< Leninizme Geri Dönüş: Komintern'in 100.Yıldönümü-1

Bundan 100 yıl önce, Rus Devrimi'nin büyük lideri V.İ.Lenin, Komintern olarak bilinen 3.Komünist Enternasyonal’in ilk toplantısını, 2 Mart'ta Moskova'da açtı. 22 ülkeden 35 örgütü temsilen 51 delege kaydedildi. Katılımdaki rakamlarlar bir hayli mütevazı idi, çünkü emperyalist ülkeler, Sovyetler Birliği'ni ablukaya almıştı ve Moskova'ya gitmek güçtü. Karşı-devrimcileri desteklemek için güçlerini, savaş gemilerini ve silahlarını toplayan her emperyalist güç, Sovyetler Birliğine saldırdı.

Bununla birlikte, toplantıya gelen delegeler, az sayıda olmalarını dert etmediler. Terör ve Birinci Dünya Savaşı ile kitlelerde oluşan ıstıraplar tarafından kışkırtılan ve Rus Devrimi'nden esinlenen emperyalizmin endüstriyel olarak geliştiği merkezlerindeki işçi sınıfı ve emperyalizm tarafından sömürgeleştirilen dünyanın geniş alanlarındaki ezilen halklar harekete geçti. Daha fazla devrimin mümkün, hatta eli kulağında olduğuna dair güçlü bir his vardı. Bolşeviklerin başarısını merkez ya da Doğu Avrupa'da tekrar etmeye çalışan girişimler başarısız olmasına rağmen, bunlar kapitalist egemen sınıf tarafından yine de çok ciddiye alındı.

 

İşçi Sınıfının "Devrimci Dalgası"

Bazıları tarafından işçi sınıfının "devrimci dalgası" olarak adlandırılan şey, okyanuslardan ABD sahillerine vurdu. 1919'un büyük Seattle genel grevi, Moskova toplantısından bir kaç hafta önce oldu.

İkinci Enternasyonal'in çöküşünün ana nedenini -bazı işçi partilerinin savaşta kendi egemen sınıfı ile birlikte hareket etme yanlışı- akılda tutarak Lenin, Moskova toplantısına sadece devrime kendini adamış olanları ve önceki Enternasyonal'i mahkum eden hataları bir daha asla tekrar etmeyecek olanları davet etmek istiyordu. Komintern, "uluslararası burjuvaziyi alaşağı etmek için, mümkün olan tüm araçlarla, askeri güç dahil, mücadele etme" ve onun yerine sosyalizme dayalı dünya sovyet konfederasyonunu geçirme kararı aldı.

Savaş yeni bitmiş olmasına rağmen dünyanın her yanındaki devrimciler, kapitalizmin krizlerinde gelecek dünya savaşının tohumlarını görebilirdi. Komintern, emperyalist savaşı işçiler ve emperyalistler arasında bir iç savaşa -dünya sosyalizminin başarısıyla sonuçlanacak olan bir savaş- dönüştürebilmek için yapabileceği her şeyi yapmayı kararlaştırdı.

Sovyetler Birliği, varlık nedeni olarak herhangi özel bir verili anda kendisini dünya sınıf mücadelesinin şartlarına adapte etmek dışında bir şansa sahip değildi. Bununla birlikte, Lenin Rus Devrimi'nin kaderinin son kertede daha fazla devrimlere, esasında dünya devrimine bağlı olduğunu anlamıştı. Bu itibarla, Komintern'in yönelimi, enternasyonalizmi sembolik dayanışma hareketlerine indirgemek değildi; daha çok ilk olası fırsatta komünizmin kapitalizm üzerinde zaferi için gerçek bir dünya mücadelesini koordine etmekti.

