İşçi Sınıfı ve Ezilen Halklar İsyan Ediyor, Devrimi Mayalıyor!
Emperyalist kapitalist sistemin krizi ve uygulamaya koyduğu politikalar beraberinde işçi sınıfının ve ezilen dünya halklarının isyanını da getirmektedir. Özellikle 2019 yılının ikinci yarısında Güney Amerika’dan Ortadoğu’ya, Avrupa’dan Asya’ya onlarca ülkede dünya halklarının yeni bir isyan dalgasına tanık olduk.
Yaşanan bu isyan dalgasının farklılıkları olmakla birlikte ortak noktaları da bulunmaktadır. İsyanların ortak özellikleri arasında kitlelerin aşırı vergilere, yoksulluğa, işsizliğe, yolsuzluğa, hırsızlığa yönelik tepkileri bulunmaktadır. İsyan dalgasının genel eğilimi, kitlelerin kapitalist sistemin kendilerine dayattığı ekonomik ve politik koşullara karşı olmasıdır. Bu son derece önemlidir. Bu anlamıyla isyan dalgası güçlü bir anti-kapitalist, anti-feodal, anti-ataerkil özellikler taşımaktadır.
Birçoğu barışçıl başlayan eylemler süreç içinde devletlerin şiddetle yanıtına şiddetle yanıt vermiş, direnişler geri çekilmek bir yana kayıplar pahasına kitleselleşerek sürmüştür. Yaşanan isyan dalgasının devlet aygıtlarının gerici-faşist saldırılarına karşı sokakları savaş alanlarına çevirme dinamizmine sahip olması önemlidir ve önümüzdeki süreçte yaşanacaklara dair ipuçları barındırmaktadır. Yine isyanların kısa süreli değil, uzun süreli bir direniş içinde olması da son derece önemlidir.
İsyan dalgasının bir başka özelliği ise uluslararası bir karakter taşımasıdır. Herhangi bir ülkede başlayan eylemler diğer ülkeleri de etkilemektedir. Bu olgu dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan direnişin, ulusallıktan çıkıp kısa sürede enternasyonal bir karaktere bürünebileceğini göstermektedir.
İsyan dalgasının bir diğer ortak özelliği de isyanların içinde ezilenlerin ezileni kadın ve geleceksizle çevrili gençlerin daha bir görünür olması ve de eylemlere yön vermesidir.
İsyan dalgasının bir ortak özelliği de “iklim krizi” olarak tanımlanan emperyalist kapitalist sistemin aşırı sömürü ve kâr hırsının yarattığı ekolojik yıkıma karşı özellikle gençlik kitlelerinin harekete geçmesi oldu. Kitlelerde çevre ve ekoloji konusunda bir duyarlılık gelişti.
İsyanların bir diğer ortak noktası büyük çoğunluğunun kendiliğinden kitle hareketleri olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Bu, hareketin bir zafiyetine işaret etmektedir. Ancak yaşanan isyan dalgasının diğer yandan da kitleleri politize ettiği unutulmamalıdır. Bu olgu, kitlelerin pratik süreç içinde öğrenmeleri ve kendi devrimlerini yapma yolunda önemli bir deneyim biriktirmeleri anlamına gelmektedir.
Dünya çapında yaşanan isyanlar sürecinde ortaya çıkan önemli bir nokta da emperyalist kapitalist sistemi doğrudan hedefleyen bu isyanlara önderlik noktasında devrimci ve komünist hareketlerin yaşadığı tutukluk ve geri duruştur. Bu objektif gerçeklik isyan dalgasının gerçek hedefe yönelmesindeki en büyük engeldir ve hareketlerin sistem içinde kalması, zamanla sönümlenmesi tehlikesine işaret etmektedir. Bu objektif durum aynı zamanda sübjektif güçlerin, devrimci ve komünist hareketlerin görevine de işaret etmektedir.
İşçi sınıfı ve ezilen halklar kendi pratik deneyimlerinden öğrenmektedirler. Devrimciler ve komünistler ise kitlelerin bu isyanlarından öğrenme ve isyanlara uygun bir konumlanış içinde olma göreviyle karşı karşıyadırlar.
Emperyalist kapitalist sistem önümüzdeki süreçte rahat yüzü görmeyecektir. Bunun en büyük kanıtı son yaşanan isyanlarda da görüldüğü üzere, bütün baskı, ölüm ve tutuklamalara rağmen, bastırılamayan ve gittikçe kitleselleşen ve radikalleşen halk hareketlerinin devrimci dinamizmidir.
Dünya, devrimci bir kriz içindedir. Kapitalist emperyalist sistem ve kapitalist üretim tarzı artık sürece yanıt vermekten uzaktır. Çin devriminin önderi Mao’nun “Gök kubbenin altındaki kaos: Vaziyet harika” sözü bugün dünden daha günceldir.