Sınıf mücadelesinin gelişimine ve bütün olaylarına, tarihin dönüm noktaları, büyük sıçramalar çağı, ya da tarihin en devrimci dönemi, toplumsal devrimler çağı, daha iyi bir dünyaya geçiş çağı, bakış açısıyla bakarsak doğru olarak değerlendirebiliriz.

İşçilerin devrimci partisinin günlük çalışması, örgütlenmesi ve politik mücadelesi tarihin dönemeçleri, kapitalizmden komünist topluma -onun ilk aşaması sosyalizme- sıçrama bakış açısıyla gerçek anlamıyla anlaşılabilir, bütün önemi kavranabilir.

Bakış açısı, yalnızca eski dünyanın çöküşünü ortaya koymakla sınırlıysa, yeni bir dünyanın doğmakta olduğunu içermiyorsa, proletaryanın sefaletinden söz edip, ama kurtuluşunu anlatmıyorsa, bu bakış açısı dardır, eksiktir. Gerçeğin bütününü anlamaktan ve aydınlatmaktan uzaktır. Asıl üzerinde durulması gereken, eski dünya dağılırken, yeni bir dünyanın nasıl doğmakta olduğudur.

Kadınların gerçek özgürlüğü yani eksiksiz, tam kurtuluşu bakış açısından yoksunsak, kadın hareketi, biçimsel eşitlik, biçimsel demokrasi çerçevesini aşamaz. Bu bakış açısının en ileri gideceği nokta, kadınların haklarını genişletme, bazı iyileştirmeler, reformlar yapmaktır. Fakat en demokratik kapitalist ülkelerde de, kadının ezilmişliği, eşitsizliği devam eder. Oysa asıl sorun kadının toplumdaki pozisyonunu değiştirmektir. Kadının toplumsal pozisyonu, toplumun ilerlemesinin ölçütüdür.

Proletaryanın toplumsal devriminin zaferi bakış açısı yani tarihin dönemeçleri bakış açısı, ulusların kendi kaderlerini kendilerinin tayin hakkı (UKKTH) ilkesini somut olarak da Kürt ulusunun ulusal kaderini tayin hakkının doğru bir şekilde kavranmasını sağlıyor. Esas olan sömürülen ve emekçi kitlelerinin kurtuluşudur. Tam da bu bakış açısıyla Kürt ulusunun bağımsız devlet kurmak hakkı da içinde tam ayrılma özgürlüğünü savunuyoruz. Ezilen bir ulus olan Kürt ulusunun ulusal baskı (ulusal ezilmesi) işgal, ilhak, kölelik ve esaretten kurtulması, Kürdistan proletaryasının tam kurtuluşunun yolunu açacaktır. Tamda bu bağlamda ulusal-sınıfsal kurtuluşun içiçe olduğunu söylüyoruz. Tamda proletaryanın toplumsal devriminin zaferi bakış açısından hareketle, Türkiye ve Kürdistan proletaryasının aynı ve ortak düşmana karşı tüm sınıf örgütlerinde en sıkı birliğini savunuyoruz.

Proletaryanın kurtuluşu bakış açısı olmadan, günlük mücadeleler neye göre değerlendirilecek? Mesela, işçilerin içinde bulundukları koşullar nedeniyle çok sık olarak başvurdukları grevler nasıl ele alınacak? Sıradan bir bakış açısında, grevler nasıl ele alınacak? Sıradan bir bakış açısında grevler ekonomik bir kazanımla sonuçlanmıyorsa, hatta ekonomik bir kayba uğruyorsa, yani işçilerin ekonomik olarak, parasal olarak daha da güçsüzleşmesine yol açıyorsa, bu eylem başarısızdır. Oysa emeğin kurtuluşu bakış açısında her grev, proletaryanın kurtuluşu yolunda bir eğitim, işçilerin sınıf savaşçısı olarak yetkinleşmesinde bir okul ve kapitalizme karşı mücadelede işçileri birleştirme vb. yönüyle ele alınır. Devrimci sınıf bakış açısında, sorunun tek doğru koyuş biçimi budur. Günlük mücadelenin her biçimine bu açıdan bakılmalıdır. Günlük mücadelenin bakış açısını aşmayan işçiler, günlük hedefleri uğruna, kurtuluş amacını bir kenara atmış olur. Bu anlayışa sahip işçiler, kapitalist kölelik zincirlerini kıramaz, hiçbir zaman kurtuluş yüzü göremez.

Kendini günlük mücadele bakış açısıyla, ekonomik mücadele bakış açısıyla sınırlayan bir işçi, proletarya enternasyonalizmini, emeğin evrensel kurtuluşunu kavrayamaz. Oysa proletaryanın zaferinin güvenceye alınması, yani nihai zaferi, emeğin evrensel kurtuluşuna bağlıdır. Bunun da en etkin aracı, silahı proletaryanın dünya çapındaki enternasyonal mücadelesi ve birliğidir. Pratik enternasyonalizm, eylemsel enternasyonalizm, her ülke emekçi sınıfının büyük özverisini gerektiriyor. Her sınıf bilinçli işçi, emeğin kurtuluşunun dünya zaferi için birçok özveriyi, birçok riski göze alır. Dün tüm bunları göze aldı, yarın da tereddütsüz göze alacaktır. Proletaryanın uluslarararası dayanışması ve ortak mücadelesi, işçi sınıfının gelişkinliğinin ölçütüdür.

