Yeni Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un gelişi diğer Bakanlara oranla daha fazla ses getirdi. Burjuva muhalefetin mutluluğu zaten barizdi. Fakat reformistlerin sevinç gözyaşlarını da görmedik sanmasınlar. Döktükleri her damla gözyaşı için de haksız sayılmazlar. Tam da reformizmi özetler bir durum aslında: topyekûn değişiklik yani devrim hedefiniz olmazsa, düzen içi düzeltmelerle, onarmalarla sorunları giderebilir ve sistemi yaşanabilir kılabilirsiniz. Hatta küçük küçük kazanımlarla, reformlarla “demokrasi” mücadelesini yükseltir ve belki de bir gün büyük bir zafer kazanabilirsiniz. İşte yeni bakan tam da bu duygulara ilaç gibi geldi. Gelir gelmez burjuva medya tarafından parlatıldı. Eğitimdeki olumsuzlukları çözecek bir kurtarıcı gibi lanse edildi. Burjuva muhalefetin tarzı ve reformist iyimserlikle birlikte iktidarın bu hamlesi kısa sürede –ama kalıcı olmayacak- başarıya ulaştı.
Kapitalist sistem parasız ve nitelikli bir eğitim sunmaz, sunamaz. Sistemin merkezinde kar vardır. Ve her alanda olduğu gibi eğitim alanı da elde hesap makinesi ile yönetilir. Geçmiş açıklamalarımızda eğitimdeki gericileşmenin yanı sıra ticarileşmenin altını çizmiş ve bu meselenin özüne değinmiştik. Sistem bu alandan da kar etmek istiyor. Bunu da eğitimin özelleşmesi politikası ile hedefliyor. Eğitimde özelleşme ile hem devletin sırtındaki yük hafifletilecek hem de piyasalara yeni bir pazar yaratılacak.
Son İllüzyonist; Ziya Selçuk
İktidarın en çok eleştirildiği ve toplumun en çok memnuniyetsizlik duyduğu alanların başında eğitim geliyor. Eğitim alanında sorunların kalıcı çözümü mümkün değil. Çünkü bu sorunların büyük çoğunluğu kapitalizmle ilgili yapısal sorunlar. Peki, bu noktada ne yapılabilir? İyi bir illüzyonistle olmayanı gerçek gibi göstererek izleyiciler kandırılabilir. Bu çok mu zor? Tabii ki hayır. Sistemin toplumsal algıdaki varlığı zaten bir illüzyon değil mi? Kapitalizmde her şey olduğundan daha güzel daha kaliteli gösterilmeye çalışılır. Sosyalizmde ise bir ürün tüm çıplaklığıyla ortadadır. İnsan merkezli bu sistemde ürünler, imkânların elverdiği en sağlam ve kaliteli şekilde yapılır. O yüzden kusurları gizlemek ve dikkati başka yere çekmek için süslemeye gerek yoktur. Kapitalizmde ise en fazla karı elde etmek adına ürünler, olabildiğince ucuza üretilmeye çalışılır. Sağlam ya da kaliteli olmasına gerek yoktur. Hatta çoğu ürünün kaliteli olmaması ve çabuk bozulması sistemin işine gelir. Tamir ve yedek parça sektörü de canlanır bu sayede. Bu bağlamda niteliksiz, gerici ve ticari eğitimin de süslü bir ambalaja ve bu olmuyorsa iyi bir illüzyoniste ihtiyacı vardı. İşte son illüzyonistimiz Ziya Selçuk bu koşullarda sahneye çıktı. Hiçbir şey yapmamasına rağmen birkaç süslü ve dikkat çekici laf burjuva muhalefeti ve reformistleri ikna etmeye yetti. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” atasözü çok bilinmesine ve kullanılmasına rağmen hemen unutuluverdi. “Laftan” kahramanımız, icraatsız fethetti yürekleri.
“Vizyon Belgesi”, Lafazanlığın Devamı Ve Reformistlerin Hayal Kırıklığı
Dikkatleri üzerine çektikten sonra artık şapkadan tavşan çıkarmanın vakti gelmişti. Ve karşınızda “ vizyon belgesi”…
Vizyon Belgesi’nde yer alan ve en çok dikkat çeken başlıklardan birisi; 5 yaş erken çocukluk eğitiminin zorunlu olması. 2010 yılından bu yana bu hedef sürekli tekrarlanmış, ancak bir arpa boyu yol gidilmemiştir. Vizyon Belgesi’nde 5 yaş erken çocukluk eğitimin hangi tarihten itibaren zorunlu olacağının belirtilmemiş olması da bu konuda pek de yol gidilmeyeceğini gösteriyor.
Vizyon Belgesi’nde sınavla öğrenci alan okul sayısının azaltılması hedef olarak belirtilmiş fakat sınav merkezli eğitim sistemini değiştirmek yönünde hiçbir somut öneri yapılmamıştır.
“Öğrencilere okurken çalışma fırsatı verilecek” ifadesi “ucuz iş gücü” yaratan çocuk işçiliği sömürüsünün varlığının kabulü ve devamının ilanıdır.
MEB’in 2019 bütçesinde eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2018’de %8,36 iken, 2019 yılı için %4,88’e çekildiği açıklandı. Aslan payının özel okullara gittiği aşikâr.
Özel sektör ve sivil toplum iş birlikleriyle eğitim kurumlarının finansmanına destek sağlanması hedefi, bu alanın piyasaya peşkeş çekilmesinin yeni adıdır.
MEB’in resmi öğretmen açığını 117 bin olarak açıkladığı bir ortamda, ataması yapılmayan 400 bini aşkın öğretmenin atanma sorununun hiç gündeme getirilmemesi, bu sorunda hiçbir çözümlerinin olmadığının göstergesidir.
Vizyon belgesinin öne çıkan maddeleri böyle. Diğer maddeleri daha doğrusu hiç gerçekleştirilmeyecek/gerçekleştirilemeyecek vaatleri tek tek sıralamaya gerek yok. Ne yaparsanız yapın bu şapkadan tavşan çıkmaz.
DEK (Devrimci Emekçi Komiteleri)