriyetle çalışmaya istekli olduğunu belirtti.

El Caferi bir röportajda şunları söyledi: “Soru, ABD'nin Rusya ve Çin de dahil olmak üzere dünyanın tüm ülkelerine tek kutuplu bir rejim dayatmayı başarıp başaramayacağıdır. Yani mesele, kelimenin basit anlamıyla siyasetle değil, jeopolitikle ilgilidir. Dolayısıyla Suriye bu sahnenin bir parçası ve Çin, Venezuela ve İran da jeopolitik anlamda bu sahnenin bir parçasıdır.”

25 Şubat'ta Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Rusya Devlet Başkanı Putin ile anti-faşist askeri operasyonla dayanışmasını ifade etmek ve emperyalistlerin “Suriye'deki teröristleri ve Ukrayna'daki Nazileri desteklemek için kirli yöntemlerini” kınamak için görüştü.

Suriye hükümeti, “Cumhurbaşkanı Esad, bugün yaşananların, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra tarihin düzeltilmesi ve küresel düzende dengenin yeniden kurulması olduğunu vurguladı” dedi.

Esad ayrıca, “Suriye’nin, pozisyonunun doğru olduğu ve NATO yayılmacılığına karşı koymanın Rusya'nın hakkı olduğu inancına dayanarak Rusya Federasyonu'nun yanındadır” dedi.


İran

1 Mart'ta İran'ın dini lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney, İran İslam Cumhuriyeti'nin dünyanın her yerinde her zaman savaşa ve yıkıma karşı olduğunu söyleyerek Ukrayna'daki krizden ABD'yi sorumlu tuttu. Hamaney, “ABD, içişlerine müdahale ederek, mitingler düzenleyerek ve renkli bir darbe yaratarak ülkenin istikrarını bozdu” dedi. “İnsanların öldürülmesine ve ulusların altyapısının tahrip edilmesine karşıyız. “Ukrayna halkı işin içinde olsaydı, Ukrayna hükümeti bu durumda olmazdı. Halk, hükümeti onaylamadığı için karışmadı” dedi. “Amerikan rejimi, modern cehaletin mükemmel bir örneğidir. Bu rejim kriz üreten ve kriz tüketen bir rejimdir ve dünyada krizler yaratmaktan beslenir.” ifadelerini kullandı.

Press TV'ye göre, Hamaney “Örnek olarak, ABD'nin IŞİD tekfirci terör grubunu oluşturmasına dikkat çekerek, Washington'u doğu Suriye'deki petrol kaynaklarını yağmalamak, Afganistan'ın varlıklarını çalmak ve İsrail'in Filistinlilere karşı işlediği suçları desteklemekle suçladı. Lider daha sonra Batılı ülkelerin Suudi savaşında Yemen halkının öldürülmesini desteklediğini, ancak Ukrayna krizinin sona ermesi için çağrıda bulunduklarını belirterek Batı'nın Ukrayna'daki krizle başa çıkma konusundaki çifte standardına dikkat çekti. Hamaney, “ABD bir kriz yaratmayı başaramazsa, silah fabrikaları krizden en iyi şekilde yararlanamayacak” dedi. “Bu mafyaların çıkarlarını maksimize etmek için krizler yaratmaları gerekiyor.”


Türkiye’deki Devrimci Hareketler

NATO üyesi olan Türkiye'nin baskıcı hükümeti Suriye'ye savaş açmış durumda. Aynı zamanda Ukrayna'yı ölümcül insansız hava araçlarıyla silahlandırıyor ve Çanakkale Boğazı'nı kapatarak Rusya'nın Karadeniz'e erişimini engellemekle tehdit ediyor. Devrimci müzik grubu Grup Yorum, Türkiye hükümetinin baskısından büyük zarar gördü. Sadece konser vermesi yasak değil, ayrıca grubun birçok üyesi hapse atıldı ve bazıları işkence ve açlık grevlerinden sonra hayatını kaybetti. 21 Şubat'ta Moskova'da düzenlediği basın toplantısında, konuk Grup Yorum üyeleri, NATO emperyalizmine ve aşırı sağ Ukrayna rejimine karşı verdikleri mücadelede Donbass halkına desteklerini açıkladılar. Grup üyeleri 2015'te olduğu gibi yine orada bir dayanışma konseri vermek istediklerini söylediler. Grup, 24 Şubat'ta Moskova'daki konserini şu sözlerle açtı: “Donbass halkının ABD emperyalizmine, NATO'ya ve faşist Ukrayna hükümetine karşı mücadelesini destekliyoruz. Emperyalizme atılan bir taş bile halk için ileriye dönük bir eylemdir.”

Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist, 24 Şubat'ta yaptığı bir açıklama ile: “Partimiz TKEP/Leninist, tüm devrimci, komünist ve ilerici güçleri ve dünyanın işçi sınıfını ve ezilen halklarını bu iki Halk Cumhuriyetleri’ni [Donetsk ve Lugansk] desteklemeye çağırır.

“Rusya'nın burjuva hükümetinin, ulusal çıkarları nedeniyle Halk Cumhuriyetleri’ni desteklemek zorunda kalması, kimsede bir tereddüt yaratmamalıdır. Türkiye'deki ve dünyadaki emperyalizm savunucuları, Rusya'yı bahane ederek ya da boş sözlerle bu enternasyonalist görevi terk etmişler ve tarafsız kalmayı savunmuşlardır.”

“Aslında Rusya kendi ulusal çıkarlarının zorunlu bir sonucu olarak Küba, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve Nikaragua gibi ülkelerde sosyalist, halkçı hükümetleri ABD emperyalizmine karşı adeta bir kalkan görevi görerek desteklemiştir.

“Ukrayna faşizmine karşı ve ABD, İngiliz ve Alman emperyalizmine cesurca meydan okuyan bu operasyon başarılı olursa, muazzam bir moral kaynağı olacak ve işçi sınıfını, dünyanın ezilen ve sömürülen emekçi halklarını yüreklendirecek” ifadelerini kullandı.

Rusya'nın Donbass Cumhuriyetleri’ni tanımasını ve ortak askeri operasyon destekleyen eylemler, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, İtalya ve Sırbistan'daki hareketler tarafından gerçekleştirildi.


Struggle La Lucha sitesinde 2 Mart’ta yayımlanan G.Butterfield’in makalesinden çevrilmiştir.

 

Çeviri Kolektifi