Her şeyin hızla değiştiği, yeninin eskinin yerini çarçabuk aldığı bir tarihsel aşamadayız. Önceki tarihsel dönemde uzak bir hedef olarak görülen proletaryanın tam kurtuluşu, insanlığın özgürleşmesi, uzak bir hedef olmaktan çıkmıştır. Bu gelişme karşısında, devrimci komünizm, yeni dönemin görevlerini yerine getirecek bir anlayış ve konumlanmada bulunmalıdır.

Kapitalizmin çöküş içinde olduğunu belirten görüşler o kadar yaygınlaştı ki, bu yüzden sıradanlaştı. Bir şeyler söylemek için, bunun ötesine geçmek gerekiyor. Sıradanlaşmış, moda haline gelmiş, kitlelerin arasında yerleşmiş görüşlerin ötesinde ve ilerisinde düşünceler ortaya koyarsak bir şey söylemiş oluruz. Tarihin gelişimi hakkında yeni şeyler söylemek gerekiyor. Yeni dönem hakkında yeni, sağlam, isabetli bir şeyler söylersek, tarihin itici gücü olan sınıf savaşına bir itiş vermiş oluruz.

Pratikte eski toplumsal sistemin ötesine geçilmiştir. Bir toplumsal sistem olarak, sosyalizmin tarihi var. Sosyalist topluma geçilmesi, burjuva toplumun tarihsel eleştirisidir. Hem kapitalist ekonomik temelin, hem bu temel tarafından biçimlenen kapitalist toplumsal ilişkilerin eleştirisidir. Dolayısıyla yeni, ileri ve daha yüksek bir topluma geçilerek, eski egemen sınıfın, egemen ideolojik anlayışının vb de eleştirisi yapılmıştır. Ama mücadele sona ermez, eski toplumun kalıntılarına ve izlerine karşı onların etkisi silinene dek devam eder.

Sınıfların kaldırılmasının maddi koşulları bu denli gelişkinken bu sorun insanlığın önüne, en ilerinin sorunu olarak konamaz. Bugünkü sınıflı toplumsal düzeni ortadan kaldıracak, sınıfsız topluma geçişi sağlayacak toplumsal devrim, başka zamanların değil, bugünün görevidir. Bu görev ileriye ertelenemez, çünkü bu toplumu yıkacak güçler de, çürüyen, yozlaşan bugünkü toplumun etkisine girer. Dolayısıyla, insanlığı yeni bir geleceğe taşıyacak canlı güçleri devrime yöneltmek yerine, onları oyalayıcı ikincil sorunların çözümüne yönlendirmek, burjuva sistemin insanları çürütmesine hizmet etmek demektir.

Kapitalizmin çöküşünden söz etmek nasıl sıradanlaştıysa; kapitalizmin yerini alacak toplum hakkında bir şeyler söylemek, onun, insanlığın özgür ve insanca gelişimindeki rolü üzerinde durmak da artık sıradanlaştı. Sorun onu bu günden gerçekleştirmek için devrimci kavgaya atılmaktır. Devrimcilik, günün temel görevlerini başka zamanlara bırakmak değil, bugün gerçekleştirmektir. İnsanlığın gelişiminde yeni bir evreye girildiği halde, sanki böylesi ileri bir tarihsel aşamada değilmişiz gibi, halen önceki dönemlerin anlayışıyla hareket ediliyor. Halen insanal bir toplum çok uzak bir geleceğin sorunuymuş gibi davranılıyor. Özgür ve insani bir toplum yalnızca bir propaganda sorunu değil, eylem sorunudur, kitlelerin toplumsal pratiği sorunudur, toplumsal devrim sorunudur. Yeni bir topluma geçiş ve bu geçişi sağlayacak devrime pratik yaklaşım, devrimci Marksizmle oportünizm arasında temel bir ayrımdır.

Modern kapitalist ülkelerde –daha doğrusu bir bütün olarak kapitalist sistemde- maddi koşulların, üretim araçlarının ortaklaşa olduğu topluma geçmek için ne kadar gelişmiş olduğunu kabul etmeyen komünist yoktur. Ancak gelişmiş koşullar tek başına yeterli değildir bir devrim için. Devrimin olması için devrimci durumun da oluşması gerekiyor. Leninist Parti, dünyada devrimci durumun oluştuğuna uzun zamandır dikkat çekiyor. Devrimci durumun belirtileri farklı derecelerde de olsa, kapitalist dünyada kendini gösteriyor. Pratikte ortaya çıkan küresel iç savaş, yarım yüzyıllık başkaldırıdır. Dünya burjuvazisinin içinde bulunduğu politik durum, reformist sosyalistler tarafından bile “yönetememezlik durumu” olarak tanımlanıyor. Bir gerçek, gerçekliğini herkese kabul ettirmişse, onu reformistlerde kabul ediyor. Ancak, olduğundan daha geri seviyede.

