Yaşasın Kızıl Belarus!

15 Ağustos: Biz hepimiz tek bir paltodan çıktık: SSCB. Belarus, Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Kırgızistan. Aynı başlangıç koşullarına sahibiz -tabii ki kendi yerel özgünlüklerimizle. Ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla aynı toplumsal, ekonomik ve politik dönüşüm süreçlerinden geçtik.

Sermayenin ilkel birikimi için, yeni doğmuş sermaye sınıfı için gerekli olan otoriter rejimler ortaya çıktı -Yeltsin, Kuçma, Şevardnadze, Akayev, Aliyev... Bu dönemin başkanları, garantörler ve hakemler olarak algılandılar- yağmalanmış eski kamu mülkiyetinin dokunulmazlığının garantörleri ve farklı büyük sermaye grupları arasındaki anlaşmazlıklarda hakemler.

Fakat aynı zamanda, yeni sistemin gözdeleri -büyük işletmeler, oligarklar- ile dışarıdaki kiralık işçilerden küçük girişimcilere kadar diğer toplumsal gruplar arasında sosyal bir mesafe oluştu.

Bu, ana sloganı sivil haklar olan protestoları ateşledi. Bu protestolar Ukrayna’da ilk başladığı andan itibaren Ukrayna ismi “Maydan” adını aldı (2001’deki “Kuçmasız Ukrayna” eylemi). Ancak, bu Maydanlar sistemi değiştiremediler ve değiştirmeye de yeltenmediler. Kaynakları yoğunlaştırmak suretiyle büyük sermaye, oligarşinin bir bölümünü diğerlerine karşı kışkırtmak için hem gürültülü alanlara çıkan hem de hükümet ofislerinde sessizce duran Maydanları kullanabildi. Ya da basitçe varolan meseleleri çözmek için daha kabul edilebilir tepe adaylarını atadı. Bu şekilde Putin, Saaşkavili, Yuşçenko, Altınbayev ortaya çıktılar.

Bu süreçler, ulusötesi sermayenin finansal ve bu şekilde ideolojik etkisini daha da ağırlaştırdı. Soğuk Savaş’ta düşmanlarını saf dışı bırakan Batılı kapitalistler, fethedilmiş bölgeleri kontrol altına almak, pazarları, hammaddeleri ve ucuz iş gücünü ele geçirmek istediler.

Fakat tüm benzerliklerin mahzurları vardır. Ukrayna ve Belarus muhtemelen her bakımdan en yakın ülkelerdir. Benzer yolları izliyoruz ama farklı hızlarda.

Belaruslardan büyük destek alan ve Sovyet sonrası ortamda en sert otoriter rejimlerden birini kuran Başkan Lukaşenko, bir çok sosyal standardı ve endüstriyel işletmelerin büyük kısmını korumayı başardı. Ve bu manevraları yaparken zor da olsa Doğu ile Batı arasında orta bir pozisyonda kalmayı başardı. Dahası, Ukrayna ve Rusya arasındaki karşı karşıya gelişten sonra Belarus, Ukrayna’dan uzaklaşarak bir tampon devlet konumunu aldı.

Bütün bunlar 25 yıllık yönetimin babadan kalma kurallarıyla sağlandı. Bununla birlikte genel eğilimler bugün Belarus’ta kendini ortaya koyuyor.

Pazar “reformları” iki kapitalist dev, AB ve Rusya Federasyonu arasında bir yerde duran Sybres’i de etkiledi. Bir taraftan bu reformlar işçileri vurdu. Diğer taraftan büyük işletme ve müşterileri de dahil olmak üzere yeni sosyal gruplar ortaya çıktı. Eskiler, “reformlar”ın anti-sosyal doğasından (“parazitler” hukuku ve sözleşmeli işçi) memnun değiller. Sonrakiler, hızlı bir şekilde pazara geçmek istiyorlar. Ve bu iki karşıt grup bugünün olaylarının ortaya çıkmasına sebep oldular.

Belarustaki protestoların, Ukrayna ve Gürcistan’da olduğu gibi sosyal nedenleri var. Ve bir çok eski Sovyet ülkesinde olduğu gibi başkanlık seçimleri onlar için bir kıvılcım oldu. Fakat asıl soru bu protestolardan kimin yarar sağlayacağı. Bir sonraki Maydan sonrası kim iktidara gelecek ve çıkarlarını gerçekleştirebilecek? Açık ki, gerekli kaynakları, medyayı ve yetenekleri elinde tutan biri.

Ukrayna’da olduğu gibi Belarus’ta da Batı ve Rusya ile bağı olan komprador burjuvazidir. Bir sosyal gündemli belirgin sosyal bir hareket, iktidarı alabilecek ve işçi sınıfının çıkarlarına sosyal reformları yapabilecek solcu bir siyasi yapı yok. MAZ ya da BELAZ (Belarustaki otomobil fabrikaları) işçilerinin protesto yürüyüşlerinde ciddi sosyal talepler neredeyse hiç duyulmuyor- belki de en genel, biçimsiz bir şekilde.

Lukaşenko’nun rakiplerinin yabancı kapitalistlerin çıkarlarıyla bağıntılı programları, Ukrayna’dan aşina olduğumuz özelleştirme, toprak satışı, neoliberal reformlar içeriyor ve dekomünizasyonu hedefliyor. İster Lukaşenko rejimi devrilsin isterse dış aktörlerle anlaşmalar sonucu şimdilik başkan olarak kalsın, bu programlar yakın bir gelecekte ülkede hayata geçirilmiş olacaklar.

Bu, Ukrayna gibi Belarus’un bir hammadde kaynağından, satış pazarından, ucuz emek rezervinden başka bir şey olmadığı ulusötesi sermayenin çıkarıdır. Bunlar ne Belarus’ta ne de Ukrayna’da sosyal reformlar yapacaklar. Bu Batının ve Rusya sermayesinin çıkarına değildir.

Ukrayna gibi Belarus da değişime ihtiyaç duyuyor. Toplumsal değişime. Ve bunlar kesinlikle olacak; çünkü ülkelerimizdeki toplumsal süreçlerin mantığı ve dünya kapitalizminin krizi tarafından isteniyor. Eğer değişimler parlamenter araçlarla olmazsa Maydanlar yoluyla olacak. Toplumsal Maydanlar.

Fakat bunlar sadece hem biz hem de komşularımız, sağın gündeminden bağımsız bir sosyal gündeme sahip bir toplum isteyebilecek bir örgütlü sosyal harekete sahip olduğunda ve bir pazar değişimini değil toplumsal bir programı hayata geçirdiğinde olacak.

Bu olmadan, özgürlük için mücadele -ulusötesi sermaye ve komprador burjuvazi ile ittifak halinde- toplumsal ve sivil hakların son baskılanması ile ölçülemez büyüklükte bir özgürlük yoksunluğuna dönüşecektir.

Hem Ukrayna’da hem de Belarus’ta.


Redstaroverdonbass Blogunda 16 Ağustos'ta yayınlanan Volodimir Chemeris'in yazısının Greg Butterfield tarafından yapılan çevirisinden çevrilmiştir.