Wuhan-Çin’in, virüsü uluslararası topluma ilk rapor eden bölge olması, virüsün orada ortaya çıktığı anlamına gelmez. Aslında virüsün kökeni henüz tanımlanabilmiş değil.

Kaynak takibi, bilime ve bilim insanlarının ve tıbbî uzmanların yaptığı çalışmalara dayanması gereken ciddi bir bilimsel meseledir. Tarihsel olarak virüsler ilk olarak ortaya çıktıkları yerde tanımlanmıyorlar. Örneğin HIV enfeksiyonu ilk olarak ABD tarafından bildirilmiş olsa da, onun orada ortaya çıkıp çıkmadığı belli değildir. Bir çok kanıt, kimi zaman “İspanya gribi” olarak adlandırılan 1918 pandemisi (H1N1 virüsü)’nin İspanya’da ortaya çıkmadığını ortaya koyuyor.

Bugün, Dünya Sağlık Örgütü, hastalıkları onların tahmin edilen kökenlerine göre adlandırmaya karşı kesin kurallara sahiptir.

COVID-19’un kökenine ilişkin açıklayıcı olmaktan uzak olsa da, Haziran 2020 tarihli Anti-Mikrobiyal Aracılar Dergisi “SARS-COV-2, Aralık 2019’un sonlarında Fransa’da zaten yayılıyordu” başlığını attı. Gazete, araştırmacıların daha sonra COVID-19 testi pozitif çıkan, 2 Aralık 2019 ile 16 Ocak 2020 arasında influenza benzeri bir hastalık nedeniyle başvuran bir yoğun bakım ünitesi hastası bulduklarını bildirdi. Hastanın Çin’le bağlantısı yoktu ve yakın zamanda yurtdışına çıkmamıştı.

Bir virüsü ilk görüldüğü yeri etkili bir cevap ortaya koyduktan sonra işaretlemek, yeni hastalıklara verilecek cevabı karalamaya hizmet eder; özellikle de bu işaretleme, sorumluluğu birilerine yüklemek anlamına geldiğinde.

Pandemi küresel halk sağlığı için acil bir durumdur. İlk vakaları bildiren ülkeye bir “devlet sorumluluğu” yükleyen böyle bir şey yoktur. HIV/AIDS, 1980’lerde ilk defa ABD’de tespit edilmişti. Ondan sonra bütün dünyaya yayıldı; ama uluslararası topluluk, hiçbir zaman ABD’nin sorumluluğu üzerine alması ya da tazminat ödemesini talep etmedi.

4 Mayıs’ta dünyanın en önde gelen bilim dergilerinden biri olan Nature Çin, ABD ve Britanya’dan uzmanların, Çin tarafından alınan 3 ilaç dışı müdahalenin -şehirlerarası seyahat kısıtlaması, vakaların erken teşhisi ve tecrit edilmeleri, artı temas kısıtlamaları ve sosyal mesafe- sadece COVID-19’un Çin’de yayılmasını engellemediğini, aynı zamanda dünya için değerli zaman kazandırdığını gösteren bir çalışma yayınladı. Çalışma, önlemler olmasaydı Çin’de koronavirüs vakalarının muhtemelen bugünkünden 67 kat fazla, 7 milyon civarında olacağını detaylandırıyor.

 

Çin COVID-19’u Nasıl Kontrol Altına Aldı ?

Çin, COVID-19’u durdurmada başarısız olmakla suçlanıyorken, aslında virüsü büyük oranda Wuhan’ın içinde tutarak, mümkün olan en kısa sürede en sıkı önlemleri aldı. İstatistikler Çin’den çok az vaka ihraç edildiğini göstermektedir(...) New York Times, New York koronavirüs vakalarının çoğunun Asya’dan gelmediğine dair ABD araştırmalarını anımsattı.

