Latin Amerika’da ABD ve uşakları, Venezuela'nın Bolivarcı hükümetine karşı olası bir askeri müdahale için vites büyütüyorlar. Geçen Şubat’ta Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Latin Amerika ülkelerini turlaması sırasında böyle bir saldırı için destek bulmaya çalıştı. ABD'li yetkililer, o günden beridir Venezuelalı muhalif kesimlerle darbeye desteği tartışmak için bir araya geldiler. Ve Donald Trump'ın kendi yönetimine bir ABD müdahalesini göz önünde bulundurmaları için tavsiyede bulunduğu söyleniyor.

Güney Amerika'nın kuzey sahilindeki dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip bu ülkeyi ABD emperyalizminin öncelikli hedefleri arasına sokan ne idi?

Hugo Chavez'in 20 yıl önceki başkanlık seçimindeki ilk zaferinden beri ve Bolivarcı devrim süreci ile Venezuela’nın sosyalizmi kurmayı hedefleyen egemen bir devlet olarak kuruluşu onu hedef haline getirdi. Petrol rezervleri de onu değerli bir hedef yaptı.

ABD, 1823 yılında ABD başkanı James Monroe tarafından deklare edilen ABD hegemonyasının Batı Yarımküredeki tüm toprakları, kaynakları ve halkları kapsadığına dair ırkçı ve şovenist Monroe Doktrini'ni izlemeye devam etti. Orijinal deklarasyon Avrupalı sömürgecileri hedefliyormuş gibi görünürken, doktrin, Latin Amerikalı ve Karayipli bir ülkenin gerçek anlamda egemenliğini elde etme girişimlerine karşı kullanıldı. Sosyalizmi kurmuş Küba’nın yanı sıra Venezuela, Bolivya, Nikaragua ve daha öncesinin Şili'si sadece kendi kaderini tayin hakkını istemek suretiyle ABD'nin bölgedeki kontrolüne karşı çıktıklarında, ABD buna ekonomik yaptırımlar, abluka, şiddetle yıkma ve askeri müdahale ile karşılık verdi.

Washington'un Venezuela, Küba ve Nikaragua'da yapmaya çalıştığı, ABD'nin 2014 yılında Ukrayna'da,1970-73'te Salvador Allende önderliğindeki Şili hükümetine karşı ve 2011'de Libya'da Muammer Kaddafi hükümetine karşı yaptığı ve hepsi gerici, faşizan rejimlerle sonuçlanmış müdahaleciliğiyle aynı paralelliktedir.

 

Yaptırımlar ve Şiddetli Yıkım

2015'ten beri ABD ve Avrupalı müttefikleri, muhalefet liderleriyle ittifak yapıp onları finanse ederken Bolivarcı Venezuelalı liderlere ağır yaptırımlar uyguladılar. Venezuela muhalefeti daha çok Avrupalı beyaz soydan ve ırkçı, cinsiyetçi; siyahları, yerlileri ve Venezuela'nın işçi sınıfını sömürmeye çalışan burjuva sınıftan geliyor.

2015'te, Venezuela’daki muhalefet, Chavezistaslara karşı şiddet ve korku yaratmak suretiyle Bolivarcı hükümeti düşürmek için yeni taktiklere başvurdu. Bu sağcılar, Venezuela'da insani kriz olduğuna dair bir hikaye ürettiler ve tüm problemlerden ülkeyi yöneten Nicolas Maduro ve Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi'ni sorumlu tuttular.

ABD tarafından özgürlük savaşçıları olarak adlandırılan Vente Venezuela adlı muhalif grubun üyeleri sivil insanların üzerine ateş açtı ve öldürdü. Bunlar, ateş açtılar ve 17 yaşında bir Afro-Venezuelalı olan Orlando Figuera'yı Bolivarcı devrimin destekçisi olduğu için öldürdüler. 2017'de muhalefet, depolanmış 40 ton yiyeceği yaktı ve aynı zamanda Venezuelalıların hükümetin hatası sonucu açlıktan öldüğünü iddia etti. Muhalefet lideri Julio Borges, bankalara Venezuela liderlerinin hesaplarını dondurma çağrısı yaptı.

27 Eylül'de Venezuela Dışişleri Bakanı Jorge Arreaza, New York'ta Bolivarcı Devrimi destekleyenlere [yaptığı konuşmada] ABD'nin Venezuela hükümetinin üyelerine uyguladığı yaptırımların ülkeye halkın yararına kullanılabilecek para girişini engellediğini söyledi.

