Proletaryanın dünya genelinde düşünsel olarak bir dizi yeni zaferler kazanması, daha açık bir anlatımla, sosyalizmin dünyada etkisini artırması olsun ya da kitlelerin dünyanın sokaklarını yeni bir dünya hedefiyle ele geçirmesi olsun, bu olgular; proletaryanın tüm yeryüzünde yaklaşan zaferini duyuruyor.

Marx, Engels, Lenin, Che, Rosa Luxemburg, Fidel, Zetkin ve diğer komünistlerin kitapları çok yaygın olarak okunuyor. Kapitalizmin ekonomik krizinin, toplumsal krizinin ve sistemin çöküşünün daha çok tartışıldığı son otuz yıl içinde dünyada daha fazla insan “Marx haklı çıktı” demeye başladı. Burjuvazinin bunu engellemek için başvurduğu her yol ve yöntem başarısızlığa uğruyor. Her geçen gün daha çok insanın marksizmi benimsemesi, burjuvazinin başarısızlığının geçici olmadığını ortaya koyuyor. Burjuva düşüce insanlar üzerindeki etkisini yitirirken, proletaryanın düşünceleri insanların üzerindeki etkisini güçlendiriyor. Dünya burjuvazisi, devrimci düşüncelerin gelişimi karşısında etkisiz kaldığı gibi, toplumsal devrimin ilerlemesi karşısında da aynı şekilde etkisiz kalıyor.

Sıradan bir bakış açısını aşmamışsan, dünya temelinde milyonlarca insanın içten bir istekle marksist düşünce biçimini öğrenme çabasına girmesinin, büyük kitlelerin dünyanın meydanlarını terk etmemesinin, Che’nin bayraklarının elden hiç düşmemesinin doğrudan doğruya yeni bir dünya kurma hedefiyle bağıntılı olduğunu anlayamazsın. Milyonların onyıllarca süren devrimci eylemleri kurulu sosyal düzene karşı basit bir tepki hareketi değildir; kitlelerin bu toplumda çözülemeyen, ama bu toplumun ötesine geçilerek çözülebilen sorunlarını devrimci tarzda çözmek için yapılan eylemlerdir.

Başka bir açıdan bakalım. Güncel burjuva toplumu üzerine değerlendirme yapanlar, kapitalizmin içkin çelişkilerin gelişimi ve keskinlik derecesi hakkında bize bilgi verirken, toplum için dayanılmaz olan çelişkilerin -haykıran çelişkiler- sorunun devrimci çözümünü dayattığını geçiştiriyorlar. Oysa ki, uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin içinde geliştiği koşullar, sorunun köklü çözümünü önümüze koyuyor. Bugünkü ekonomik ve toplumsal koşullar, yalnızca eski toplumu çözen çelişkileri içinde taşımakla kalmıyor, doğmakta olan toplumunun öğelerini de yapısında barındırıyor. Kapitalist toplum, kendisinin ötesine geçecek toplumun koşullarını kendisi geliştiriyor. İşçi sınıfı, yeni toplumu doğuran koşulları kendisi oluşturmaz, tarihsel olarak oluşan maddi koşullara yeni bir biçim verir. Üretim araçlarını, özgür bireylerin ortak denetimine alır.

Biz, ısrarla, işçilere devrimci bir bakış açısı kazandırmaya çalışıyoruz. İşçilerin bakışı, burjuva egemenliğine karşı mücadele içinde, sosyalizm uğruna savaşımda devrimci bir içerik kazanır. Düşünce devrimci içeriğini büyük amaç, sınıfsız ve sömürüsüz komünist toplum uğruna mücadeleden alır. Dolayısıyla, kapitalizmin ötesine geçişi hedeflemeyen bir anlayış emekçilerde devrimci bir bilinç yaratmaz.

Daha yüksek bir topluma geçiş bakış açısına sahip olmayanlar tüm dikkatleri kapitalizmin olgularına yöneltirler. Dahası bu olguları yüceltir, önlerinde yerlere kadar eğilirler. Fakat her sosyo ve ekonomik olgu gibi, kapitalizmin olguları da tarihseldir, geçicidir, hareket ve akış halindedir. Her toplumsal olgu gibi, burjuva sosyo-ekonomik yapı da olumsuzlanır, dönüşüme uğrar. Kapitalist toplumda, devrimci dönüşümün koşulları yeterince var. Asıl sorun pratik anlamdadır. Sorun, işçi sınıfının dönüşümü pratik olarak gerçekleştirmesinde. Asıl mesele, sorunlara devrimci yanıtlar vermekte.

Devrimci yanıtlar vermeden önce, verili kapitalist toplumda sosyal hareketleri anlamak için devrimci sorular sormalıyız. Devrimci sorular, bizi toplumun karşısına çıkan sorunların devrimci çözümüne, yani devrimci yanıtına götürür. Taktiğimizi ve bir devrim için gereken hazırlıkları, proletaryanın ve diğer devrimci kitlelerin mücadelesinin pratik gereksinimlerini, devrimci sorular sorduğumuzda, devrimci biçimde düşündüğümüzde belirleyebilir.

