Coronavirüs salgını devam ediyor. Artık ölümler Türkiye’de de olduğu gibi birçok ülkede binli sayılarla ifade ediliyor. İşçiler, emekçiler yani yoksullar olarak zaten her gün ölüyorduk bu sistemde. Bugünkü ölümümüzün adıdır sadece coronavirüs.
Salgında iki büyük çaba göze çarpıyor: Birincisi bizlerin yani yoksulların, ezilenlerin yaşamak için verdiği çaba. İkincisi ise burjuvazinin yani fabrikalara, tarlalara tüm üretim araçlarına sahip olanların servetlerini koruma, zenginliklerini kaybetmeme çabasıdır. Biz yaşayabilmek için insanlık dışı koşullarda da olsa çalışmak için çaba sarf ediyoruz. Ama emeğimizi satarak sadece hayatta kalabilmemize yarayan bu işlerimizden kovuluyoruz. Ya da en iyi ihtimalle ücretsiz izne çıkarılıyoruz. Çünkü bizi öldüren bu salgın patronların karını azalttı.
Ya salgında ölmek ya da açlıktan ölmek seçeneğiyle baş başa bırakılıyoruz. Çünkü bu sistemin bize sunacağı başka bir yol yok. Yaşamak ama insanca yaşamak istiyorsak bu iki yolu da reddedebilir ve kendi yolumuzu yapabiliriz. Bu yol bize ölümden, sömürüden başka bir seçenek sunmayan bu çürümüş sistemi yıkma ve insanca bir düzen kurma yoludur.
Salgın çökmekte olan emperyalist-kapitalist sistemin krizini daha da derinleştirdi. Geriye dönüş ve normalleşme mümkün değil. Salgın sonrası belki sağlık açısından yeni bir “normal” yaşama dönüş olacak. Fakat sömürenler ve sömürülenler için yepyeni bir “normal” yaşanacak. Sömürü daha da azgınlaşacak. Çünkü kiminin karları düşecek kimi hepten batacak. Bunun sonucunda da ya daha kötü koşullarda çalışacağız ya da hepten işsiz kalacağız. Sistemin salgınla beraber ve sonrasındaki bu yeni “normali” bize sadece daha kötü koşullarda bir yaşam sunacak.
İşçiler, emekçiler, ezilen halklar,
Sistem, topluma salgın döneminde acımasız yüzünü çok daha açık bir şekilde göstermiştir. Salgın sonrası daha da acımasız koşulların bizi beklediği doğan güneş kadar çıplak bir gerçektir. Bu durumda var olan örgütlülüklerimizi güçlendirmek, komitelerimizi çoğaltmak zorundayız. Geleneksel doğru araçların yanı sıra dönemin belirleyicilerinden biri olan teknolojiyi de doğru ve etkili kullanabilmeliyiz. Kavga her gün daha zorlu, daha can alıcı olmakta. Ya bu sistemi yıkacağız, ya altında kalacağız! Bu yeni döneme, dönemin gerekleriyle hazırlanmalı ve mücadelemizi ona göre büyütmeliyiz. Özellikle salgın döneminde dayanışma her zamankinden daha fazla ön plana çıktı. Bu dayanışma kültürünü daha da yükseltmeli ve örgütlenmeyi geliştirmeliyiz. Koşulları göremeyen, dönemi doğru tahlil edemeyen mücadelesini de doğru araç ve yöntemlerle gerçekleştiremez. Dönemin en belirgin özelliği emperyalist-kapitalist sistemin sıçramalı bir çöküş sürecinde olmasıdır. Bu bağlamda en doğru mücadele perspektifi iktidarı hedeflemektir. “Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık”. Bu kavganın sonundaki zafer, bizi insanca, sömürüsüz bir yaşama götürecektir. Umut bizde, yaşam bizden yanadır.
Fabrikalar Tarlalar Siyasi İktidar Her Şey Emeğin Olacak!
Yaşasın Devrim, Yaşasın Sosyalizm!
MÜCADELE BİRLİĞİ PLATFORMU