(...) Wuhan 23 Ocak’ta kapatıldığında ABD’de sadece 1 vaka kamuoyuna açıklandı. 2 Şubat’ta ABD, son 14 gün içinde Çin’e giden tüm vatandaşlarına ve yabancılara sınırları kapattığında, resmi verilere göre ABD’de sadece 8 teyit edilmiş vaka vardı. ABD, 13 Mart’ta ulusal acil durum ilan ettiğinde teyit edilen vakaların sayısı, 1.896’ya yükselmişti. Çin Wuhan’daki evde kalmayı kaldırdığında, ABD’de teyit edilen vakaların sayısı 400 bine yükselmişti. ABD’de teyit edilen vaka sayısının 1’den 1 milyona çıkması, 100 günden az sürdü.

 

Çin COVID-19’a Karşı DSÖ ve ABD ile İşbirliği Yaptı

(...) Wuhan Belediye Sağlık Komisyonu tarafından 13 Aralık 2019’da pnömoninin ilk kamuoyuna açıklanmasından sonra Çin, virüsün tanımlanmasını ve sıralanmasını 7 Ocak’ta tamamladı. 11 Ocak’ta genom dizisi bilgilerini DSÖ ve diğer ülkelerle paylaştı.

10 Ocak’ta Çin Bilimler Akademisi’nin Wuhan Viroloji Enstitüsü ve diğer profesyonel kurumları test kitleri geliştiriyor, aşılar ve etkili ilaçlarla ilgili araştırmaları hızlandırıyordu. (...)

 

Çin Virüs Hakkında Doğru Bildirimlerde Bulunuyor

(...) 3 Mart’ta WHO (Dünya Sağlık Örgütü) Genel Direktörü kıdemli danışmanı Dr Bruce Aylward, ABD dijital medyası Vox ile yaptığı röportajda Çin’in hiçbir şeyi gizlemediğini belirtti. Çeşitli hastanelerden ve diğer paydaşlardan doktorlarla yaptığı görüşmelerle topladığı verilerin Çin’in verilerini doğrulamasına yardımcı olacağını ümit ediyor. (...)

 

Çin’in Hükümet Tarzı Bir Lütuf

(...) Çin Komünist Partisi ve Çin Hükümeti, COVID-19’a karşı başarılı mücadelede Çin halkını yönetmede belirleyici ve kritik bir rol oynadı.

9.6 milyon kilometre karelik büyük bir toprak parçası üzerinde 1.4 milyar insanı etkili bir şekilde birleştiren ve harekete geçirebilen Çin’in siyasal sistemi, virüse karşı savaşı kazanmada olanca gücü ve kaynaklarını ortaklaştırmak için, gelişmekte olan bir ülkenin karşılaştığı sorunların üstesinden gelmek amacıyla Çin’e güçlü bir siyasal garanti sağladı.

 

Çin Enternasyonalizme Bağlı Kaldı

Çin (...), ülke genelinde DSÖ ile iyi iletişim ve işbirliği içindedir ve örgütü hiçbir zaman manipüle girişiminde bulunmamıştır. DSÖ’ye en büyük katkıyı yapan ABD’nin fonları askıya alması, uluslararası toplum tarafından büyük ölçüde muhalefetle karşılanmıştır.

(...) Çin Hükümeti ve halkı, 150’den fazla ülkeye ve uluslararası kuruluşa çok ihtiyaç duyulan tıbbî malzeme sevkiyatı sağlamıştır ve bu çabalar hâlâ devam etmektedir. Çin ayrıca güçlü üretim kapasitesinden yararlandı ve derhal tıbbî malzeme pazarını ve ihracat kanallarını açtı.

Ön istatistikler, 6 Mayıs’a kadar, Çin eyaletleri, özerk bölgeler ve belediyeler, kurumlar ve şirketlerin 9.6 milyondan fazla maske, 500 bin test kiti 305 bin 900 çift tıbbî ve diğer eldivenleri ve 133 bin 500 gözlüğü 30 ABD eyaletine ve 55 şehre bağışladığını gösteriyor.

 

* Workers.org’ta 31 Temmuz 2020’de yayınlanan haber-yorum’dan kısaltılarak çevrilmiştir.

S.KALELİ