Cali'den Jhon Erik Larrahondo, 21 yaşında. Popayán'dan 17 yaşındaki Alison Meléndez. Tuluá'dan Camilo Arango, 19 yaşında.

Bu isimler, Başkan Ivan Duque rejimine karşı 28 Nisan'da başlayan ulusal ayaklanma süresince ABD tarafından desteklenen ve finanse edilen Kolombiya Silahlı Kuvvetleri, polis ve ölüm mangaları tarafından protestoculara karşı uygulanan devlet terörü nedeniyle öldüğü doğrulanan 60'tan fazla kurbandan sadece birkaçı.

Eylemcilerin binlercesi tutuklandı, yüzlercesi “kaybedildi”, nehir kıyılarına vuran cesetler ortaya çıkmaya başladı ve aceleyle kazılmış toplu mezarlara gömülü onlarca insan bulundu.

Kolombiya, Latin Amerika'nın İsrail'i olarak adlandırılıyor ve Batı Asya'daki muadili gibi, ülkenin acımasız kapitalist yöneticileri Washington DC'deki efendilerine sadakatle hizmet ediyor. Kolombiya, ABD egemenliğindeki NATO askeri ittifakının tek üyesi durumunda.

1999'da ABD Başkanı Bill Clinton'ın inisiyatifiyle solcu hareketleri bastırmak için kurulan Kolombiya Ulusal Polisi'nin seçkin birimi olan “Mobil İsyan Karşıtı Tim (ESMAD)”, cinayetleri, çeşitli polis vahşetini, cinsel saldırıları da içeren bir sürü saldırı gerçekleştiriyor, muadili İsrail Savunma Kuvvetleri eğitmenleri gibi, çok sayıda protestocuyu gözlerine kurşun sıkarak kör etti.

Devlet şiddetinin merkez üssü Cali'de, Exito Süpermarket zincirine ait bir depo, kanlı bir işkence merkezi olarak ortaya çıkıyor.

“İnsan hakları örgütleri nihayet bu işkence yerinde denetim yapmak için içeri girebildiklerinde, yer altı otoparklarında kan dolu havuzları, depodaki elektrikli cihazlarda bile kan ve mide bulandırıcı bir koku buldular. Ve Resumen Latinamericano tarafından derlenen raporlara göre, otoparkın katlarından birini ziyaret etmeleri tamamen engellendi".

"İki gün boyunca bu alışveriş merkezine protestocular hayatta iken getirildi, aileler ve toplum ıstırap içinde bu durumu kınarken, bu işkence yerinden sürekli bağırışlar duyuldu, baskıcı güçler ve çöp kamyonları durmadan günler boyunca bu binanın etrafında dolaştırıldı." 23 Mayıs itibariyle, yalnızca Cali'de 200'den fazla kişi kayboldu.

Kiliseler Arası Adalet ve Barış Komisyonu Hukuk ve İnsani Yardım Ekibi, kayıplara son verilmesini talep eden bir bildiride şunları açıkladı: "14 Mayıs'tan bu yana, toplu mezarların varlığına dair ilk raporlar, ülkenin kırsalında bulunan ve Cali'den polis tarafından kaçırılan birçok gencin cesedinin de gömüldüğü Buga ve Yumbo belediyeleri olduğu belirtiliyordu.

Resumen, "Grevin başlangıcından bu yana Kolombiya Devleti 600'den fazla kişiyi kaçırdı ve kaybetti" dedi. "Bazıları Cauca Nehri'nde yüzer halde göründü, diğerlerinin gömüldüğü ortaya çıktı. Son günlerde polis, zorla kaybetme uygulamasını yoğunlaştırıyor ve kaçırılan eylemciler daha sonrasında ortadan kayboluyor.

Katil Duque!

Başkan Duque ve medya, hükümet Ulusal İşsizlik Komitesi (CNP) ve Merkez İşçi Sendikası (CUT) dahil olmak üzere ulusal grev hareketinin liderliğindeki bazı gruplarla görüşmeler yürütürken bile protestocuları “terörist” olarak nitelendiriyor.

Duque ve Kolombiya, Küba ve Venezuela’yı, FARC-EP ve ELN gerillalarını, hatta uzaktaki Rusya'yı; insanların %42,5'ini yoksulluk içinde ve dörtte birini aciz bırakan ve hatta Colombia Informa'ya göre halkın büyük çoğunun günde üç öğün yemek bile bulamamasına sebep olan kendi açgözlü, baskıcı politikaları dışındaki her şeyi ve herkesi, ayaklanmaya neden olmakla suçluyor.

