Bugün “Genç Adam”ımızın, Taylan Demircioğlu (Kenan Aktaş) yoldaşımızın, Afrin’de proleter enternasyonalist görevini yerine getirirken BÖG’lü ve YPG’li yoldaşlarıyla birlikte sonsuzluğa uğurlanışının dördüncü yılı. O, kelimenin gerçek anlamında Parti’nin çocuğuydu.

Yaşıyla, gençliğiyle tam bir tezat halinde olgunluk, gelişmişlik örneği olan Taylan yoldaş, henüz çocuk yaşta geldi Parti saflarına. Daha ortaokul sıralarında devrimci düşüncelerle tanıştı. O yaşta devrimci örgüt arayışına girişti. Arayışı da, seçimleri de hep bilinçli bir şekilde oldu.

Çok az devrimci, hem de o gencecik çağında, bilinçle, bilgiyle yolunu belirler. Taylan yoldaş, bu az sayıda devrimciden biridir. Mücadelenin daha ilk adımından itibaren bilinçli ve sağlam karakterli bir militan, bir savaşçıdır Taylan. Partimiz, onun şahsında geleceği omuzlayacak çok önemli bir kadroyu yitirdi. Genç kuşak savaşçılarımız tarafından doldurulması gereken büyük bir boşluk bırakarak, bayrağı devretti Taylan Demircioğlu yoldaş. Parti ve birleşik devrim için yaşadı, dövüştü. Yaşamı gibi, Rojava topraklarında faşist devletin işgaline karşı ölümsüzlüğe yürüyüşüyle de aşılması güç bir örnek yarattı.

Aşağıda onun Parti üyeliği başvurusunu okuyacaksınız. Orada çok özet bir şekilde Parti saflarına geliş serüvenini anlatıyor Yoldaşımız.

“1988 yılında Adana'da doğdum. Benim doğduğum yıl ailemizin daha yoksul ve zorda olduğu bir dönemmiş. Bu nedenle ailem hala üzerime fazlasıyla titrer. Adana'da daha okula gitmeden, yanımızda kalan kuzenim sayesinde okuma ve yazma öğrendim. Bu nedenle o dönemden bu yana kitaplara olan ilgim fazladır. İlk önce babam sonra da biz İstanbul'a 1995 yılında geldik. Gazi ayaklanmasını sonradan öğrendim ama daha 8 yaşındayken annem ayaklanma ile ilgili yapılan anma eylemlerine katılır ve beni de yanında götürürdü. O dönem anlam veremediğim kalabalıklar ve yürüyüşleri zamanla anlamaya başladım. Çünkü evimize sürekli devrimciler gelirdi. Benim bir devrimci olmamda annemin rolü büyüktür çünkü devrimcilere sürekli kapısı açıktı ve küçüklüğümden itibaren onlarla hep iç içeydim. O zamanlar evimize sürekli ...’ler gelirdi. Kendi adıma onlardan öğrendiğim bir şey yok ama geldikleri ortamı unutamıyorum. Sürekli bir kalabalık ve sürekli olaylar...

İlkokulu 4. sınıfa kadar ......... mahallesindeki ... İlköğretim okulunda okudum. Sonra Gazi mahallesindeki ... okulunda okudum. Ortaokulu burada bitirdim. Bu süre benim gerçek anlamda ve bilinçli olarak devrimci düşüncelere yöneldiğim ve öğrenmeye çalıştığım dönemdir. Bu dönemde sürekli okur ve tartışırdık. Che bizi müthiş etkilemişti ve onun gibi olmak istiyorduk. Aynı biçimde Deniz ve Mahir de çok etkilemişti...

Ben dar arkadaş grubumla bu tür düşünceleri okur araştırırken, Parti evimize kadar girmişti. Ama ben bunun farkında değildim. Sanırım yaşım küçük olduğu için, benden önce annemle ilgilenmek istemişlerdi. Bir gün ... dergisi dağıtan iki kişiyi annem eve almış ve onlara sıcak davranmış. Bunun üzerine yoldaşlar da evimizin numarasını not alıp, ilgilenecek aile olarak işaretlemiş. O gün bugündür evimiz Parti ve yoldaşlar için güvenilir bir yataktır.