İşçiler kendilerini burjuva ve küçük-burjuva bencillik anlayışından, proletarya enternasyonalizmi ilkeleri ve dayanışma pratiğiyle aşar. Tüm ülkelerin sömürülen ve ezilen sınıflarıyla dayanışma eylemi içinde olmayan bu ilkeden yoksun olan işçiler iktidara geldiğinde, kendi dar ulusal çıkarları bakış açısını aşamazlar. Bu dar bakış açısı, emeğin evrensel kurtuluş kavgasına zarar verir. Devrimci işçi hareketi enternasyonal anlayışı ve bunun pratik gereklerine her koşul, durum ve ortamda uygun davranmalıdır. Bu anlayış, insanları, insanal amaç peşinde koşan gelişkin insanlar durumuna yükseltir.

İşçileri, sınıf bilincini ve sınıf dayanışmasını geliştirmeye iten, teşvik eden burjuvaziyi yenme hedefi ve emekçi sınıfın ortak çıkarlarıdır. Hedef, ancak işçilerin bir sınıf olarak hareket etmesiyle gerçekleşir. İşçilerin bir sınıf halinde hareket etmesi bilinci sınıf dayanışması, meslek birlikleri anlayışıyla, yani ekonomizm bakış açısıyla bağdaşmaz. Burada önemli olan bizim işçileri hangi anlayışla eğiteceğimizdir.

Meslek örgütlenmesi dar bakış açısına sahip olan işçiler kapitalizmin ezdiği ve sömürdüğü kitlelerin durumu karşısında kayıtsız kalırlar. Halkın ve devrimin önderi anlayışıyla davranan işçiler, kapitalizm tarafından ezilen kitlelerin demokratik istemlerine sahip çıkar ve ezilen yığınları kapitalizme karşı mücadelede birleştirir. İşçi sınıfı, tüm ezilen halk yığınlarını sermayenin diktatörlüğünden kurtarmadan kendini kurtaramaz.

İşçileri, proletaryanın tarihsel görevleri bakış açısıyla eğitmeliyiz. Bu tarihsel görevler, proletaryanın toplumsal varlık koşulları nedeniyle yapması gereken görevlerdir. Proletaryanın görevi, dünyayı dönüştürmek, yeni bir dünya kurmaktır. Emeğin yeni bir temelde, yeniden örgütlenmesidir. Ancak emeğin yeniden örgütlenmesiyle, emek, emekçiye yabancılaşmaz. Ancak o zaman ücretli köleliğin, meta fetişizminin, yabancılaşmanın olmadığı, özgür ve insanal birlik kurulur.

İşçileri, tarihsel materyalizm bakış açısıyla eğitmeliyiz. Bu bakış açısı, bu düşünce yöntemi, sınıflar savaşımının kaçınılmaz olarak tarihsel dönemeçlere, insanlığın yaşamında yeni bir dönüm noktasına varacağını söyler. Tarihsel gelişim basamağı büyük sıçramalar dönemine girmiştir. Kesinlikle bu çağ başlamıştır, yüzyıldır sürüyor, bugün daha ileri bir aşamaya varmıştır. Sınıf savaşının gelişmesi, keskinleşmesi bizi devrim yoluyla, o büyük sıçramayla, sınıfların kaldırılması noktasına götürüyor. Tam da büyük bir enerjiyle buraya doğru ilerliyoruz. Devrimci bir bakış açısına sahip olan işçiler, günlük mücadelelerin akışı içinde hedefini yitirmez; tersine, büyük devrimci hedefe ulaşma, yani devrimin zaferi bakış açısı her durumda onlara yol gösterir.

Emekçi sınıf, marksist tarihsel gelişme anlayışının yol göstericiliğinde hareket ederse, sınıflar arasında ve olaylar arasındaki karşılıklı ilişkiyi doğru olarak bilince çıkarır. Olaylarla, nesnel toplumsal gelişme arasındaki bağıntıyı kavrar, bu sorunda yeni bir farkındalık ortaya koyar.

Olaylar arasındaki nesnel bağıntıyı, yani sorunu doğru koymak neden önemli? Bu soruya, sorunun çözümüne giden doğru yolu göstermek için, diye kesin bir yanıt verebiliriz. Öncelikle belirtmek gerekir ki, olaylar arasındaki ilişki, yalnızca birbirini etkileşime indirgemez. Olayların olguların sadece kendi arasında değil, nesnel toplumsal temelle ilişkisi var. Tüm toplumsal olaylar tam da bu temel üzerinde ortaya çıkar. Toplumdaki arızaların ortaya çıkması ve yinelenmesi bunun toplumsal temellerine kadar inilirse anlaşılabilir. Böylece, olayların ortaya çıkışı, birbirini etkilemesi vs hakkında bütünsel bir bakış açısı sergilemiş oluruz.

Burjuva toplumun belli yönlerine ve sonuçlarına karşı vur-kaç taktiğine göre eylemlerde bulunmak yerine, verili toplumun kendisine karşı etkin devrimci mücadele yürütmüş oluruz.

Devrimci mücadele yoluyla yıkmamız gereken kapitalist toplumun kendisidir.

C.DAĞLI