1905 Devrim Yılları

Kanlı Pazar’la başlayan 1905 Devriminin kronolojisi üzerine çok şey yazıldı; olayların tüm seyri, şiddeti, yayılma hızı, daha dün politikaya uyanmış milyonları devrimci fikirlerle tanıştırma hızı, tüm yaşananların, devrimci durumun, bir devrime dönüşümünü tartışmasız kılıyor. Daha henüz Mart başında Lenin, GDH sorununu ortaya atmıştı. GDH’yi mümkün kılacak silahlı ayaklanma fikrine ise muazzam iç savaş dersine ve uyanışın şok edici dalgasına rağmen, bir avuç denebilecek sayıdaki Bolşevik işçi sahipti. Kanlı Pazar günü bu işçiler bir matbaayı işgal etmiş, bildiriler basıp halkı silah başına çağırmıştı. Bu koşullar bir çok kere tekrarlanmak zorundaydı. Lenin, ilk bildiri yayımlandığında, çağrıyı yürekten destekledi: “İnisiyatifi ele alan bu bir avuç ileri işçinin ayaklanma çağrısı başarısız kaldı. Bizi bir çok başarısız ayaklanma çağrısı ya da başarısız ayaklanma kararları da şaşırtmaz, cesaretimizi kıramaz.” (Seçme Eserler, Cilt 3, s 281) Lenin için önemli olan, bizzat işçilerin bu görevi önlerine koymuş olmasıdır.

Devrimin başlamasıyla Bolşevikler, taktik değişimleri ele almak üzere kongreyi topladılar. Kongreye neden ihtiyaç duyulduğunu Lenin şöyle açıklıyor: “Bir partinin taktiğinden, o partinin siyasi davranışı ya da siyasi faaliyetinin karakteri, yönü, yöntemleri anlaşılır. Taktik kararlar, bir parti kongresinde, yeni görevlerle bağıntı içinde ya da yeni bir politik durum karşısında bir bütün olarak partinin siyasi tavrını belirlemek için alınır.” (Seçme Eserler, Cilt 3, s 50) Bu yeni durumun, yani başlayan devrimin tezahürü nasıldır? Halkın muazzam çoğunluğunun Çarlık hükümetinden tamamen, kesin ve açık biçimde yüz çevirmesidir. “Halk hükümetten yüz çevirmişse ve kitleler yeni bir düzen kurmanın zorunluluğunu kavrıyorlarsa, hükümeti yıkmayı önüne hedef olarak koymuş parti, zorunlu olarak, eski, yıkılacak hükümetin yerine hangi hükümetin geçirileceğini düşünmek zorundadır. Burada karşımıza yeni bir sorun çıkıyor: Geçici Devrimci Hükümet.” (Aynı yerde) Burada Lenin’in, hükümeti yıkmayı önüne koyan bir parti ile, henüz çarlığa sadece “yüz çevirmiş” kitleler arasında bir ayrım yaptığına dikkat çekmek gerek. Gerçek manzara buydu. Devrimin başında, Çarlığı yıkma hedefini, işçilerin ileri kesimleri önüne koymuştu. Daha geriden gelen işçiler için sorun henüz bu kesinlikte konamıyordu. Köylülere gelince, devrimin gelişimiyle birlikte toprak beylerinin malikanelerine saldırmaya başladılar, fakat yıkmaları gerekenin sadece 1/5’inde ve bütün bölgelerin 1/6’sında. Üstelik bu köylü yığını henüz “Çarı devirmeden çiftlik sahiplerini devirmenin imkansız olduğunu, Çarın çiftlik sahipleriyle elbirliği yaptığını henüz anlamamışlardı; köylülerin önemli bir bölümü hâlâ çara inanıyor, Çarlığın Devlet Duması'na umut bağlıyordu.” (Stalin, SBKP Tarihi, s 111-112) Bir reformist nasıl fikir yürütürdü? Emekçilerin en geri kesimlerini kazanmadan bir devrime, ayaklanmaya ve buna uygun taktiklere hiç girişmemek gerektiğini savunurdu. Oysa bir devrim anında, bu politik eğitimin, devrimci bir ayaklanmaya, devrimci bir ordu ve hükümet yaratma çabasına dayandığını tam zamanında unutur.

