Dünyanın dört bir köşesinde insanlar büyük acılarla boğuşuyorlar. Savaş, açlık, işsizlik, hayat pahalılığı, yıkım... İnsanoğluna acı çektirebilecek ne varsa, akla ne gelirse şimdi hepsi, üstelik bir arada yaşanıyor.
Emperyalistler, eşi benzeri görülmemiş bir yıkım savaşının peşinde. Ukrayna'yı silahlandırıp donatarak Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri ve Rusya'nın üzerine, yırtıcı bir hayvan gibi salmanın arayışı içindeler. Ukrayna ordusuyla iç içe, onun organik bir parçası olan Neo-Nazi denen faşist katil sürülerinin bizzat Ukrayna halkına yaşattığı acılar her geçen gün daha çok açığa çıkıyor.
Başlarında ABD ve İngiliz emperyalizmi olan emperyalistler sadece Ukrayna'da değil, her tarafta, dünyanın dört bir yanında savaş çıkartma çabası içindeler. Uzak-Doğu Asya'da Japonya şimdi Kuril adaları bahanesiyle Rusya'ya; Çin ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyetlerine saldırı arayışında. Elbette, tek başına değil. Avustralya, kapitalist Kore ve tabii İngiliz ve ABD emperyalizmiyle birlikte.
Kapitalist üretim biçimi dünya çapında çöküş içindedir. Bu çöküşün ilk ve başta gelen sebebi, sermayenin kendisidir. Sermaye tekeli, dünya genelinde kapitalist üretimin gerçek engeli haline gelmiştir. Emperyalist devletler ve bu devletlerin arkasındaki gerçek güç sahibi olarak dev tekeller, kapitalist üretiminin devamı için büyük bir yıkım anlamına gelecek savaşlardan başka bir yol bulamıyorlar. Kapitalizm, savaş olmadan varlığını sürdüremez. Kapitalist üretim biçimine içkin bu özellik, şimdi en vahşi, en barbar, en yıkıcı savaşlar biçiminde karşımıza çıkıyor. Bu, sermayenin bütün bir tarihsel gelişmesinin günümüzde varmış olduğu aşamayla doğrudan ilgilidir.
Tarımda ve sanayide üretimi yıkıma uğratan temel etken sermayenin kendisidir. Emperyalist ülkelerin şimdi en büyük ve en önemli üretimi silah sanayi dalındadır. Tank, top, modern savaş silahları, savaş uçakları, balistik füzeler, dev savaş gemileri, insansız hava, kara ve deniz silahları şimdi en karlı üretim mallarıdır. Borsalarda hisseleri tavan yapan firmalar da bu silahları üreten firmalardır. Üretilen mallar tüketilmelidir. Savaş, bu malların en verimli tüketim alanıdır.
Şüphesiz savaş, en başta kan, acı ve yıkım demektir. Onunla birlikte açlık, sefalet, işsizlik demektir. Ancak, savaşla birlikte, tüm bunların arkasındaki gerçek neden kapitalist üretimdir. Dolayısıyla, insanlık adına yıkım demek olan tüm bu sonuçlara son vermenin tek ve biricik yolu, kapitalist üretime, burjuva egemenliğe zora dayalı devrimlerle son vermektir.
Savaş, dünya halkları, dünya proletaryası için yıkım anlamına geliyorsa kapitalist egemenlik için de kriz, bunalım anlamına gelir. Savaş koşulları, açlık, kan ve acı içindeki halkları ayağa kaldırarak kapitalist düzene, burjuva egemenliğe karşı harekete geçirir. Bu kriz koşulları, dünya işçi sınıfına ve ezilen emekçi halklarına burjuva egemenlikleri ayaklanmalarla, devrimlerle yıkma olanağını verir.
Bugün dünya sahnesinde tanık olduğumuz gelişme tastamam budur. Amerika kıtasından Avrupa'ya, oradan Asya ve Afrika'ya kadar, ayaklanmalar, isyanlar, grevler, devrimci kitle eylemleri birbiri ardına patlak vermektedir. Nasıl ki sermaye tekeli kapitalist üretimin gerçek engeli haline gelmiş ise, toplumsal üretici güçler de dünya ölçeğinde kapitalist kabuklarına sığmaz noktaya gelmiştir. Bu güçler, şimdi dünyanın her tarafında, her köşesinde kapitalist üretim biçimi kabuklarını çatlatıyor; bu kabukları kırmaya çalışıyor.
Bu çatırdama, yeni bir toplumun doğum sancılarıdır. ABD dahil, Amerika kıtasından başlayarak bu çatırdama sesleri her taraftan gelmeye başlamıştır. Emperyalistlerin dünyanın dört bir köşesinde bir karşı devrim gücü olarak faşist hareketi beslemelerinin ve Avrupa dahil açıktan savunur hale gelmelerinin nedeni budur. Dünya devrimi, karşısında birleşmiş bir karşı-devrim yaratarak gelişiyor.
Türkiye ve Kürdistan tüm bu gelişmelerin, bu tablonun bir parçasıdır. Kapitalizmin krizi, geniş kitleleri mutlak bir açlık, derin bir işsizlik ve yoksulluk içine yuvarlamıştır. Dinci faşist iktidar hayat pahalılığını, başta akaryakıt ve enerji fiyatları olmak üzere, tüm temel malların fiyatlarındaki korkunç artışı Rusya-Ukrayna savaşı ile açıklamaya, onunla gerekçelendirmeye çalışıyor.
Şüphesiz savaşın böyle bir etkisi var ve bu etki Türkiye ile sınırlı değil. Savaş, Avrupa ülkeleri, ABD ve geri kalan tüm ülkelerde enerjiden tutalım da temel gıda malları fiyatlarına kadar akla gelebilecek her şeyde korkunç bir artışa yol açmıştır. Ama zaten savaşın kendisi, emperyalist- kapitalist devletlerin eseri değil mi? İkincisi ve daha önemlisi, yaşamı emekçilere katlanılmaz, çekilmez hale getiren bütün sorunlar savaştan çok önce de vardı. Avrupa ülkeleri bunun başında geliyor. Savaşın etkisi zaten var olan çekilmez koşulları, kapitalizmin krizini derinleştirmek, emekçi, yoksul kitlelerin çektikleri ızdıraba kan ve gözyaşı katmak oldu.
Kapitalizmin krizi derinleşiyor. Emperyalist-kapitalist ülkelerdeki kriz her tarafı etkisi altına alıyor. Emperyalist-kapitalist devletlerin hükümetleri krizi açıkça itiraf ediyor. Onların bu durumu savaşla açıklamaya çalışmalarının bir önemi yok. İspanya'dan İtalya'ya, Almanya'dan Fransa'ya kadar her yerde emekçi sınıflar hükümetlerine karşı ayağa kalkmış durumda. Şüphesiz, Türkiye bunların başında geliyor..
Emperyalist-kapitalist sistemin böylesine büyük ve derin bir kriz, yıkım ve çöküş içerisinde olduğu koşullarda uluslararası komünist hareketin taktiği ve stratejisi çok açıktır: Var olan krizden burjuva iktidarları devirmek için yararlanmak.
Türkiye ve Kürdistan, krizin ağırlığı ve sınıf savaşının şiddeti nedeniyle bu hedefe en yakın ülkelerdir.