Hiçbir işçi sınıfı partisinin analizlerini ve amaçlarını sadece kendi ülkesinin koşullarına değil, fakat kapitalist krizlerin doğru bir analizine ve küresel sınıf mücadelesinin durumuna dayandırmadan edemeyeceği bakışı Lenin'e aitti. Herhangi bir ülkedeki sınıf mücadelesi, kısmen dünyanın geri kalanından ve onun kendi özelliklerinden ayrıdır. Fakat, farklılıklar ne olursa olsun, mücadelelerin birbirine bağlı olduğu da daha az doğru değildir. Eğer bu Komintern'in kuruluş döneminde doğru idiyse, bugün tarihsel gelişmeye dayanarak sınırsız bir şekilde daha doğrudur.

Yeni teknoloji tarafından teşvik edilen emperyalist küreselleşme, ekonomik olarak bağımsız ulus devlet düşüncesini büyük ölçüde bir anakronizme(*) dönüştürmek zorunda kaldı. Emperyalizm sınır tanımıyor. İşçi sınıfının da tanımaması gerekiyor.

 

Küresel Sınıf Mücadelesi

1919'dan sonra yüzyılın gelecek çeyreği, dünya kapitalist ekonomisinin çöküşüne, Büyük Bunalım'a, faşizmin yükselişine ve ikinci dünya savaşına tanık oldu. Bu periyodun sonunda dünya koşulları ve küresel sınıf mücadelesinin durumu değişti. Artılar arasında Sovyetler Birliği'nin hayatta kalması ve Avrupa'nın önemli bir kısmının emperyalist egemenlikten kurtulmasına yardım etmesi vardı.

Büyük Çin Devrimi'nin zaferi, dünyanın çehresini ulusal kurtuluş hareketleri lehine değiştirdi. Diğer taraftan emperyalist merkezlerdeki işçi sınıfı hareketi, politik ve ideolojik olarak zayıf bir şekilde ortaya çıktı. Avrupa'da faşizmin zaferi, işçi sınıfı için ezici bir yenilgi oldu. ABD işçi sınıfının bölümleri, Roosevelt yönetimi altındaki egemen sınıftan tarihi tavizler almak için mücadele etmesine ve kazanmasına rağmen, ABD egemen sınıfının bu tavizleri Sovyet tipi bir devrimin içeride olmasını engellemek ve yığınların ABD emperyalizminin kapitalist dünyaya 75 yıldır egemen olmasıyla sonuçlanan savaşa olan bağlılıklarını desteklemek için vermeye zorlandığı sıklıkla unutuluyor.

ABD emperyalizminin şimdi bu egemenliği kaybediyor oluşu, kapitalizmin sonal krizinden ve altta gelişen birleşik ekonomik-politik altüst oluştan ayrılamaz bir faktördür.

ABD emperyalizmi ile savaş zamanı önemsiz ve kısa ömürlü ittifak içinde olan, emperyalizmle barış içinde bir arada yaşama yanılsamasından etkilenen Sovyetler Birliği liderliği Komintern'i 1943'te dağıttı.

(...)

 

Devrimci Bir Hareket İnşa Etmek

Bütün zayıflığı ve çelişkileriyle Komintern gücünün yettiğince sosyalizm ve komünizm için küresel sınıf mücadelesinin akışını belirlemede dikkate değer bir etkide bulundu. Bu, burada işlerin nasıl yürüdüğü konusunda belli bir rol oynayan komünist hareketin içindeki siyasi dönemeçlerden ve mücadelelerden çok daha fazla zaman alacaktı.

Komünist hareket içerisindeki politik ve ideolojik mücadele, hareketin içindeki değişik politik güçlere ya da liderlere saygı gereği basit açıklamalara veya etiketlere prim vermez. Mücadelenin belli bir deneyim sahibi kuşağı için sadece Stalin ya da Troçki'nin adını anmak bile, varolan derin ayrımlara dayanan güçlü bir cevaba sebep olacaktı.

Partimizde biz her zaman bu periyodu objektif bir şekilde değerlendirmeye gayret ettik; çünkü biz devrimciler sadece bu yolla olaylardan dersler çıkarabiliriz. Biz, hala bu periyodun bir parçası olan işçi sınıfı hareketindeki zayıflığın -bugün hala süren zayıflığın- Sovyetler Birliği'nin niçin çöktüğünü anlamada temel anahtar olduğuna inanıyoruz.