Rusya’da devrim, küçük bir azınlık çarlığı devirmenin zorunlu olduğuna inanırken, ezici çoğunluk, çarlık devrilmese bile yeni düzene geçmenin zorunluluğuna inandığı koşullarda ilerledi. Bu nedenle Lenin, “halkın” çarlığı yıkma bilincinden değil, ama “yüz çevirmek”ten bahsediyor. Bu bilincin pratikteki tezahürleri şöyledir: Çarlığın otoritesini tanımamak; yani yasaklara rağmen toplantılar yapmak, sansürü fiilen aşmak, toplantıları gösterileri dağıtan çarlık güçlerine karşılık vermek vs. Bir devrimi ancak harekete geçenlerin pankartları üzerinde yazanlara göre değerlendirmeye kalkan darkafalılarla Lenin nasıl dalgasını geçmişti: “Sanki bir yerlerde ordu toplanacak ‘biz sosyalizmden yanayız’ diyecek, bir başka yerde toplanan bir başka ordu da ‘biz emperyalizmden yanayız’ diyecek ve bu da sosyal devrim olacak! İrlanda ayaklanmasına ‘darbe’ diye küfretmek ancak böyle ukala ve gülünç bir bakış açısıyla mümkün olabilirdi.” (Seçme Eserler, Cilt 5, s 342)

Nimtz’in “bir seçim platformu” gibi sunduğu 1850 tarihli Çağrı’yı Lenin’in nasıl yorumladığını görmek için İki Taktik, bütün bir kanıt sunuyor. Lenin, Kanlı Pazar’la başlayan, gericilerin gündeme taşıdığı “süngüler” ve bir ayaklanma sözkonusu olduğunda, bütün anayasal hayallerin ve parlamenter alıştırmaların devrime ihanet anlamı taşıdığında ısrar etti. Kurucu Meclis’i ancak muzaffer bir devrimi takiben, GDH’nin toplayacağını savundu. Böyle bir zaferin ne ölçüde muhtemel olduğu başka bir sorundu, görevin korkunç zorlukları unutulmamalıydı, ama savaşmak için yola çıkan zaferi de göze almalı, zafer yolunu göstermeli diyordu. Kimileri Lenin’in, bir devrimde partinin izlediği tüm taktik çizgiyi belirsiz bir başarı olasılığına rağmen savunmasını dehşetli ölçüde anlaşılmaz bulabilir. Ama tam da Lenin’i karakterize eden öz buradadır: “Ellerinden geleni yaptığı halde, çabaları yine de gericiliğin direnişi, burjuvazinin ihaneti ve kitlelerin bilinçsizliği yüzünden başarısızlığa uğrarsa, hiç kimse proletaryanın temsilcilerini suçlayamaz.”(Seçme Eserler, Cilt 3, s 115)

Devrimci kitle eylemleri ve çatışmalar henüz silahlı bir arkalanmaya varmadan, Çarlık, Buligin Duması tasarısını ortaya attı. Liberal burjuvalar dışında tüm devrimci partiler böyle bir Dumayı tanımayacaklarını ilan ettiler. Ve boykot hedefine ulaştı. Şimdi bu noktanın üzerinde duralım ve bir boykotun doğruluğunu, parlamentoyu dağıtma başarısında görenlerin, bu örnek üzerinde hiç düşünmediklerini vurgulayalım. Gerçekte, ortada bir Buligin Duması yoktu, sadece tasarısı vardı. Bolşevikler aktif bir boykot için özel bir çalışma yapmak zorunda kalmadılar. Olayların fırtınalı gelişimi silahlı ayaklanmayı gündeme getiren grev ve çatışmalar, Duma karşıtı özel bir kampanyayı gereksiz kıldı. Yıllar sonra Lenin, Sol Komünizm broşüründe “gerici bir parlamentonun toplantıya çağrılmasını önlemek”ten bahsediyor. O, bir tasarı olarak kaldı, bir parlamento olmadığı için, boykotun bir parlamentoyu parçalamış olmasından sözedemezdi elbette. Sol Komünizm’de parlamenter alışkanlıkların çoktan yerleştiği Batı Avrupa’nın gelişkin ülkelerinde, böyle bir başarının çok daha zor olacağını kabul ediyordu.

Peki ya boykotun, ikili iktidar durumu ile bir ilişkisi olabilir mi? Nimtz’i rehber edinenlerin iddiası, böyle bir ilişkinin varolduğu. Öyleyse, sadece olayların seyrine bakarak, bu iddianın zorlama niteliğini gösterelim. Boykot, 1905 Ağustos’ta karar altına alınıyor. -Eğer küçük bir işçi kenti olan İvanovo’da ilan edilen Sovyeti saymazsak- politik açıdan önemli ilk Sovyet, Petersburg’da, Ekim ayında ilan ediliyor. İlk ortaya çıkışında, bu Sovyetleri, bir savaş organı olarak görüyor Lenin. Daha sonraki yıllarda, geri dönüp baktığında, onların, aynı zamanda, tohum halindeki iktidar organları olduğuna kanaat getiriyor.

Boykot şiarı, işçilerin Aralık silahlı ayaklanmasına hazırlanmasına yardım etti, saflarındaki anayasal hayalleri bu şiarla temizlediler. Böylece boykot şiarı, hareketi daha üst aşamaya doğru taşıdı. Elbette silahlı ayaklanmanın tek başına boykot kararından doğduğunu iddia etmek saçmalık olurdu. Ancak, Ağustos’tan bu yana devrimci proletarya, en başta Bolşeviklerin etkin olduğu Moskova’da, silahlı ayaklanma için enerjik bir hazırlığa giriştiler. Ocak ayından beri silahlı ayaklanma çağrılarını pek çok kez işçilerden duyan Lenin, olayların nesnel gelişiminin bu aşamaya doğru gittiği hesabını yapsa da, zamanlama konusunda bir şey diyemezdi. Ve ayaklanma, işçi sınıfının ezici çoğunluğunu henüz barışçıl gösterilere katıldıkları bir ortamda “kendiliğinden, karşı konulmaz bir güçle bu dar çerçeveyi parçalamak” üzere ortaya çıktı. Öyle ki silahlı ayaklanma başladıktan üç gün sonra toplanan Savaş Grupları Birleşik Konseyi (içinde Bolşevik, Menşevik, Bundcu, Sosyal Devrimci savaşçılar var) ayaklanmadan uzak bir ihtimal gibi sözediliyordu. Ayaklanmanın hazırlıksızlığına, zamansızlığına, savunma pozisyonuna çakılıp kalmasına rağmen Lenin tıpkı Marx’ın Komün günlerinde davrandığı gibi tutum aldı. O sırada bir konferansta toplanan çok önemli taktik konuları masaya yatırmış olan Bolşevikler, ayaklanma haberi gelir gelmez toplantıyı sonlandırdılar. Silahlı Moskova Aralık ayaklanmasına doğrudan katılan işçilere ilişkin Lenin, 8 bin sayısı veriyor. SBKP tarihinde ise bu sayı 2 bin. Titizlikle incelenmiş belgelere dayandığı varsayılırsa, bu ikinci rakamı daha doğru kabul etmeliyiz. İşte 130 milyonluk bir nüfusla karşılaştırıldığından bu bir avuç sayılabilecek silahlı işçi, devrimin zirvesini temsil edebiliyordu. Lafta değil gerçekte, pratikte kanıtlanmış bir öncülüktü bu. Ve her şeyden öte, proletaryanın ve onun öncü partisinin mücadeleyi silahlı bir ayaklanamaya kadar vardırabileceğini, bu konuda kararlılığını, cüretini, dokuz gün boyunca kendisinden kat kat büyük bir askeri güce kök söktürebileceğini kanıtlamıştı. Bu nedenlerle Aralık ayaklanması devrimin gidişatında önemli bir dönemeçti. Çarlık rejimi ayaklanmanın yenilgisini fırsata çevirdi, cellatlar ve zindancılar iş başındaydı. Sadece Moskova’da değil, Polonya’dan Sibirya’ya, cezalandırma seferleri dört nala gitti. Buna rağmen Lenin ve Bolşevik Parti, hiç bir zaman güçleri dağıttığı ve moral bozduğu gerekçeleriyle ayaklanmayı gözden düşürmeye çalışanlara izin vermediler.

Yeri gelmişken, Nimtz’in, Aralık silahlı ayaklanmasını nasıl buharlaştırıp bir genel greve dönüştürdüğünü ve Troçki’yi aklama çabalarının gülünçlüğünü okumak ibretliktir. Petersburg Sovyeti başkanı olan Troçki, silahlı ayaklanmaya hazırlanmak yerine en geri işçilerin peşine düşmüştü. Lenin, “Petersburg’da Sovyet silahlı ayaklanmayı başarısızlığa götürmek için her şeyi yapıyor” diyordu. (Biyografi, s 125) Nimtz neden böyle küçük numaralara başvuruyor? Şunun için: 1917 Ekimi gibi, iktidarı yıkacak bir ayaklanma gündemde değilse, Lenin’in, her koşul ve şartta, varolan parlamentolardan yararlanma tutumunu benimsediğine okuyucusunu inandırmak. Nimtz’e göre, Lenin, Aralık ayaklanmasından önce, artık Dumaya katılma yanlısıdır, fakat Finlandiya konferansında (ayaklanmayla yarım kalan konferans) çoğunluğun kararına uymuş, 1906 yılı boyunca boykot tavrının yanlışlığını bildiği halde, bu kararı savunmak zorunda kalmıştır. Lenin’i tanımasak bu masala inanacağız. Fakat Nimtz’in çizdiği manzarada Moskova ayaklanması topuk dikenidir, bu yüzden kitabında buharlaştırmış.

Moskova silahlı ayaklanmasının yenilgisi, henüz devrimin yenilgisi anlamına gelmiyordu. Aksine Ocak 1906’da Moskova’da işçilerle bir araya gelen Lenin, onların yenilgi havasından uzak olduklarını görmekten memnundu (Bkz Biyografi) Bolşevik işçiler ezici çoğunlukla Vitte Dumasının boykot edilmesi gerektiğini dile getiriyor, yeni bir ayaklanmanın mümkün olduğuna inanıyorlardı. Ancak olaylar, devrimin fırtınalı gelişmesi seyrini izliyordu, çıkış kadar iniş de aynı keskin hatları taşıyordu. Devrimin kaderini değiştiren gelişmeler ardı ardına yaşandı. Çarlık, Batılı emperyalistlerden muazzam miktarda para yardımı aldı. Japonya ile barış imzalayıp ordu içindeki hoşnutsuzluğu bastırdı. Ama bunlardan daha önemli olan şuydu: “köylüler çok dağınık, çok örgütsüz ve çok az saldırgan davrandılar, devrimin yenilgisinin temel nedenlerinden biri budur” (Seçme Eserler, Cilt 3, s 16) Köylülerin engin çoğunluğunun bu durumu onları Mayıs 1906’da yapılan Duma seçimlerine sürükledi. I. Duma, liberal burjuva Kadetler ile köylü temsilcileri Trudovikler’den oluşan bir çoğunluğa sahipti. Köylüler, Duma üzerinden pazarlıklarla toprak sahibi olabilecekleri hayaline kapılmışlardı. SBKP Tarihi (Stalin, Cilt 15) yenilginin nedenlerini özlü biçimde sunuyor.

