TKEP/Leninist Merkez Komitesi 17 Haziran günü yaptığı bir açıklama ile Türkiye ve Kürdistan halklarına çağrı yaptı ve “Dinci faşist iktidar ve faşist devlet, Partimizin çeşitli yayınlar üzerinden işaret ettiği, toplu katliam ve saldırılar sürecini başlatmış bulunuyorlar” diyerek İzmir HDP'ye yapılan saldırının bir işaret fişeği olduğunu söyledi.

“Bu saldırı sürpriz değildir. Aylardır, hatta yıllardır hazırlığı yapılan bir politikanın, Kürt halkına, emekçi sınıflara, devrimci güçlere karşı toplu katliamlar politikasının ilk adımıdır. Bu politikanın benzerini yüzlerce insanımızın katledildiği 2015 Haziran-Kasım aylarında gördük.

Ancak Türkiye ve Kürdistan halklarını bekleyen şey, geçmişin basit bir tekrarı değil. Dinci faşist iktidar, geçmişteki katliamlarını mumla aratacak katliamlara hazırlanmış durumda” denilen açıklamada, “Ne yapmalı?” diye sorularak cevap verildi:

“Kimileri şimdiden 'sağduyulu davranma, provokasyonlara gelmeme' adına, eylemsizlik, sokağa çıkmama çağrısı yapmaya hazırlanıyorlar.

Oysa yapılması gereken tam tersidir. Gün sokağa çıkma günüdür. Gün faşizme karşı her türlü araç ve yöntemle mücadele etme günüdür. Gün faşizme karşı mücadeleyi faşizmi yıkma ve iktidarı ele geçirerek halk iktidarını kurma günüdür.

Bu mümkün mü? Kesinlikle mümkündür. Tekelci sermaye sınıfı ve faşist devlet saldırılarını güçlü oldukları için değil, Kürt halkına, Türkiye'nin emekçi sınıflarına egemen olamadıkları için, artık onları yönetemedikleri için katliamlar boyutuna taşıyorlar. Seçim olsun olmasın artık bunun beş paralık bir önemi yoktur. Her durumda dinci faşist iktidar, bu düzen yıkılmadıkça başta kalmak için her yol ve yönteme başvuracağını ortaya koymuştur. Ancak, ne yapsalar iki ülke halklarının göğü fethe kalkan ayaklanmalarıyla karşılaşmaktan kurtulamayacaklar” denildi.

Hedef gösterildi: “Hedef, her tarafından dökülen, çöken, ancak katliamlarla, zindanları doldurarak ayakta duran bu düzeni, bu faşist devleti, onlarla birlikte dinci faşist iktidarı bir ayaklanmayla yıkmak olmalıdır. Hedef, yıkılacak olanın yerine Türkiye ve Kürdistan emekçi sınıflarının devrimci demokratik, halk iktidarını kurmak olmalıdır.”

Açıklama şöyle devam ediyor:

“Faşist devlet ve dinci faşist iktidar, İzmir HDP'deki katliamla kılıcını çekmiştir, hepimizi kavgaya 'davet' ediyor. Ya kurbanlık koyun gibi boynumuzu faşizmin önüne uzatacağız ya da davetlerini kabul ederek onları tarihin çöplüğüne atacak bir mücadeleye girişeceğiz.

Elbette ikinci yoldan gideceğiz. Onları devrimci kitle eylemleriyle, devrimci şiddetle tanıştırmanın zamanı geldi de geçiyor bile.

Gün sokağa, alanlara kitleler halinde çıkma günüdür. Gün, faşizme 2013 Haziran halk ayaklanmasından çok daha güçlü bir ayaklanmayla yanıt verme günüdür.”

Açıklama, şu çağrı ile sonlanıyor:

“Bu mücadelenin sonucunu siz, özellikle de işçi gençlik belirleyecek. Faşist devlete, dinci faşist iktidara her yol ve araçla mücadele için ileri atılın. Milislerde birleşin. Mahalle komitelerinde bir araya gelin. Bulunduğunuz yerde bu örgütlülükler yoksa siz kurun ve silahlanın.

Ayaklanmanın patlak vermesi durumunda, mahalle karakollarını ele geçirmenin, oradaki silahlara el koymanın yol ve yöntemlerini şimdiden aranızda konuşun. Kaymakamlık, muhtarlık ve diğer devlet kurumlarını, bankaları işgal edip ele geçirmenin; para kaynaklarına el koymanın planlarını yapın. Düşmanın askeri güçlerini durdurmanın, hareketsiz kılmanın yollarını tartışın. Bunlar, 2013 Haziran halk ayaklanmasından çıkarılması gereken en önemli derslerdir. Ayaklanmayı, devrimci kitle eylemlerini en ileri noktaya taşımanın yolu budur.

Bir kez harekete geçildiğinde yarı yolda durmak olmaz. Haziran halk ayaklanması, gidebileceği en ileri noktaya kadar götürülmediği, liberallerin ve sosyal reformistlerin çabaları sonucu yarı yolda bırakıldığı için sönümlenip gitti. Liberallere ve sosyal reformistlere böyle bir fırsat bir daha verilmemeli. Devrimci kitle eylemlerini gidebilecekleri en ileri noktaya götürmek sizin elinizdedir. Sonuna kadar, düşmanın sırtını yere serene kadar gidilmelidir.

Milisler, dinci faşist iktidarın ve devletin tüm işbirlikçileri, dinci faşizmin yerel destekçileri, kadroları üzerinde yıldırıcı bir terör estirmelidir. Faşizmin anladığı dil budur.

Gün faşizmle anladığı dilden konuşma günüdür!”

 

Açıklamanın tamamını okumak için tıklayınız: