TEOG sınav sisteminin kalktığını, daha doğrusu değiştiğini bilmeyeniniz yoktur. Zaten “TEOG’u kaldırıyoruz, sınavı kaldırıyoruz” diye kopardıkları gürültü duyulmayacak türden değildi. Slogan afiliydi; “SINAV KALKIYOR!”. Fakat detaylar ve gerçekler yavaş yavaş döküldü.

Bu tarz, iktidarın yaptığı her değişiklikte kullandığı ve etkisi kanıtlanmış bir tarzdır. Önce kocaman puntolarla sloganı ver, sonra burjuva medya bunu toplumun gözüne soksun, bilmeyen duymayan kalmasın. İstenilen algı yerleştirildikten sonra parça parça dökülsün detaylar ve gerçekler. Sıkıntı yok nasıl olsa ok hedefine ulaştı. Artık isteyen istediği gibi tartışsın, detaylarda boğulsun.

Sınavın kalkmadığı da nasıl bir uygulama yapılacağı da asıl niyetin ne olduğu da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Eğitimde gericileşme ve ticarileşmenin birlikte okunması gerektiğini her seferinde altını çizerek belirtiyoruz. Bu sınav sistemi de bu amaca uygun bir tarzla düşünülmüş. Yeni sistemle birlikte özel okullara yöneliş artacak –velilerin maddi durumu yeterli olmasa dahi- ve imam-hatiplere yönlendirme kolaylaşacak. Nasıl mı olacak? Gelin kaba hatlarıyla sınav sistemini değerlendirelim.

Bakanlığın vermiş olduğu %10’luk net veri üzerinden, İstanbul’un A ilçesinde misali öğrenci ve okul sayılarıyla eski sınava göre yerleşmeyle yeni sınava göre yerleşmeyi kıyaslayalım. Kıyaslama sonucunda bu %10’un neleri doğuracağı ayan beyan ortaya çıkacaktır.

“Nitelikli” okul yani sınavla girilecek okul –bu tanım Milli Eğitim Bakanının dil sürçmesinden kaynaklanmamış, aksine düşüncenin dile vurması şeklinde kendini göstermiştir- Türkiye genelindeki 8. sınıf öğrencilerinin %10’unu kapsayacaktır. Yani 8. sınıf öğrencilerinin %90’ı “niteliksiz” okullara yani sınavsız girebileceği, kendi mahalle sınırlarındaki okullara yerleşeceklerdir.

Kendimize bir örneklem yaratalım:

İstanbul’un A ilçesinde 10 adet Anadolu Lisesi olsun. Bu Anadolu Liselerinden 6 tanesi, eğitim sisteminin geneli düşünüldüğünde veliler tarafından “iyi” olarak tanımlanan liselerdir. Diğer ikisi görece iyi, son iki ise eskinin düz lisesinden devşirme, bir türlü “Anadolu Lisesi” olamayan Anadolu Liseleridir. Hatırlarsanız geçmişte düz liseler vardı. Bunların hepsi yine aynı iktidar tarafından Anadolu Liselerine dönüştürüldü ve “artık düz lise kalmadı. Eğitimin niteliğini artırdık, tüm liseler Anadolu Lisesi oldu” denilmiş ve yine büyük bir “hizmet” yapıldığı belirtilmişti.

Yeni sistemle bu A ilçesindeki 10 adet Anadolu Lisesinden 4’ü “nitelikli” yani sınavla girilen Anadolu Liselerine dönüştürüldü. Kalan 6’sı ise eskinin düz liselerine dönüştürülerek sınavsız ve adrese göre girilen “mahalle mektepleri” oldu.

Daha çarpıcı olması adına bu değişimi bir de öğrenci sayılarıyla ele alalım.

A ilçesindeki 10000 öğrenciden;

Önceki sistemde 6000 öğrenci, eğitim sisteminin geneli düşünüldüğünde veliler tarafından “iyi” olarak tanımlanan liselere, 2000 öğrenci görece iyi liselere ve kalan 2000 öğrenci ise eskinin düz lisesinden devşirme, bir türlü “Anadolu lisesi” olamayan Anadolu liselerine gidiyordu.

Yeni sistemle toplam öğrenci sayısının %10’u yani 1000 öğrenci, eğitim sisteminin geneli düşünüldüğünde veliler tarafından “iyi” olarak tanımlanan liselere gidecekken geriye kalan 9000 öğrenci eskinin düz lisesinden devşirme, bir türlü “Anadolu lisesi” olamayan Anadolu liselerine gidecek.

Veliler bu durumda ne yapacak?

Eğitim sistemindeki gericileşme ve her anlamda niteliksizleştirme sadece siyasi bir hesabın ürünü değil aynı zamanda paralı eğitimin yani özel okulların önünün açılmasıdır.

Maddi durumu elverişli olan veliler uzun süredir ilkokul seviyesinde dahi özel okulları tercih etmektedir. Daha orta seviyedeki veliler ortaokuldan itibaren özel okulları seçmekte maddi durumu el vermeyen veliler ise borç harç çocuklarını özel okula göndermenin hesap ve hayalini yapmaktadır. Yeni sınav sistemiyle birlikte bu tutum katbekat artacaktır.  Bu da elde hesap makinesiyle eğitimi yönetenlerin kapitalist sistemin çıkarı adına elde ettikleri bir başarıdır.

Çocuklarını okutan işçi ve emekçi velilerimiz,

Her yeni sınav sisteminde her yeni durumda olan tüm değişiklikler sizlerin ve evlatlarınızın aleyhinedir. Bunu en yakından sizler görüyorsunuz zaten. Bu durumda size iki şey dayatılıyor; ya sofranızdaki ekmekten, evinizdeki ısınmadan fedakarlık yapıp –yeterli olmayacak biliyorsunuz- üzerine de asla ödeyemeyeceğiniz borçlar alıp çocuğunuzu özel okula göndereceksiniz ya da “kaderinize” razı olacaksınız. Peki, başka çare yok mu? Gerçekten işçiler emekçiler çaresiz midir? Tabi ki hayır. Nitelikli-bilimsel ve parasız eğitim kapitalizmin gerçekleştireceği/gerçekleştirebileceği bir şey değildir. Bu ancak sosyalizmle mümkündür. Tarih bunun ispatıdır. Küba ve sadece Kübalı doktorlar bile bunun ispatıdır. Şimdi size dayatılanın ötesinde yeni ve insani bir yol var ki o hep vardı. Sosyalizm…

DEK

(Devrimci Emekçi Komiteleri)