Lenin ve Bolşevik işçiler 1906 yılı boyunca, devrimin yeniden yükselişini hazırlamak, bu yolda beliren her durumdan yararlanmak için çabaladılar. İşçiler Ekim-Aralık fırtınalı döneminden çıkardıkları derslerle “genel ve eş zamanlı bir eylemin” zaferin önkoşulu olduğuna kanaat getirdiler. Bunun anlamı şuydu: En başta geriden gelen işçilerin eylemi silahlı ayaklanmayı destekleyecek konuma yükselmeli. Daha da önemlisi, köylü isyanlarının yerel olmaktan çıkıp genel bir saldırıya dönüşmesi. Çünkü köylülüğün yaygın eylemi olmadan, çarlık rejiminin en büyük silahı ordu bölünemezdi. Aralık ayaklanmasının birinci derecede önemli dersiydi bu.

Bolşeviklerin 1906 boyunca yenilgiyi tersine çevirme girişimleri boşa çıktı. Devrimi omuzlayan ileri işçiler, artık bu yükü tek başlarına taşıyacak güçte değildi. Binlercesi işten atılmış, zindanlara konulmuş, sürgünlere yollanmış, kurşunlanmış, açlığa mahkum edilmişti. Yenilgi, genel hareketin bir kez daha yükselişini önlüyordu. Bu yüzden Lenin, 1906 güz aylarından itibaren boykot tutumunun yeniden gözden geçirilmesini talep etti. Çok sonra geriye dönüp baktığında I. Dumayı boykot etmenin “küçük ve düzeltilebilecek” bir hata olduğunu söyleyecekti. Neden küçük bir hata? Çünkü 1906 yılı boyunca devrimci kitle mücadelesinin yükseleceğine dair beklentiyi haklı çıkaran pek çok olgu vardı ve “sosyal-demokrat parti, tam da bu mücadeleyi esas mücadele kabul etmek ve bu mücadeleyi desteklemek ve yaygınlaştırmak için her şeyi yapmakla mükellefti.”(Seçme Eserler, Cilt 3, s 481) Öte yandan “dünyanın (20. yy başında) en devrimci parlamentosu olan, ama aynı zamanda dünyanın en güçsüz parlamentosu olan” (aynı yerde) I. Dumanın parlamento dışı mücadeleye mütevazı bir katkı sunması mümkündü. I. Duma böyle bir katkıya açıktı. Çünkü devrimin muazzam dalgaları sonucunda Çarlık’tan adeta koparılıp alınan Duma, Kadetler için Çarlıkla uzlaşabilmenin aracıydı. Bu uzlaşmayı sağlayabilmek adına köylüleri arkasına alma yoluna giden Kadetler, toprak sorunun gündeme getirdiler. Zülfüyara dokundukları hemen anlaşıldı, Duma Çarlık tarafından kapatıldı. I. Duma tarihin başka bir döneminde pek az görülebilecek hız ve açıklıkta, devrim üzerinde hak iddia eden sınıfların gerçek içeriğini kısa sürede teşhir etme potansiyeline sahipti. Hata küçüktü, çünkü Bolşeviklerin boykot ederek kaçırdıkları bu fırsatı, Dumanın birkaç aylık ömrü zaten yerine getirmişti.

Umut Çakır

Devam Edecek...

 

İlk bölümü okumak için tıklayınız.

İkinci bölümü okumak için tıklayınız.

Üçüncü Bölümü okumak için tıklayınız

Umut Çakır'ın Yeni Dönem Yayıncılık'tan 2019'da yayınlanmış olan Seçimler Ve Devrimci Politika kitabından alınmıştır. Kitaba ulaşmak için tıklayınız.