Devrimci durumu, devrime dönüştürecek, emekçi kitlelerden kaynaklanan devrimci bir toplumsal hareket tüm dünyada gitgide yaygınlaşıyor. Kitlelerin toplumsal hareketi senelerdir, kesintisiz olarak sürüyor. Her yerde milyonlar kapitalizme karşı yükselen devrimci kavgaya atılıyor. İşçi ve halk kitlelerinin çoğunluğu kendiliğinden katılıyor mücadeleye. Ancak günümüzün kendiliğinden hareketlerinde yüksek bir kültür düzeyi, entelektüel derecesi, örgütlülük ve politik devrimci bilinç olduğu unutulmamalıdır. Tüm kapitalist dünyayı sarsan yığınların toplumsal hareketinin bir yerden nitel bir dönüşüme uğrayacağı kesin. Yani sosyal hareket, sosyal bir devrime dönüşecektir.

Kitlelerin kendiliğindenci hareketini abartanlar, kendiliğinden gelme eylemleri, bunu örgütlü devrimci mücadelesini yadsımak için kullanıyorlar. Burada kalmayıp, proletaryanın öncülüğünü dolayısıyla devrimci komünizmin, Leninist tipte partinin devrim ve komünizm savaşımındaki rolünün inkarına kadar vardırıyorlar düşüncelerini. Emekçilerin örgütsüzleşmesini teşvik eden yani kitlelerin burjuvazi karşısında silahsızlandırılmasını öneren tüm bu düşüncelere karşın, sınıf savaşımının gelişimi komünist toplumu amaçlayan bir programı olan ve işçilerin mücadelesine yanıt veren Leninist tipte partinin öncülüğünün bütün önemini ortaya koyuyor. Burada sorun, devrimci komünist partinin artan önemine ve rolüne uygun davranmasıdır.

Deneyim göstermiştir ki, yeni bir toplumun, eski toplumun yerini alması, basit bir değişim değil, bir mücadeledir: devrimci bir mücadeledir. Büyük dönüşüm devrimle gerçekleştirilir. Devrimde esas olan kitlelerin devrimci eylem gücüdür. Parti, bu güce önderlik etme yeteneği gösterdiğinde, iktidarı ele geçirebilir.

İktidarı alma ve toplumu köklü ve bütünsel olarak dönüşümü devrimci anlayışı olmayan küçük burjuva çevreler, emekçi kitlelerin kısmi istemlerini gerçekleştirme görüşünü öne sürüyor. Oysa her istemin gerçekleştirilmesi, diğer istemlerin gerçekleştirilmesini gerektirir zorunlu olarak. Çünkü karşımızda bir toplumsal sistem, bütünsel toplumsal ilişkiler var. O halde halk kitlelerinin istemlerinin karşılanması için, ekonomik ve toplumsal yapısıyla kapitalist toplumsal düzenin yıkılması zorunludur. Toplumsal devrim tam da, toplumun bütünsel olarak dönüşümünü gerçekleştirir.

Bugüne kadar birçok siyasi hareket, işçileri kısmi talepler için, teşvik ederken, biz, emekçi sınıfa her zaman tarihsel misyonunu hatırlattık ve onu tarihsel görevlerini yerine getirmesi için teşvik ettik, cesaretlendirdik. Toplumun önüne çıkan sorunların çözümünün nasıl olacağı konusunda devrimci komünizmle, reformist sosyalizm arasında temel farklılıklar olduğu çok açık. Bu, proleter devrimci yöntemle, küçük-burjuvazinin ılımlı, reformist yöntemi arasındaki farktır. Devrimci mücadele biçimi milyonlar tarafından benimsendiğine ve uygulandığına göre, insanca zamanlar çok daha yakıdır.

İnsanlığın gelişmesi sınıflı toplumlardan, -sınıf mücadelesi yoluyla- sınıfsız topluma doğrudur. Özel mülkiyetin insanlık dışı koşullarından, hümanist (insanal) topluma doğrudur. Hümanizmayı (insanal olanı) gerçek yapmak, tarihin en büyük ve en köklü, en devrimci dönüşümüdür.

C.DAĞLI