Hükümet, silahlı adamlarının halkın ihtiyaç duyduğu gıda, yakıt ve tıbbi yardımın geçebilmesini sağlamak için protestocularla çalışan Yerli gruplara saldırmasına rağmen, eylemlerde yollara kurulan barikatları “insan haklarına bir saldırı” olarak nitelendiriyor.

Duque Hükümeti, uluslararası hukuku ihlal ederek, kentlerdeki isyan hareketinden kırlarda süren gerilla mücadelesine ve toplumsal devrim hareketine katılabilecek gençlere ve işçilere bir uyarı olarak, komşu ülke Venezuela'daki görme engelli gerilla Komutanı Jesús Santrich'e suikast düzenlerken dahi demagojiye devam ediyor.

Aynı Duque Hükümeti, 1973'te ABD tarafından göreve getirilen Şili diktatörü Augusto Pinochet'in iktidarı gibi insanlığa karşı suçlar işlerken bile kendine haklılık payı çıkarmaya ve gerçekleri ters yüz etmeye devam ediyor.

Resumen'e göre, insan hakları grupları protestoculara şu tavsiyelerde bulunuyor: "Gözaltına alınanların adlarını ve soyadlarını haykırmaya çalışmaları ve mahalledekilerin olayları kayda alması, polis tarafından kaçırılanların devlet terörü mağduru olmaması ve zorla kaybetme vahşeti içinde yitip gitmemesi için çok önemli.

Ve yine de, bunca devlet terörünün ortasında insanlar savaşmaya devam ediyor.

Sokaklarda Kazanılan Zaferler

28 Nisan'da, pandemi ve küresel kapitalist krizin neden olduğu yaygın işsizliğe rağmen, cumhurbaşkanının halk üzerindeki vergi artışına karşı bir protesto olarak başlayan ve bu çok farklı toplumsal kesimlerin bir arada yaşadığı bu ülkede, son dört hafta içinde eylemin olmadığı hiçbir şehir, kasaba veya köy bırakmayan ulusal bir ayaklanmaya dönüştü.

Hareket önce hükümeti “vergi reformunu” geri çekmeye zorladı. Ardından, 19 Mayıs'ta Kongre'yi sağlık sistemini daha da özelleştirmeye yönelik bir planı reddetmeye zorladı. Şimdi ulusal grev hareketi, Ulusal Polise komuta eden Savunma Bakanı Diego Molano'nun görevden alınmasını talep ediyor.

Molano'nun görevden alınmasıyla ilgili bir kongre tartışması, 25 Mayıs'ta polis tarafından bölündü.

Washington ve Bogota'daki yetkililer, acımasız baskıyla insanları yıpratmak üzerine birbirleriyle yarışıyorlar. Ancak şimdiye kadar protestocular hiçbir geri adım atma belirtisi göstermediler, sadece giderek daha fazla toplumsal kesimi ve daha geniş kitleleri sokaklara çektiler.

ABD'de geçen yılki Siyahi Hayatlar Değerlidir ayaklanmasına paralel bir gelişme de, Front Line Mothers (Ön Saflardaki Anneler) adlı bir grubun, genç protestocuları polis saldırılarından korumak için başkentin sokaklarına kalkanlarla çıkmasıyla gündeme oturdu.

Bundan sonra ne olursa olsun, Kolombiya'da yeni nesil ayaklanmacıların sahne aldığı açık. Birçoğu parça parça reformlardan memnun değil, ancak Duque hükümetinin -ve ipleri elinde tutanların- tamamen devrildiğini görmek istiyor.

Burjuva iktidarlarının 2016 Havana Barış Anlaşmalarına ihanet ettiğini ve ardından yüzlerce eski gerilla, eylemci ve toplum liderinin sağcı ölüm mangaları tarafından katledildiğini gördüler. ABD emperyalizminin, iktidardaki Kolombiyalı zalimleri yöneten, silahlandıran ve finanse eden kanlı elini açıkça görüyorlar.

Kolmbiyalı ayaklanmacılar paha biçilmez dersler alıyorlar ve hayatta kalanların çoğu, Kolombiya'nın ulusal kurtuluşu ve sosyalizm için devrimci mücadelesine taze enerji ve zor kazanılmış deneyimler getirecek.

 

Struggle La Lucha sitesinde 28 Mayıs tarihinde Greg Butterfield tarafından yayınlanan İngilizce makaleden çevrilmiştir.

Çeviri Kolektifi