Arreza, Venezuela'nın Avrupa'ya petrol göndereceğini ve bu ülkelerin ödeme yapacakları zaman, yaptırımlardan dolayı bankaların paraya el koyacağını açıkladı. Venezuelalı analizcilere göre, Trump'ın ülkeye karşı yaptırımları, Bolivarcı Cumhuriyet'e 6 milyar dolara mal oldu. Bu ekonomik krizin nasıl Bolivarcı sistemden değil de yaptırımlardan kaynaklı olduğunu gösteren bir örnek.

Geçtiğimiz 20 Mayıs'ta Nicolas Maduro, %68 oy oranıyla yeniden Venezuela devlet başkanı seçildi. Uluslararası gözlemciler ve Venezuela Ulusal Seçim Komisyonu seçimlerin şeffaflığını doğruladı. Venezuela, ABD'nin kullandığı makinelerin tersine her aşamada %100 oranda kontrol edilebilir makineler kullanıyor.

Venezuela muhalefeti, Maduro onları katılmaya ikna etmeye çalıştığı ve hatta muhalefete kampanya yürütmesi için fazladan bir ay vermeyi kabul ettiği halde aleni bir şekilde seçimleri boykot etti.Seçimlerin şaibeli olduğuna dair hiçbir iddianın temeli olmamasına, bunun açık bir zafer olmasına rağmen ABD yönetimi Maduro'ya ek yaptırımlar getirdi.

ABD yaptırımlarını ve bunların Venezuela parası (Bolivar Fuerte) üzerinde yaratacağı zararları göğüsleyebilmek için Maduro yönetimi, bir çok ekonomik reform açıkladı. Bu reformlar, Bolivar Soberano adında yeni bir para birimi kullanmayı da içeriyor. Bolivar Soberano, Bolivar Fuerto'dan beş sıfır daha az (1 Soberano =10.000 Fuerte) ve Venezuela'nın petrol rezervleri tarafından destekleniyor.

Başkan Maduro, bu reformları 25 Haziran'da duyurdu ve iki haftadan daha az bir süre sonra Maduro'nun hayatını hedef alan bir girişim oldu.

 

Suikast Girişimi

5 Ağustos'ta, Bolivarcı Ulusal Muhafız Güçleri'nin bir olayı anması esnasında Maduro konuşurken iki küçük dron havada sinsi bir şekilde uçuyordu. Aniden dronlardan biri kontrol dışına çıktı, diğeri havada patlayıp içlerinde Venezuela polisinin de olduğu bir çok insanı yaralarken, bir binanın kenarına çarptı .

Bu başarısız dron saldırısının, onun ezici çoğunlukla yeniden seçilmesinden sadece iki ay sonra Maduro’yu öldürmeyi hedeflediği açıktı. Venezuelalı otoriteler, bu suikast girişiminde yer alan hepsi komşu Kolombiya'da, Bogota'da yaşayan ve buradan koordine eden Venezuelalı muhalefet lideri Jullio Borges ile bağlantılı 43 kişiyi tanımladılar.

Venezuela'nın İletişim ve Bilgi bakanı Jorge Rodriguez, Kolombiya hükümetinin Borges’le bağlantılı terörist grupları eğittiğini ve bunların bir çok üyesine sınırı geçip Venezuela'ya girmeleri  için izin verdiğini ileri sürdü.

 

Devam Eden Saldırganlık

Her Eylül ayında New York şehrinde Birleşmiş Milletler merkezlerinde dünyanın her yerinden yüksek düzey delegeler Genel Konsey'in açılışına katılırlar. 21 Eylül'de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Fox Haberlere konuştu: "Önümüzdeki günlerde Venezuela liderliğine karşı baskı seviyesini artıracak bir dizi eylemin devam edeceğini göreceksiniz".

25 Eylül'de BM'de tartışmalar başladığında, BM, Ulusal Konsey'in başkanı Clia Flores Maduro, eski Venezuela genel savcısı ve iki Venezuelalı yetkili hakkında yaptırımlar koydu. Clia Flores aynı zamanda Başkan Maduro'nun eşi.

Maduro, bir son dakika kararı ile New York'a geldi ve Genel Konsey'de bir konuşma yaptı. Maduro, 26 Eylül'de Harlem’deki Riverside Kilisesi'nde sürpriz bir şekilde göründü ve emperyalist propagandaya karşı Küba devlet başkanı Miguel Diaz Canel'in konuşmasını dinlemeye gelen 2 bin kişiden fazla kalabalığa emperyalist propagandaya karşı Venezuela halkının mesajını iletti.

Bir sonraki gün, BM'nin dışında sağ kanat Venezuelalılar Maduro yönetimini protesto ettiler ve ülkeye askeri müdahalede bulunulması çağrısı yaptılar. ABD Büyükelçisi, İsrail’e ve Suudi Arabistan'a desteğiyle tanınan Nikki Halley, ABD'nin  birliğinden bahsetmeksizin protestolara katıldı. Haley, escualidosları (yani aşağılık, zayıf kişilikleri) Trump yönetiminin onların gündemini desteklediği ve Maduro'yu ofisinden uzaklaştırmak için çalışacağı yönünde temin etti. Böylece, Washington, bariz bir şekilde egemen bir ulusa müdahalede bulundu.

 

Bu Latin Amerikalılar için Ne Anlama Geliyor?

Venezuela'da yoksulluk, Bolivarcı hükümetin geçen on yılda %60 artan sosyal programlara yatırım yapmak üzere ulusallaştırılmış petrol sanayiinden elde edilen geliri kullanmaya başlamasından beri azaldı. Küba ile yapılan ittifaklar, yetenekleri ve dayanışmalarıyla ün salmış Kübalı doktorların Venezuela'nın kırsal bölgelerindeki komünlerde insanları ücret almadan eğitmelerini mümkün kıldı.

Gini hesaplamalarına göre, Venezuuela'daki eşitsizlik %54, yoksulluk %44 oranında azaltıldı. 1996'da Venezuelalıların %70.8'i yoksulluk içinde yaşıyordu. 2010 yılında bu oran %21'e düşürüldü. Görevde kaldığı 13 yılda Chavez, "Misiones" adı verilen 20 milyon insanın yararlandığı bir yoksulluk karşıtı programı hayata geçirdi. Chavez öncesi 387 bin yaşlı insan emekli pansiyonlarında kalıyordu. Şimdi Venezuela'nın 24 milyon insanının 2.1 milyonu pansiyonlarda kalıyor.

Bunlara ek olarak, UNESCO Bolivarcı Cumhuriyet'te okur-yazar olmayanın kalmadığını kabul etti. %72 oranında çocuk gündüz bakımevlerine gidiyor,%85 oranında okul çağındaki çocuk da devlet okullarına gidiyor. Venezuela, üniversitede okuyan öğrenci sayısı açısından Latin Amerika'da 2. sırada dünyada ise 5. sırada bulunuyor.

Yiyecek sıkıntısıyla mücadele etmek amacıyla Başkan Maduro, 2016'nın başlarında toptancılarla ve yönetimle doğrudan yiyecek dağıtımı ve komünlere devlet desteği sağlanılması için bağ kurmak üzere Yerel Tedarik ve Üretim Komiteleri(CLAPS) inisiyatifini duyurdu. Bu, bugüne kadar Venezuelalılar için en etkili programlardan biriydi.

Venezuelalıların büyük çoğunluğu Mestizo, Yerli ve siyahilerden oluşuyor. Muhalefet ve burjuvalar ise sömürgeci İspanyol soyundan gelen beyazlardan. Bunların zenginliği toprak sahipliği ve köle emeğinden elde edilmiştir. Bir Afro-Venezuelalı eylemci olan Maria Emilia Duran, TeleSUR televizyonuna yaptığı konuşmada "Beyazlar, burjuvalar, sınıfçı, ırkçı, cinsiyetçi elit, vatanperver değil" dedi ve ekledi "Bunlar, sadece kendilerinin var olduğu bir Venezuela istiyorlar, Siyahların,yerlilerin ve yoksul insanların değil". Güney Amerika, zengin bir ırk çeşitliliğine sahip, bununla birlikte, sömürgecilikten kaynaklı çokça ırk ayrımcılığı ve sömürü de mevcut.

Siyahlar, Mestizolar ve Yerliler, anakarayı oluştururken, birçok ulusun egemen sınıfı varlıklı ve beyazdı. 2017 yazında bir çok siyah Latino insanın feryadı sonrası, Peru ve Meksika gibi çeşitli Latin Amerika ulusları nihayetinde Afro-Latinleri bir kategori olarak tanıdılar.

Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti, ırkçılığı ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve en çok ezilmişleri kollamak için aktif bir şekilde çalışan bir kaç Latin Amerika ülkesinden biri olarak kaldı. Bu da Venezuela muhalefetinin geri çevirmek istediği şeylerden biri.

Bolivarcı Devrim, tıpkı Küba Devrimi gibi, işçi ve ezilenlere halkın kazanabileceğini gösteren bir sembol durumunda. Jorge Arraza'nın 27 Eylül'de New York'ta dediği gibi : “Onlar(ABD) bizi şeytanlaştırıyor; çünkü biz sosyalistiz.”

Bu devrimler, Siyahi Latin Amerika Devrimi'nin birer parçası ve Bolivarcı idealleri ABD'ye ve faşist saldırganlığa karşı korumak emperyalizmin göbeğinde olanlar için önem taşıyor.