HBDH Yürütme Komitesi, Kızıldere Katliamının 50. yılı nedeniyle bir açıklama yayınlayarak “Kızıldere Direnişinin Ruhuyla Birleşik Devrimi Büyüteceğiz! Bu yoldan başka hiç bir yol yok” dedi. Açıklama şöyle:
Tokat-Niksar’a bağlı Kızıldere köyünde, bundan 50 yıl önce, 30 Mart 1972’de Mahir Çayan önderliğinde, THKP-C ve THKO savaşçısı 10 devrimci, TC devletinin katil kolluk kuvvetleriyle girdikleri çatışmada savaşarak ölümsüzleştiler. Aynı dönemde yakalanan THKO savaşçıları Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in, idamını engellemek için 3 NATO elemanını kaçıran ve rehin alan bu 10 devrimci, Kızıldere’de konumlandıkları o kerpiç evi bir direniş mevzisine; bir savaş ocağına çevirdiler. Kızıldere’deki o kerpiç ev, daha sonra nesillerden nesillere aktarılacak kesintisiz bir mücadelenin ilham kaynaklarından birisi; siper yoldaşlığının, birleşik mücadelenin, öncülüğün, teslimiyeti reddeden direnişçi tavrın ilk örneği oldu.
Kuşkusuz, 30 Mart, bir bütün süreç olan ‘71 devrimci kopuşundan bağımsız bir an olarak düşünülemez. 30 Mart, bu sürecin birçok yönünün ve dinamiğinin temsil olduğu bir an olmuştur. ‘68 gençlik hareketi özelinde bir bütün toplumsal hareketin ayağa kalktığı, militanlaştığı bir aralıkta, ‘71 devrimcileri, dönemin TİP’inde ve MDD’sinde temsil olan pasifizme, reformizme ve revizyonizme bir itiraz geliştirmiş ve onlardan her anlamda bir kopuş gerçekleştirerek Türkiye ve Kürdistan’da devrimin yolunu açacak olan bir atağa kalkmışlardı. Her ne kadar pratik bir yenilgi ile yüz yüze kalsalar da, onlar yolu açtılar, göğün fethedilebileceğini gelecek kuşaklara gösterdiler. Milyonları devrimcileştirdiler. Türkiye ve Kürdistan’ı bir devrim coğrafyasına dönüştürdüler.
Marx, Paris Komünarlar’ından bahsederken; “Çakaralmaz tüfekleriyle, göğün fethine çıkmışlardı.” diyordu. ‘71 devrimcilerinin ellerindeki tüfekler Paris Komünarları’nın ellerindekilere oranla belki daha bir çakaralmazdı. Düşmanın tankları, topları, uçakları vardı; onların thompsonları, mavzerleri. Ancak düşman korkak ve ürkekti; onlar ise kararlı ve cüretkar. Düşmanın bir yarını yoktu, bugünde yaşıyordu. Onlar gelecek güzel günler için yaşamayı ve bu uğurda ölmeyi göze aldılar. Nasıl ki Parisliler, göğün fethine cüret edip, 72 günlük o muazzam deneyim ile proleter devrimler çağının pusulası olduysalar; ‘71 devrimciliği de, bugün, Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin; HBDH ve bileşenlerinin pusulası olmuştur.
Bu pusula, bizlere adanmış bir devrimciliği ve devrimin, bugünlerden yarınlara, ancak devrimci eylem ile ulaşabileceğini işaret ediyor. Öncülüğün sözde değil pratikte icra edilmesi gerektiğini; siper yoldaşlığının, birleşik mücadelenin ne kadar elzem olduğunu öğretiyor. Emperyalizme, kapitalizme ve faşizme karşı mücadelenin ancak askeri-politik bir bütünlükte yürütülebileceğini gösteriyor. HBDH olarak, ‘71den bugüne değin bütün deneyimlerimizi, bu 50 yılı aşkın mücadele tarihimizi rehber edinerek konumlanıyoruz ve konumlanmaya devam edeceğiz. Yolumuz, Kızıldere’de “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik.” diyen Mahir Çayan ve yoldaşlarının yoludur! Yolumuz Maltepe’de, Nurhak’ta, Vartinik’te, Amed Zindaları’nda direnenlerin ve savaşanların yoludur!
Bu yoldan başka hiç bir yol yok! Birleşik Devrim Hareketi, hiç kuşkusuz olarak, Baran Serhat, Delal Amed, Ulaş Bayraktaroğlu, Nubar Ozanyan, Ceren Güneş, Taylan Demircioğlu, Yılmaz Kes, Alper Çakas ve Aynur Ada yoldaşların canları pahasına takip ettiği bu yolu, koşar adımlarla takip etmeye devam edecektir.
Özellikle mücadelenin keskinleştiği bu dönemde, bu yolu takip etmek daha da önem arz ediyor. Faşizm bir bataklığın içerisine girmiş durumda. Saldırıyormuş gibi gözüküyor ama aslında saldırmıyor, çırpınıyor. Ne yaparsa yapsın eline yüzüne bulaşıyor. “Ekmek-yağ kuyrukları” demagojisi ile iktidara gelenler, bugün kitleleri “ekmek-yağ kuyrukları”na muhtaç etmiş durumdalar. Burjuva muhalefetin unsurlarına dahi tahammül edemiyorlar. “Seçim yasaları” ile paçayı kurtarabileceklerini sanıyorlar ama kurtaramazlar! Denge bozuldu, terazi artık tartmaz oldu! Faşizm bu bataklığın içerisinde debelenirken, milyonları da kendisi ile birlikte bu bataklığa çekmek istiyor. Milyonlarca insan Newroz meydanlarında bunu kabul etmediğini gösterdi. Öfke her yerde, milyonların çarpan yüreklerinde ve gün geçtikçe bileyleniyor. Gerillanın ve milislerin sesi bu bileylenen yüreklerin çarpışlarında yankılanıyor.
HBDH olarak, bu bataklığı ‘71’den ve 30 Mart’dan aldığımız deneyimin gücü ile kurutacağız! Gerillanın ve milislerin ateş gücünü, kitlelerin öfkesi ile birleştirerek bu köhne düzeni değiştireceğiz! Faşizme teslim olmayacağız, sızlanmayacağız; bizden öncekilerin yaptığı gibi adanmış bir devrimciliğe layık olacak ve savaşacağız! Barikatlarda, sokakta, cephede, dağda, mevzilerde ve siperlerde yoldaşlacak, birleşik devrimi birleşik mücadele ile gerçek kılacağız. Tarihin kuytuluklarında uyuyan o heyulaları tekrardan uyandıracağız! Herkesin içi rahat olsun, her şey daha yeni başlıyor!
Kızıldere Ruhuyla Faşizmi Yıkacağız!
Onlar Ölmedi, Savaş Sürüyor!
Yaşasın Kızıldere’den Bugünlere, Birleşik Devrim Savaşımız!”