(...) Devrimciler, geleceğe yönelmek ve işçi sınıfının çıkarına yapılması gereken ne varsa güçleştirecek olan geçmişten gelen her şeyden kurtulmuş olmak zorundaydılar. Zaman gelecek -ve ne kadar erken olursa o kadar iyi- devrimciler bir kez daha dünya devrimini organize etmek amacıyla uluslararası bir ittifak kurma çağrısında bulunacaklar.

 

Lenin'in Düşüncesi ve Bugünkü Dünya

Küresel sınıf mücadelesinin gelecek evresi için hazırlanırken, Lenin'in düşüncesi üzerinde çalışmak ve onun bugünkü dünya koşullarına nasıl uyarlanacağını düşünmek için Komintern'in 100. yıldönümünü değerlendirmek yararlı olacaktır. Dürüst bir tarihsel perspektiften bakılırsa, 3. Komünist Enternasyonal'in açılışından anlaşıldığı şekliyle Leninizmin cesur, devrimci vizyonuna dönmek suretiyle ileri doğru bir sıçrayış yapmak amacıyla sosyalizm için dünya çapında bir mücadelenin zamanı geldi.

Bu neden gerekli? Çünkü bu birçoğumuzun düşündüğünden daha yakın olabilecek devrimci potansiyelin fark edilmesine gidebilecek biricik yoldur.

İkinci dünya savaşından sonra, özellikle Batı'daki, işçi sendikalarını ve işçi partilerini içeren işçi sınıfı mücadelesi, yönelimini değiştirdi. Ağır basan düşünce, kapitalizm ve emperyalizmin savaştan güçlü çıktığı ve bir sonuç olarak işçi sınıfının süper zenginlerin genişlemiş bir gelecek yönetiminde kalmaya devam edeceğiydi. Kapitalistler, sistemlerinin en iyisi olduğunu ve herkes için görece bir istikrar ve gelişme sözü verdiği illüzyonunu yaratabiliyorlar. Doğrusu, işçi sınıfının belli bölükleri için bu illüzyonlar ve sözler bir zaman dilimi için gerçekmiş gibi göründü.

Devrim ve enternasyonalizmin amaçları çok yüce görünüyordu. İşçi sınıfı hareketi, düşünce ve yöneliminde daha fazla tutucu, dar sınırlı ve yerel olmaya başladı ve egemen kapitalist sınıfa bağlandı. Tartıştığımız şeylerden hiçbiri, geçen yüzyılın daha iyi bölümleri boyunca işçi sınıfının bir çok kahramanca mücadelesine kara çalmak ya da onu reddetmek anlamına gelmez. Fakat, ne yapmamız gerektiğini anlayabilmek için ters giden şeyler ve zayıflıklar hakkında samimi olmak gerekiyor.

Örgütlü emek hareketinin darlığına bir örnek, Fransa’daki son gelişmelerde görülebilir. Milyonlarca Sarı Yelekli protestocu, ki çoğunluğu işçi sınıfından, Fransız hükümetini ve burjuvaziyi salladı. Bir yere kadar, yükselmeye zorlandılar çünkü Fransız emek hareketinin onlar için dövüşeceğini hissetmediler.

Tabandan gelen baskıyla ve devamlılığını sağlayabilmek için, dünya genelindeki örgütlü emek hareketi yavaştan değişmeye başladı. Bununla birlikte, değişimlerin hızı artmalı ve onların politik yönelimleri daha militan, daha kapsayıcı, kapitalizm karşıtı ve enternasyonalizme doğru olmalı. Emek hareketini devrimcileştirme inisiyatifi yukarıdan değil, tabandan gelecek. Bu, işçilerin ayaklanmasından çıkarılacak eğitim derslerinden biridir.

(*)Tarih yanılgısı; kronolojik aykırılık. Bugünde geçmişi, geçmişte bugünü yaşamak.

 

Larry Holmes

21 Şubat 2019

Workers World