Bir devrim ancak uğruna hayatını ortaya koyanların omuzlarında yükselir. Bir devrimci ancak savunduğu dava uğruna her şeyini feda edebileceğini gösterdiği oranda emekçi yığınlar tarafından sahiplenilir. Sözü ile özü, teorisi ile eylemi birbirini tutmayanın adı da, yeri de yoktur işçi ve emekçilerin bilinç ve gönül dünyasında.
Daha hayatlarının baharında, gencecik omuzlarıyla koca bir birleşik devrimi omuzlayan ‘71 silahlı çıkışının kahramanları, tam da bu özellikleriyle birer devrim önderi oldular. Emekçi halklarımızın bilincine kök saldılar. Yirmili yaşlarındaki bu genç önderler, kendilerinden sonra gelişen birleşik devrime yön verdiler.
Denizler yakalanıp idamla yargılandığında, Sinanlar onları kurtarma uğruna düştüler Nurhak’ta toprağa. Mahirler ise Kızıldere’de, siper yoldaşlığının, ölümüne yoldaşlığın en aşılmaz örneklerinden birini sergileyerek düştüler.
Ünye NATO üssünden teknisyenleri kaçırmışlardı. Mahir’e “gel seni Malatya üzerinden çıkartalım Filistin’e” demişti THKO kadroları. O, kavganın başında olmak gerektiğini söyleyerek reddetti. Ölüm veya kalım, burada, kavganın içinde, başında olmalıydı. THKO’lu Cihan Alptekin ve Ömer Ayna da aralarında olmak üzere, 8 THKP-C’li toplam 10 yiğit devrimci, Kızıldere’de kuşatıldılar. “Teslim ol” çağrılarına “biz buraya teslim olmaya değil, ölmeye geldik” cevabı veren, Mahir’di. Tereddütsüzdüler.
Siper yoldaşlığının bu aşılmaz örneği, birleşik devrim güçlerinin ellerinde dalgalanan bayrak oldu şimdi. ‘71 yiğit devrimci önderlerinin açtıkları yolda zafere kadar yürünecek!