Gün olur kalkar ayağa binlerce yıldır ezilenler. Mahsun eğilen başlar dikelir... Ürkek bakışlara oturur inatçı kararlılık ve öfke. Yok sayılanlar, aşağılananlar, bir dudak büküşüyle horlananlar akar meydanlara. Olanca sadelikleriyle, basit istekleriyle çıkarlar sokaklara. Motorlar durur, kayışlar dönmez... Ne bir üretim bandı, ne madenler, ne gemi, ne trenler...
Önce korkularını kaybeder işçiler, sonra zincirlerini. Derken emeğin coşkun seli taşar bentlerinden. O sadeliğin, o basit sıradan “yürüyüşün” ufkunda bir yaşam doğar. Sarsar bütün dünyayı. Değişir, kendisiyle birlikte tüm dünyayı değiştirir.
Yüz yıl önce, açlık ve sefalet içinde, savaşın yıkıntıları arasında... gelmekte olan kışın ilk karları düşerken sokaklara, 7 Kasım 1917’de, o köhne Rusya’da iktidarı aldı proletarya! O güne kadar yok sayılanlar, dünyayı değiştirebileceklerine asla inanılmayanlar tarihin ilk muzaffer işçi cumhuriyetini kurdu. Öyle bir sarsıntıydı ki bu, dünyanın tüm ezilenleri selama durdu. Emperyalist boyunduruk altındaki uluslar can-ı gönülden bolşevik oldu!
Devrimi zafere taşıyan işçilerin dostu tüm dünyanın işçileri, yoksulları, ezilenleriydi. Korkunç karşı-propagandalara kulak asmadı emeğin dünyası. Sınıf sezgisi üstün gelmişti. Çarlığın yıkıntıları arasından yükselen kızıl bayrak emeğin bayrağıydı. Devrimi boğmak için doğudan batıya, kuzeyden güneye Rusya’yı işgale girişen sırtlanlar sürüsüne karşı mücadele, Rusya’nın işçi ve ezilen halklarından önce ABD’nin, Fransa’nın limanlarında yükselen işçi grevleriyle başladı. İşgale girişen emperyalist ordularda asker üniforması giymiş işçiler emirlere karşı çıktı, isyana durdu. Genç Sovyet Cumhuriyeti iç savaştan zaferle çıktı, enternasyonal dayanışma ile tutundu.
O büyük hayallerin, büyük düşüncelerin en zorlu şartlarda iktidara yürümesinin, dünyayı değiştirmesinin hikayesidir bur. Bugün utanmazca unutulan/unutturulmaya çalışılan o tarihsel görevin yerine getirilmesi için proleter devrimcilerin ileri atılmasının, kelimenin gerçek anlamda devrimciliğin hikayesi!
Proletarya ya devrimcidir ya da kocaman bir hiç... demişti Marx. Ekim Devrimi bu gerçeğin altının kanla canla çizilmesiydi.
Bugün yine bir devrimler çağında, tarihin yeni bir uğrağında Ekim’in cüret ve iddiasını kuşanmak zorundayız! Tüm yeryüzü eylem alanına dönmüşken hala kırıntılar uğruna mücadeleyi tek varlık gerekçesi yapan sözüm ona sosyalistlere rağmen geleceği kazanmak için kavgaya atılıyor işçi ve emekçiler. Burjuvazi ile proleterler arasındaki kavga, kapitalizmle komünizm arasındaki amansız mücadele kesintisiz sürüyor. Bu tarihsel kavgayı işçi sınıfı kazanacak, sosyalizm kazanacak. Bu gerçeğin bilincinde olarak ileri atılmalıyız.
ŞİMDİ DEVRİM ZAMANI