Sonrasında bizde kalmaya, hatta benim odamda kalmaya başladılar. Bu arada benimle sadece evin çocuğu şekilde ilgilenmenin ötesine geçmediler. Ama bizler devrimci olmak isteyenler, ders çalışma bahanesiyle yan yana geliyor, okuyor ve hayaller kuruyorduk. Bu dönem ölüm oruçlarının da olduğu bir dönemdi. Bu eylem bizi çok etkilemişti. Devrimci olmamızdaki en önemli sebeplerden biridir. Ortaokulun sonuna doğru hem örgüt aramaya, hem de kendimiz örgüt kurmaya çalışıyorduk. Che'den çok etkilendiğimiz için onun gibi dağlara çıkmayı amaçlıyorduk. Bu yüzden bir coğrafya öğretmenimizin 7 bölgeyi de ayrıntılı anlatan kitaplarını almış inceliyorduk. Öbür taraftan da da mücadele edebileceğimiz bir örgüt var mı diye bakıyorduk. Bu arada evimize yoldaşlar gelmeye devam ediyordu. En son Türkiye'de devrimci bir örgütün ya da partinin olmadığına kanaat getirmiştik. Öyleyse biz kuracaktık. Tabii o dönemler ölüm orucunu sürdürenlerden birinin de bizim yoldaşlar olduğunu bilmiyoruz.

Bir gün dershaneden gelirken duvarda bir afiş gördük. Üzerinde “15. yılında Denizlerin yolunda Leninist Saflara” diye yazıyordu. Kim olduklarını bilmediğimiz için, çok üzerinde durmadık. Bu arada bize yoldaşlar gelmeye devam ediyordu. Bizler kendimizi komünist olarak ifade ediyor ve hocalarımızla böyle tartışıyorduk, açıkçası komünist adını almış bir yapı belki de bizi kolayca aralarına alabilirdi. Zira örgüt arayışımız devam ediyordu.

Ben artık liseye başladım. Yabancı dil ağırlıklı bir lise olan .... Lisesinde okudum. Ben liseye başlayınca, bizimkiler biraz daha ilgilerini arttırdılar. O sıralar yeni biri evimize gelmeye başladı. Genç bir yoldaş, evinden ayrılmış. Sonradan öğrendim ki benimle ilgilenme sorumluluğunu ona vermişler. Benimle bize geldikçe konuşuyor ve bizi ... davet ediyordu. Tabii biz o dönemler silahlı bir devrimin başarı kazanacağını düşündüğümüz için, ......... sıcak bakmıyor ve bu yüzden gitmiyorduk. Bir gün evimizde kalan yoldaşlardan biri bize ....... gelmediğimiz için hafiften kızarak ‘bugün birlikte açacağız’ dedi. Ben de bir şey diyemedim ve gittim. Benimle birlikte bugün de yoldaşımız olan bir çocukluk arkadaşım da geldi. Kuruma gittik ve bir süre sonra evimize bir süredir gelen genç yoldaş da geldi. Biraz konuştuk ve bize ....'den bahsetti. Sonra Öğrenci Gençlik Mücadelesine Somut Yaklaşım broşürünü verdi, eve geldim ve bir defada okudum. Öğrenci milisleri ve zora dayalı devrim anlayışı beni ikna etti ve o tarihten itibaren mücadeleye katıldım. Uzun süre ... faaliyeti içinde bulundum. Mücadelenin içine girince önceden arkadaşımla yaptığım konuşmaların ve planların ne kadar çocukça olduğunu gördüm. Hayal ettiklerimizi gerçekleştirmek, hayal etmemiz kadar kolay değildi.

Partiyle tanışana kadar geçen zamanda çok şey değişti, daha çok olgunlaştım ve mücadelenin çok daha fazla ciddi bir iş olduğunu anladım. Hayatıma dair 15 yaşıma kadarki zamandan sonrası partinin içinde geçti. Gençliğimi burada geçirdim ve bu yaşıma geldim.

Sonuç olarak Partinin bir üyesi olmak çok gurur verici ve insanın kendini güçlü hissetmesini sağlıyor. Çünkü Parti var ve onunla birlikte her soruna mantıklı bir çözüm bulunabilir.

Bugün partime güveniyorum. Cezaevine girdiğimde de güvenim hiç sarsılmadı. Çok değerli yoldaşlar tanıdım, beni çok etkileyen ve moralimi sürekli yüksek tutmama neden olan. Üstelik Gezi ayaklanmasını yaşadım. Genç bir devrimci olarak Partinin bayrağını taşıdım. Ben benim kuşağımın devrimi başaracağına inanıyorum ve bunu Denizlerin partisiyle yapacak. Ben de bu partinin bir neferi olarak bilincim ve yüreğim yettiği sürece bu savaşın içinde olacağım. Somadeva'nın dediği gibi Kavga Sonuna Kadar...

Taylan Demircioğlu”

Son ana kadar elinden düşürmediği bayrağı burjuvazinin burçlarına dikene kadar durmayacağız. Onunla birlikte haykırıyoruz:

Kavga Sonuna Kadar!

 

Makale, leninist.net sayfasından alınarak yayınlanmıştır