Çağdaş maddi koşullar, nesnel toplumsal gelişme, emek-sermaye çelişki ve çatışmasının derinleşmesi bugünkü tarihsel aşamadan, bir üst aşamaya, bir tarihsel dönemden yeni ve üst bir döneme, kapitalist toplumdan, komünist topluma geçişi bir zorunluluk durumuna getirmiştir. Bir alt toplumdan, bir üst toplumsal ilişkilere geçiş, bugünkü toplumdan kaynaklanan çelişki ve çatışmaları geçmişte bırakmanın temel koşuludur. Devrimin bu yaşamsal hedefi, salt teorik bir sorun değil, gerçekleştirilmesi gereken pratik bir görev olarak önümüzde duruyor.

Bugünkü tarihsel aşamadan bir üst aşamaya geçilmesi, eski toplumsal düzenle karşıtlık ve çelişki içinde olan, burjuvazinin sınıf egemenliğini yıkmak için savaşan devrimci sınıfın, proletaryanın bu savaşı kazanmasına bağlıdır. Devrimci sınıf bu savaşı kazanmadan düşmanı karşısında kesin bir üstünlük sağlamadan bugünkü aşamanın, güncel burjuva toplumunun sorunları, çelişki ve kavgaları devam eder. Proletaryanın zaferi, insanlığı yeni bir geleceğe taşıyabilir. Bu nedenle, kapitalizmin ezdiği tüm halk kitlelerinin, devrimci sınıfla birlikte hareket etmelerinde hayati çıkarları var. İşçi sınıfını izlemedikçe ve onunla birlikte davranmadıkça, kapitalizm tarafından ezilmekten kurtulamazlar.

Proletarya daha yüksek bir tarihsel basamağa geçişte nesnel gelişme yasalarına dayanıyor. Bu geçişi toplumun önüne koyan, onu kaçınılmaz yapan, toplumun kendi yasalarının gelişmesidir. Toplumun köklü ve büyük değişimi bu toplumun uzlaşmaz iç çelişkilerinin derinleşmesi tarafından dayatılmıştır.

Güncel burjuva toplum gelişmiş maddi temellere dayanıyor. Çağdaş gelişme o düzeye vardı ki, burjuva toplumsal ilişkiler bu gelişme düzeyiyle tam bir çelişki ve çatışma içinde. Kapitalist mülkiyetle, bugünkü üretim ilişkileriyle çelişki ve savaşım içinde olan proletaryanın önündeki devrimci görev, burjuva egemenliğini yerle bir etmek, çağdaş gelişmeyi kapitalizmin zincirlerinden kurtarmak, onun serbestçe gelişimini sağlamaktır; insanlık tarihinin eski dönemine son vererek yeni bir dönem, insancıl bir dönem başlatmaktır.

Yeni bir tarihsel basamağa geçiş; günümüzde salt teorik bir sorun değildir. Bir yüz yıldır, geçiş pratik olarak örgütlenmiyor. Bugüne değin, geçişin çeşitli biçim ve örneklerini gördük. Kuşkusuz, tarihsel ilerleme yarın karşımıza başka biçimler ve yeni örnekler çıkaracaktır. Sınıf mücadelesinin ileriye doğru boyutlanmasına pratik olarak yaklaşacağız. Devrimci işçilerin ve devrimci işçilerin partisinin görevi yeni koşullarda sınıf kavgasının pratik gereksinmesine yanıt vermektir.

Tarihin gelişiminde birçok etken rol oynar. Proletaryanın örgütlenme ve bilinç derecesi, halk kitlelerinin eğitim düzeyi, sınıf savaşımının birçok aracına başvurması, askeri teknik vs. birçok etken yeni bir tarihsel döneme geçişte etkide bulunur. Ancak aynı tarihsel süreçte kullanılan tüm etmenler, birbirinden kopuk değil, aralarında nesnel bir bağ var. Bunu tam da burada belirtmeliyiz ki, büyük tarihsel dönüşümler yalnızca çeşitli etmenlerin varlığıyla açıklanamaz. Büyük tarihsel altüst oluşlar, bir toplumu başka birinin izlemesi, tarihsel gelişme yasalarına dayanır. Bu topraklarda ve başka yerde, tam da nesnel gelişme yasalarının işlemesi ve birçok etkenin karşılıklı ilişki ve etkileşimi devrimi gündeme getirdi. Bizim yapacağımız tam da pratik olarak karşımıza çıkan devrimi başarmanın gereklerini yerine getirmektir. Emekçi halk kitlelerinin yeni koşullarda, sınıf savaşına itiş verecek mücadele biçimleri güncel sınıflar ilişkisinden çıkarılır. Mücadele biçimleri tarihsel biçimlerdir. Tarihsel koşullar değişince, mücadelenin tarihsel biçimleri de değişir. Pratik mücadele için önemli olan hangi biçimin bugün öne çıktığı, hangisinin bizi daha ileriye, sonuca götüreceğidir. Somutlarsak kitlelerin hareketi, bir süre önce halk ayaklanmasına varmış ve bugün yeni ayaklanmalara değin ilerliyorsa, devrimci kitle eylemleri ve onun yüksek biçimleri yeni dönemin öne çıkan eylem biçimleridir. İç savaş ve ayaklanma, halk eyleminin yüksek biçimleridir. Bu biçimler, bu topraklarda uzun bir dönemdir var. Senelerdir toplum barikatların ya bu tarafında yer alıyor, ya da öbür tarafında. Bu, iç savaştır. Marx bu değerlendirmeyi iç savaşın patlak vermesi olarak anlatır. Bizde, bu anlatıma başvuranlar oldu. Fakat, bunun adını koyamadılar. Sınıflar ilişkisinin tahlilini muğlak bıraktılar. Tahlilde, politikada, taktikte muğlaklık oportünizmdir. Muğlaklık değil, kesinlik, netlik, bilimsel doğru ve devrimci düşünceler emekçi halkların elinde birer silahtır.

Burjuva toplumun yeni bir topluma gebe olması, derin bunalım içinde oluşu, burjuva partilerini çözümsüz, çıkışsız bırakıyor. Onların çıkış diye gösterdikleri her şey, çıkışsızlıktan başka bir şey değildir. Onların sürekli çıkış arayışları, çıkışsızlıktan çıkışsızlığa sürüklenmekten başka bir sonuca yol açmıyor. Dolayısıyla, kapitalist düzen partilerinin yaptığı, baskıcı, gerici burjuva politik sisteme yeni bir ad vermekten başka bir şey değildir. Bir şeyin adının değişmesi o şeyin kendisinin de değiştiği anlamına gelmiyor. Böylece yeni denilen şey, eski olanın yeni bir ad altında ortaya sürülmesinden başka bir şey olmuyor. Burjuvazi derin bir toplumsal, siyasal bunalımın yanında derin bir ideolojik kriz yaşıyor. Yalnızca proleter çıkış gerçek anlamda bir çıkıştır. Proleter çıkış, burjuva toplumdan devrimci tarzda çıkıştır. Toplumun kendisi dönüşünce, ondan kaynaklanan tüm sorunlar da ortadan kalkar. Her büyük dönüşümde olduğu gibi insanlar;

“Yeni güçler, yeni anlayışlar, yeni karşılıklı ilişki biçimleri, yeni gereksinimleri ve yeni konuşma biçimi aratırlar.” (Marx)

Olan şey, yalnızca burjuva politikanın çıkışsızlığı değil, toplumsal sistemdeki çürümenin, yozlaşmanın, çöküntünün derinleşmesidir. Kapitalist toplumdaki çürümeden söz edenler, bunun toplumun kendisinden kaynaklandığını görmek istemiyorlar. Oysa ki, çürüme dışında kalan toplumsal ilişki yoktur. Dolayısıyla bugün olan şey, toplumsal ilişkilerdeki çürüme ve yozlaşmanın, yabancılaşmanın daha ileri boyutlar almasıdır. Kapitalist çürüme ve yozlaşmanın ortadan kalkacağını düşünmek, boş bir oyalama içine girmektir. Burjuva toplumdaki çürüme, yozlaşma, zihinsel alçalmanın ortadan kalkması için öncelikle kapitalist toplumun ve karşılıklı ilişki biçiminin ortadan kalkması gerekiyor.

İşçi sınıfı ve emekçi halk iktidarı ele geçirmeden bunlar hiçbir şekilde gerçekleşmez. İktidar emekçilerin elinde olmadan, sosyalist bir toplumun yaratılması, ezilen ve sömürülenlerin ve kadınların kurtuluşu tam bir hayaldir.

Leninist partinin devrim programı tam da iktidarın devrimci tarzda ele geçirilmesini, devrimci iktidara dayanarak, işçi sınıfının ve kadınların tam kurtuluşunu hedefliyor.

C.DAĞLI