Devrimci yanıt, devrimdir. Burjuva toplumun ötesine ve ilerisine ancak devrimle gidebiliriz. Olaylar, sınıf savaşımı devrimi oluşturur, onu hazırlarken, biz kitlelerin devrimci enerjisini harekete geçirerek onu hızlandırabilir ve zafere taşıyabiliriz. Kitlelerin devrimci enerjisinin harekete geçmesi, toplumun dönüşümünün itici gücüdür. Kitlelerin devrimci enerjisinin harekete geçmesiyle devrimci kavganın nerelere varabileceğini Haziran 2013’te, serhıldanlarda, 1 Mayıs’ta, Newroz’da ve sokak eylemleri dizisinde, kadınların başkaldırısında ve devrimci gençlik eylemlerinde gördük. Kitlelerin devrimci enerjisini etkin olarak harekete geçirerek daha fazlasını yaratabiliriz.

Kitlelerin enerjisi, ilerici, devrimci bir ayaklanmada günlük eylemlerdeki gücünü aşan bir güce ulaşır. Koşulları oluştuğu için yeni ayaklanmalar patlayabilir. Ve biz onu bilinçli, hedefli olarak örgütleyip hazırlayabiliriz. Hazırlayabiliriz, çünkü verili olarak sosyal ilişkilerde devrim gerçekleşti. Proletarya ve emekçi halk kitleleri on yıllardır, burjuva egemenliğine karşı savaşıyor. Kitleler devrimci savaşım sırasında birleşti, kaynaştı ve kenetlendi. Kendi arasında yeni tür bir sosyal ilişki geliştirdi. Yeni sosyal ilişkiler, toplumun ilerici, devrimci güçlerinin, gerici ve tüm düzen güçleriyle karşı karşıya gelmesinden doğan sosyal ilişkiler, geçtiğimiz ayaklanmalar sırasında yaygınlaştı, güçlendi ve pekişti. Bunun diğer bir ifadesi olan toplumdaki kutuplaşma, emek-sermaye çatışması temelindeki bu kutuplaşma gitgide genişliyor. Hâlihazırda gerçekleşen sosyal ilişkilerdeki devrim, henüz toplumsal bir devrim değildir. Gerçek anlamıyla toplumsal devrim, siyasi iktidarın ele geçirilmesiyle başlayan, toplumun köklü dönüşümünün gerçekleşmesiyle devam eden büyük tarihsel bir olaydır. Fakat ezilen ve sömürülen kitleler kendi aralarında kaynaşmadan, yeni bir sosyal ilişki kurmadan, bir toplumsal devrim gerçekleşemez.

Böylesine devrimci bir ortamda, devrimci öznenin amaçlı (hedefli) ve bilinçli olarak tarih yapma rolü ve önemi olağanüstü artar. Başka zamanlardan farklı olarak devrimci işçi sınıfının ve diğer devrimci kitlelerin eylemleri bizi sonuca götürür. Devrimci kitleler, edilgen değil, değiştirici, dönüştürücü bir güçtür. Devrimci öznenin, bugün yerine getireceği görevleri yarına bırakmamalı. Gerekli olan şey daha fazla cesarettir.

Türkiye ve Kürdistan’da devrimci öznenin gerçek gücünün bugün hangi boyutlara vardığı görülmelidir. Sosyalizmden etkilenen ve yıllarca devrimci eğitimden geçenlerin sayısı bile büyük rakamlara ulaşmıştır. Kaldı ki, devrimci kitleler yalnızca nicel olarak büyümekle kalmadılar, nitel olarak da büyük bir ilerleme gösterdiler. Bugüne kadarki eylemlerde bugünkü toplumdan hoşnutsuz olan, tepki gösteren, eleştiren vb. insanların bir kısmı harekete geçti. Gerçek güç bundan çok daha fazladır. Yeni ve daha ileri giden bir ayaklanma daha büyük bir kitle gücünü kendisine katacaktır. Devrim, daha büyük bir kitle enerjisinin harekete geçirilmesiyle gerçekleşir.

Devrimci işçiler, devrimci kitleler devrimi gerçekleştirecek güç, birikim, deneyim ve donanıma sahip. Ama burjuva egemenliğini devirecek, emekçilerin devrimci iktidarını kuracak güncel bir devrim stratejisi yoksa, bütün bu güç ve olanaklar ve çaba sonuçsuz kalır. Güncel devrim stratejisi yoksa devrim için en uygun anda bile stratejik saldırı kararı veremezsin. Dolayısıyla en büyük devrimci güç bile bu durumda etkisiz kalır. Oysa günün devrimci görevi verili devrimci kitle hareketiyle bugüne kadarki en ileri ve en büyük sonucu almaktır. Devrimci işçilerin partisi olan Leninist Parti, bu sonucu almak için senelerdir, ısrarla güncel iktidar stratejisinin ve bu stratejinin bir parçası olan Geçici Devrim Hükümetinin önemi üzerinde duruyor.

Devrimci stratejinin gereğini ancak savaşçı bir güç yerine getirebilir. Türkiye ve Kürdistan devrimci proletaryası ve halklar savaşçılığını kanıtlamıştır. Halk yığınları, savaşçılığını, uzun ve şiddetli içi savaştan geçerek kazanmıştır. Bu sınıf kavgasında ileri bir niteliktir. Görüldüğü üzere, devrimci işçi ve emekçi halk hareketi birçok bakımdan ezenlerle ezilenler, sömürenlerle sömürülenler arasındaki kavgasını kazanacak donanıma sahiptir.

Devrim, her zaman ve her durumda amacı takip eden birikimli, savaşçı, donanımlı devrimci öznenin eylemlerini en yüksek etkinlik düzeyine çıkarmasıyla gerçekleşir.

Sosyal hareketler, devrimci özne etkili olmak için kendini amaca ve devrime göre konumlandırmalıdır.

C.DAĞLI