ABD emperyalizminin hegemonyası derin bir çöküş içinde. Hegemonyanın çöküşü, ABD kapitalizminin çöküşünden ayrı ele alınamaz. Daha doğrusu, hegemonyanın çöküşü ABD kapitalizminin çöküşünün sonucudur. Ancak, süreç içinde sonuç nedene dönüşüyor ve tersi de doğru.
Bunu artık kendileri de görüyor ve kabul ediyorlar. (Gel de bunu Türkiye ve Kürdistan’ın oportünist ve sosyal reformistlerine anlat! Hele de Kürdistan’da halen ABD gemisine binmeye çalışanlara ne demeli! Darkafalılığın dayanılmaz rahatlığı olsa gerek bu.)
Bu çöküşü durdurmak için Trump, Afganistan, Irak, Suriye ve başka yerlerden ordusunu çekmeye başladı. Şüphesiz bu birden bire olabilecek bir şey değil. Zaman alması kaçınılmaz ama süreç başlamıştır ve sonucuna varacak.
Afganistan’dan çekilmek için Taliban’la anlaşma yaptığını biliyoruz. Suriye’den Türkiye ile anlaşmalı biçimde çekilmeye başladığını ve bunun yarattığı sonuçları da biliyoruz. Irak’taki askerlerinin sayısı ve İran faktörü nedeniyle oradaki çekilme biraz daha yavaş da olsa, sürüyor. Farklı yerlerdeki askeri üslerini peyderpey Irak ordusuna devrediyor.
Ancak, geri çekilirken tüm emperyalist amaç ve çıkarlarından vazgeçtiği sanılmamalı. ABD, askerlerini işgal ettiği yerlerden geri çekerken çekildiği yerleri güvenilir bir “emanetçi”ye bırakarak çekiliyor.
Türkiye’nin Rojava işgali budur. James Jaffrey adlı sülük, cebinde Türkiye’ye bırakılacak Rojava topraklarının haritası dolaşırken, Türkiye’nin olası bir işgal hareketine karşı Kürt halkını koruma sözüyle Kürtlere tuzak kurmasının nedeni de budur. Çekilirken doğacak boşluğa Türkiye’yi yerleştiriyorlar.
Aynı şekilde, Türkiye’nin şimdilerde G.Kürdistan ve Irak topraklarında başlattığı işgal ve olabilirse ilhak operasyonu da budur. Ancak burada durum, özgül koşullardan dolayı, Rojava’dan biraz farklıdır.
Türkiye’nin buradaki işgal ve ilhak girişimine alan açan G.Kürdistan yönetimi ve ABD’dir. Irak hükümeti ise, zayıflığını da bahane ederek bu girişime ortak olmuştur. Irak halkından duyduğu korku nedeniyle işgale gösterdiği “tepki” kimseyi yanıltmamalı.
ABD emperyalizmi, askerlerini geri çekerken emperyalist çıkarlarını korumak için öncelikle bölgedeki devrimci güçlerden ve devrimci ulusal kurtuluş savaşlarından kurtulmak, olası bir ulusal ve toplumsal devrime karşı güvence oluşturmak plan ve arayışında. Gizlemiyorlar da.
Barzanigillerin Türkiye ile el ele UKH’ne karşı giriştikleri savaşın amacı ve anlamı budur. Çok açık: UKH olarak PKK’nin tüm askeri ve politik güçleri Türkiye eliyle imha edilmek için harekete geçmiş durumdalar. Barzanigillerin ve ABD’nin bu savaş için Türkiye’ye nasıl alan açtıkları üzerinde ayrıca durmaya gerek yok. Bu konudaki bilgi, haber ve belgeler artık burjuva basında dahi kolayca yayınlanabiliyor.
ABD Dışışleri Bakanlığı’nın Ortadoğu’dan sorumlu Bakan Yardımcıları Joey Hood ve David Kopley tarafından yapılan açıklamalar ABD-Türkiye-Irak-G.Kürdistan yönetimi arasındaki işbirliğini ve amaçları olduğu gibi ifşa ediyor. İşte o açıklamalar:
“Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Irak merkezi hükümeti ve Türkiye, ABD’nin ve diğer koalisyon ülkelerinin danışmanlığı ve desteğiyle birlikte çalışma yürütebilir. Bunun sonucunda Sincar gibi yerler, PKK de dahil düzensiz silahlı gruplardan temizlenebilir ve halkın refahına çalışacak ve halk tarafından kabul görecek bir sivil yönetim kurulabilir.”
Hood, buna ek olarak da ağzındaki baklayı çıkararak bu konuyu tüm taraflarla, yani Türkiye, Irak ve Bölge yönetimiyle istişare ettiklerini, çözüm sürecinin başlaması için Sincar’dan (Şengal) daha güzel bir yerin olmadığını ekliyor.
Ardından, David Kopley de şunları dile getiriyor: “Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığıyla bağlantılı sorunların çözümü için Türkiye ve Irak’ın birlikte çalışmasını istiyoruz. Irak’ın egemenliğinin gözetilmesi önemli olduğu gibi Türkiye’nin güvenlik alanında meşru çıkarları olduğunu kabul etmek de önem taşıyor”
Bu sözler, bölgedeki gericiliğin Kürt halkının özgürlük savaşına karşı planlarını yeterli bir açıklıkla ortaya koyuyor.
ABD emperyalizmi, Rojava’dan çekilirken biraz daha farklı bir yol izliyor. Türkiye’nin işgalini hazırlayıp onaylamasına yukarda işaret ettik. ABD emperyalizminin Türkiye’nin işgaliyle amaçladığı hedef, gerçekte Rojava devrimci güçlerinin imhası, Rojava devriminin tamamen tasfiyesi ve bölgenin Türkiye’nin kontrolüne verilmesiydi.
Ancak Türkiye’nin işgali, Kürt halkının işgale karşı mücadelesi, dünya halklarının tepkisi, Rusya ve Suriye’nin tutumu nedeniyle yarım kaldı; temel hedeflerine ulaşamadı. Ne Rojava devrimci güçleri imha edilebildi, ne Rojava devrimi tasfiye edilebildi ne de Türkiye orada tam bir hakimiyet kurabildi.
Yine de, bu “başarısızlık” ABD’yi amaç ve hedeflerinden vazgeçirmedi. Bu sefer, “Kürtlerin ulusal birliği” ulvi bahanesiyle, Rojava Devriminin içini boşaltmak, zamanla devrimci güçleri tasfiye etmek ve Rojava’yı “sağlam” ellere teslim etmek için ENKS denen işbirlikçi yapıyı devreye sokmaya çalıştı.
Burada bağlantı köprüsü Barzanigillerdi yine. Afrin’in işgalinde Türkiye’ye verdiği destek nedeniyle Rojava’dan dışlanmış, o topraklara ayak basamaz hale gelmiş olan bu kerameti kendinden menkul yapı, ABD ve Barzani’nin çaba ve baskılarıyla tekrar Rojava’ya sokuldu.
ABD-Türkiye-Irak-G.Kürdistan yönetimi bu planların peşindeyken aniden bu planları bozacak iki önemli gelişme araya girdi. Bunlardan biri, Fransız emperyalizminin şimdiki bayraktarı Macron’un Irak ziyareti, diğeri SDM (Suriye Demokratik Meclisi) ile Suriye Halkın İradesi Partisi arasında Rusya’nın gözetimi ve teşvikiyle yapılan anlaşma.
Bu gelişmelerin üzerinde ayrı bir yazıda durmak gerekecek.