Bir çok siyasal hareket, büyük devrimci fikirleri uzun süre önce terk etti. Devrimci fikirler ki, emekçi kitleleri, kadınları, gençliği, aydınları, ezilen ve sömürülenleri, kurtuluşları yolunda etkileyen, mücadeleye çeken, heyecanlandıran ve coşturan büyük bir etkendir. Bu büyük fikirlerdir kitlelerin isteklerini, çıkarlarını ve amaçlarını ortaya koyan. Dünyayı değiştiren kitleler, büyük devrimci fikirlerle silahlanmış kitlelerdir.
Devrimci fikirler, devrimci sınıfın fikirleridir. Devrimci fikirler, proletaryanın evrensel kurtuluşunu, bütün ezilen ve sömürülen kitlelerin kapitalizmin baskısından kurtuluşunu amaçlar.
Devrimci fikirler ve bu fikirlerin amacı, küçük burjuva ütopyası değildir. Tarihin gelişiminin bugünkü aşamasına, toplumsal gelişime, geleceğin koşullarının bugünden oluşmasına dayanır. Yeni ve insanca bir geleceği ifade eden fikirler etkileyici ve harekete geçiricidir.
Devam edelim.
Tarihin bugünkü aşaması, kapitalizmin tüm gelişimi tarafından hazırlandı. Bu aşama, sınıflı bir toplumdan sınıfsız bir topluma, kapitalizmden komünizme geçiş aşamasıdır. Burası, yalnızca tarihin hazırladığı bir aşama değil, tarihsel bir aşamadır. Bir tarihsel dönemden yeni bir tarihsel döneme, bir toplumdan daha yüksek bir topluma geçiş aşamasıdır. İnsanlık tarihinde yeni bir dönemi, tarihsel bir sınıf, devrimci bir sınıf olan proleter sınıf başlatabilir.
Proletaryanın nihai hedefi, büyük amacı, sınıfların ortadan kaldırılmasıdır. Nihai devrimci hedefin nesnel temelleri var: üretici güçlerin evrensel gelişimi, toplumsal üretimin durmadan boyutlanması. Bu, şu anlama gelir ki, emekçi sınıfın nihai hedefi, düşünce egzersizleri yoluyla değil, kapitalizmin kendi gelişimi tarafından hazırlandı. Proleter ve bilimsel komünizmin kurucuları, sınıf mücadelesinin kaçınılmaz olarak sınıfların kaldırılacağı noktaya varacağını, kendi tarih anlayışları olarak ortaya koydular.
Devrimci geçiş dönemi, nesnel toplumsal koşulların gelişmesi tarafından, bir zorunluluk haline getirildiğine göre, bu yöndeki bakış açısı, taktik ve mücadele, nesnel sürecin kendisi tarafından destekleniyor demektir. Olaylara devrimci geçiş bakış açısıyla bakmamak, tarihsel gelişmenin bugünkü aşamasının gerisinde kalmak olur. Kapitalist toplumun tüm toplumsal gelişimi, bu toplumsal düzenin ötesine geçmeyi bir zorunluluk haline getirirken, buna karşın, eski toplumun sınırları içinde kalan bir çizgide ısrar etmek, nesnel toplumsal koşullarla çelişkiye düşmek ve olayların egemenliği altına girmek ve oradan oraya sürüklenmektir.
Devrimci işçiler yönünden sorun bambaşka bir bakış açısıyla ele alınır. Devrimci geçişi sağlayacak, emekçi sınıfın eylemleridir. Bu durumda, devrimci kitle eylemlerini, devrimci zora dayalı mücadele biçimlerini güçlendirmek, süreklileştirmek ve en yüksek biçimine kadar götürmek, günün öne çıkan ve belirleyici görevidir. Devrimci geçişin görevleri, tüm uzlaşmacı siyasetlerin “aşırı” dedikleri devrimci yığınsal mücadele görevleridir.
Politik geçiş yeni, ilerici ve daha yüksek bir topluma geçiştir. Gelecek toplumun tarihsel önkoşulları, eski toplumun içinde oluştuğu için, sancılı bir devrimci sürecin sonucunda gerçekleşebilir. Burada tayin edici sorun, bu süreci sonuna dek götürme sınıfsal yetenek ve devrimci kararlılığa sahip olmaktır.
Kapitalist toplum, emekle sermaye uzlaşmaz çelişkisi ekseninde gelişen bir toplumdur. Bu yüzden, çözülüp dağılması kaçınılmaz olan bir toplumdur, tarihsel olarak geçicidir. Buradan şu sonucu çıkarırız ki, sonal zaferimiz kesindir. Devrimin zaferi, en ilerinin, belirsiz bir geleceğin sorunu değil, bugünden başlayan ve genişleyen bir süreçtir. Birçok ülkede zafer emekçilerin oldu. Dünya zaferi anlamında kesin zafer ise, engellenemez devrimci yürüyüşün önündeki hedeftir.
Nihai zaferimizin kesin olduğu, tüm yirminci yüzyıl boyunca doğrulandı. Bir yüzyıl boyunca bir çok ülkede sosyalizme geçildi. Bir çok ülkede sosyalizmden uzaklaşılması, bu gerçeği değiştirmez. Çağın temel eğilimine rağmen günlük mücadelenin sorunlarını öne çıkarmak, proletaryanın devrimci hareketini sınırlamak, bu hareketi küçük sorunların çözümüyle köreltmektir.
İşçi sınıfı, tarihsel görevini, potansiyelini sonuna kadar harekete geçirerek yerine getirebilir. Mücadele potansiyelini etkin biçimde harekete geçirecek olan kapitalizme karşı gelişen devrimci eylemlerdir. Devrim deneyimlerinin pratik sonuçları da, bizi bu noktaya götürür. Reformist hareketler, işçi sınıfının dünyayı değiştirme rolünü ve eylem gücünü sınırlayıp etkisizleştirirken, gerçek pratik hareket yani devrimci politik eylemler ise, emekçilerin eylemlerini en üst düzeye çıkarttı. Emekçi kitlelerin kapitalizmle günlük çarpışmalarına devrimin zaferi bakış açısıyla bakılmalıdır.
Çalışan sınıf, kapitalizmin sonuçlarına karşı mücadeleyle kurtuluşunu gerçekleştiremez. Çünkü burjuva toplum, bu sonuçları sürekli yeniden üretir. Reformlar mücadelesi, kapitalist topluma bağlanmaktır. Devrimler mücadelesi ise, kapitalist toplum düzenini ortadan kaldırmak amacıyla yapılan mücadeledir. Ezilen ve sömürülenler bu mücadelede kendi isteklerini, özlemlerini, çıkarlarını ve yeni bir geleceği gördükleri için benimser ve desteklerler. Emekçiler için yalnızca devrimci hedefler tatmin edicidir. Yaşamlarında köklü bir değişim yapmayacak olan düzen içi hedefler değil.
Kadınlar, kadınların kurtuluşu için dünyaya başkaldırdığı, devrimci mücadelenin aktif bir gücü olarak davrandığında, gerçek potansiyel gücünü harekete geçirebildi. Gençlik, emekçi halkın kapitalizmin baskısından kurtulmak için verdiği kavgada asıl gücünü etkin olarak harekete geçirebildi. Kısacası, sermayenin devrilmesi mücadelesinde halk kitleleri etkin rol oynar.
Türkiye ve Kürdistan’da olduğu gibi, ekonomik ve politik güç sahiplerinin kitleler üzerindeki baskısı ne kadar yaygın ve katı biçimde uygulanıyor ise; emekçi halk kitlelerinin devrimci rolü o denli önem kazanır. Bu koşullarda, tarihin en köklü devrimi uğruna mücadeleye atıldıkları için, halk kitlelerinin tarihsel devrimci rolleri daha da artmıştır.
Emekçi ve sömürülen kitleler, insanlığın geleceğine bilinçli olarak yön verebilecek bir noktaya geldiğinde, burjuvazi tüm gücünü kullanarak, bunu engellemeye çalışır. Bunun için bir çok yerde faşizme başvurdu. Bugün de, dünya proletaryasına ve diğer emekçi halk kitlelerine karşı küresel saldırıyı en üst noktaya vardırıyor.
Emekçilerin buna yanıtı, devrim yoluyla, insanlığın geleceğine bir gün vermek olmalıdır.
Yeni bir topluma geçiş, her bakımdan kaçınılmaz hale gelmiştir. Koşulları ve olanakları oluşmuş olan yeni ve daha ileri bir topluma geçiş, işçi sınıfının devrimci rolünü daha aktif olarak oynamasına bağlıdır.
C.Dağlı