Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın, THKO’nun 3 devrimci militan kadrosunun ölümsüzleşmelerinin 50. yılında, onların yaktıkları devrim ateşini bilincimize ve yüreğimize kuşanarak yürümeye devam ediyoruz.

Onlar 60’lı yılların sonlarında kapitalizmin krizlerinin yeniden kendini üretmeye ve giderek derinleşmeye başladığı yıllarda, okul sıralarından işçi grevleriyle, topraksız köylülerin toprak işgalleriyle buluşan devrimci gençlerken, 70’li yıllara gelindiğinde mücadelenin artık eski, dar kalıbına sığmayacağının ilk farkına varanlardı. Sistem içi mücadele yollarının emekçi halklar ve işçi sınıfının kurtuluşu yolunda tek başına zafere götürmeye yetmeyeceğinin ilk ayırdına varanlar, devrimci arayışlarını devrimci cüretlerinden ödün vermeden sonuçlandıran, elini taşın altına koymaya ilk cüret edenlerdi. 71 devrimci çıkışının öncüleri, Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin ilk önderleriydiler.

Bu bilinç ve coşkuyla atıldıkları bu yeni mücadele hattını Türkiye ve Kürdistan halklarına düşmanın zenginliğine, sayısına, imkanlarına ve dehşetine aldanmayacaklarını “Düşmana boyun eğmeyiniz, haklarımızı zorla alacağız, çünkü onlar her şeyi bizden zorla alıyorlar” sözleriyle mücadelenin artık yeni bir sıçrama yakaladığını ilan edeceklerdi. Onların bu atılımı kendilerine hedef aldıkları sermaye sınıfı tarafından yanıtsız bırakılmayacaktı. Devlet zora dayalı devrimin bu topraklardaki ilk nüvelerinden kurtulmak için elinden geleni ardına koymadı ve 31 Mayıs 1971’de onları Nurhak Dağları’nda katletti.

O gün onların karşısına “dost” saflardan çıkan ve sistem içi mücadele yollarıyla “demokratik” bir iktidarın kurulabileceğini söyleyenler, bugün hala varlıklarını sürdürüyor ve emekçi sınıfları boş vaatlerle kandırmaya devam ediyor. Onlar nasıl ki o gün küçük burjuva korkaklıkla karşılarına çıkan dost görünümlülerin anlayışlarını mahkum edip yollarına devam edebildilerse, bugün bizler de onların bu tutumlarını sahipleniyor, onların açtığı yoldan işçi sınıfının ve emekçi halkların iktidarına yürümeye devam ediyoruz.

Yaktıkları ateş ne düşmana karşı gücünden bir şey kaybetti ne de “dost” görünümlü uzlaşmacılar onu çarpıtabildi. Üstelik devrim, bugün çok daha güncel, sosyalizm hiç olmadığı kadar yakındır. Emperyalist-kapitalist sistem uzun yıllardır derin bir ekonomik ve politik bir krizin içerisinde. Bir devrimci durumdur ki dünyanın her yerinde ortalığı kasıp kavurmakta, kitleleri sokaklarda barikatların arkasında toplamaktadır. Dünya üzerinde tek bir halk yoktur ki kapitalizmden bıkmış usanmış olmasın, tek bir halk yoktur ki bu çürümüşlükten, yozlaşmışlıktan nasibini almış olmasın.

Bu emperyalistler tarafından tam bağımlı hale gelmiş uluslar için geçerli olduğu kadar, emperyalist-kapitalist sistemin merkezindeki ülkeler için de geçerlidir. Geçtiğimiz yıllar, Mısır’dan, Tunus’tan, Sudan’dan, Lübnan’dan, Şili’ye, Haiti’ye, Suriye’ye, Türkiye ve Kürdistan’a, oralardan Fransa’ya, İspanya’ya, ABD’ye kadar bir dizi ülkede ayaklanmalara ve devrimlere sahne olmuştur. Bu ayaklanmalar ve devrimler henüz nihayetine ermemiş olsa da birçok ülkede devrimci durum çok güçlü durumdadır. Üstelik pandemi ile birlikte 1 yılı aşkın bir süredir, bu küresel kriz daha da derinleşmiş artık emekçilerin evlerine açlıktan, yoksulluktan, işsizlikten, devlet teröründen başka bir şey giremez duruma gelmiştir. Dünya halkları kendi türlerinin varlığını kökünden tehdit eden, üstüne üstlük kendilerine hiçbir şey vadetmeyen bu sistemden kurtulmanın yollarını arar haldeler.

Bizler halklarımıza Denizlerin, Sinanların bize gösterdiği yolu göstermekle, onlara gerçek kurtuluşa giden tek yolun Sinanların bize gösterdiği yol olduğunu anlatmakla ve göstermekle yükümlüyüz. Bu, ancak ve ancak Sinanların yüreğini ve bilincini kuşanmakla, onların cüretini bulunduğumuz her yere taşımakla mümkün. Gençliğin önündeki bu tarihsel sorumluluğunu sahiplendiğimizden ve ona uygun pratiği sergilediğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

Düşman o gün Sinanlara saldırdığından daha sert saldıracak. Çünkü yok olup gitmek ve en ufak bir tepkiye dahi saldırmak dışında bir seçenekleri kalmadı, bunu biliyorlar. Düşman işçi sınıfının ve ezilen halkların soluğunu ta ensesinde hatta iliklerine kadar hissediyor. Korkuyorlar, yıkılacaklar! Bu nedenle bize elinde ne varsa onunla gelecek, elinden geleni ardına koymayacaktır. Ama nafile!

Buz kırılmış, yol açılmıştır! Bize sadece o yoldan yürümek kalıyor.

Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB)