Bugün "darağacında üç fidan"ın, Deniz, Yusuf, İnan'ın idam edilişlerinin 46. yılı.
46 yıldır bu topraklarda doğan çocuklara verilen isimlerin arasında Deniz'in, Yusuf'un ve Hüseyin'in isimleri ön sıralarda yer alıyor. Onları idam ederek yok edeceklerini sananlar, o günden bugüne büyüyüp gelişen devrim mücadelesinin her adımında onların derin izlerini gördükçe çıldırıyor, deliye dönüyorlar. Her 6 Mayıs, onların üzerine bir kabus gibi çöküyor. Bedenen aramızdan ayırdıklarının devrimci ruhlarının yaşadığını ve yeni kuşakların kulağına devrimi fısıldadıklarını biliyorlar.
Aradan 46 yıl geçti; ama onların genç yaşlarında öne atılarak kopardıkları devrim fırtınası dinmek şöyle dursun, güçlenerek yayılmaya devam etti. Büyük bir kararlılık, cesaret ve adanmışlıkla, şairin deyişiyle "en sekmez lüverin namlusundan fırlayarak" arşınladıkları devrimin zorlu yollarında bugün yeni Denizler, yeni Yusuflar, yeni Hüseyinler koşuyor; onlardan aldıkları kızıl bayrağı kapitalizmin, faşizmin burçlarına dikmek için genç yürekler, birbirleriyle yarışıyor.
Deniz, Yusuf, İnan, arkalarında çok büyük bir miras bırakarak ölümsüzleştiler. Emperyalist-kapitalist sisteme karşı devrim mücadelesini lafla değil çok somut bir şekilde canlarını ortaya koyarak, devrimci araçlarla verdiler. Söylemek ve yapmak arasındaki fark, onların pratiğinde tamamen kapandı. Ne söyledilerse yaptılar, ne yaptılarsa savundular. İşte bu nedenledir ki, üzerinde yaşadığımız topraklarda halklarımızın yüreğinde ve bilincinde yer ettiler. Bugün eğer milyonlarca insan onları unutmuyor, her 6 Mayıs'ta yürekleri onlar için çarpıyor ve onların mücadelesine sahip çıkıyorlarsa, bunun en temel nedeni devrimin bu önderlerinin, en genç yaşlarında sakınmasızca işçi sınıfı ve emekçi halkların özgürlüğü ve mutluluğu için yaşamlarını ortaya koymuş olmalarıdır.
Kimileri onları "romantik devrimciler", "dünyadaki '68 olaylarından etkilenen maceracı gençler" olarak tanımlıyor ve böylece onların uğruna yaşamlarını verdikleri asıl olguyu gözlerden ırak tutmaya çalışıyorlar. Denizlerin yaşamındaki ana olgu, hiç kuşkusuz devrimdi. Onlar bu topraklarda bir devrim gerçekleştirmek ve bu şekilde işçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların, emekçi halkların özgürleşmesini sağlamak istiyorlardı. Ne yapmak istediklerini ve ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar, bu savaşım içerisinde kendilerini nelerin beklediğini görüyorlardı. Öğrenci gençlik mücadelesi içinde yetişmiş olmaları, onları işçi ve emekçilerden koparmamıştı. Her fırsat bulduklarında işçi ve emekçilerin yanına koşuyor, onlara yardım ediyor, eylemlerinde yer alıyorlardı.
Sadece ülke sorunlarıyla ilgilenmiyor, dünyada olup biten her şeyi de anı anına takip ediyor, dünyanın neresinde devrimci bir gelişme olursa bundan büyük sevinç duyuyor, dünyadaki devrimci halklarla enternasyonal dayanışmada bulunmak için can atıyorlardı. Onları Filistin'e götüren şey, hem Filistin Halkı'nın devrim mücadelesine destek olmak, hem de orada öğrendiklerini kendi ülkelerinde tatbik etmekti. Emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele, dünyanın birçok bölgesinde sürüyor, devrimler birbirini izliyordu. Üzerinde yaşadığımız topraklarda da bir birleşik devrim mümkündü; bunu hissediyor ve nasıl yapılabileceği üzerine kafa yoruyorlardı.
Onları diğerlerinden ayıran buna pratik olarak girişmek oldu. Devrim dünyanın en pratik işiydi ve ancak devrimci pratikle başarılabilirdi."Kürt ve Türk Halklarının Birlikte Mücadelesi"ne inandılar ve tereddütsüz bir şekilde inandıkları şeyi hayata geçirebilmek için yola çıktılar.
6 Mayıs günü darağacına çıktıklarında halkların bilincinde ve yüreğinde bir ateş yaktıklarını biliyorlardı. Üzerinde yaşadığımız topraklarda devrimin yolunun nerden geçtiğini işçi sınıfı ve emekçi halklara göstererek tabureyi tekmelediler ve aslolanın çok yaşamak olmadığını, yaşadığın süre içinde büyük şeyler yapmak olduğunu tarihin sayfalarına yazarak ölümsüzleştiler..
Bugün onları anmak, onların açtığı yoldan yürümek, onların uğruna hayatlarını verdikleri devrim mücadelesini zafere ulaştırmak için hiç durmadan çalışmakla mümkündür ancak. Yoksa onların yıllarca önce yollarını sonsuza dek ayırdıkları parlamentarizme kapılanarak, insanlar arasında "parlamenter hayaller" yayarak değil. Buradan bir kez daha haykırıyoruz:
İDAMLAR BİZİ YILDIRAMAZ!
BİR GİDER BİN GELİRİZ!
DENİZ,YUSUF, HÜSEYİN ÖLÜMSÜZDÜR!
DENİZ, YUSUF, İNAN SAVAŞA DEVAM!
MÜCADELE BİRLİĞİ PLATFORMU