Mücadelenin bugünkü düzeyinin ilerisine oradan devrime varmak isteyen devrimci kitlelerle uzlaşmacı küçük burjuva siyasetler arasındaki kopuş gün gün derinleşiyor. Kitleleri bu yönde yüreklendireceklerine, onlardaki heyecanı ve devrimci ateşliliği söndürmek için elinden geleni yapan reformistlerle kitlelerin arasındaki bu kopuş daha da hızlanmıştır.

Ezilen ve sömürülenlerin burjuvaziye karşı savaşının açıktan açığa geliştiği ve şiddetlendiği bir süreçte emekçi kitlelerin yapması gereken, reformist grupların görüşlerini terk etmek ve "Onlara rağmen, onlar olmadan onları aşarak" (Lenin) devrimi gerçekleştirmek için bütün enerjisi ve ateşliliğiyle öne daha öne atılmaktır.

Cesaretle ileriye atılan devrimci bir kitle var, gerçekten var. Bu topraklarda kitlelerin devrimcileşmesinin ve kitle militanlığının hangi dereceye çıktığını anlamak için burjuvazinin her saldırısından ve her büyük katliamından sonra aldığı pratik tavra bakılmalıdır. Başka bir çok yerde olduğu gibi her büyük saldırıdan ve katliamdan sonra yeni ve büyük kitle hareketinin başlaması için uzun bir ara gerekmiyor. Saldırı ne kadar şiddetli olursa olsun devrimci halk yığınları ara vermeden harekete geçiyor. Son otuz yılın tarihi, kitlelerin devrimci militanlığının tarihidir.

Nesnel toplumsal koşullar, yığınların devimini süreklileştiren bir zemin yaratırken, emekçilerin ve sömürülenlerin bilinçlilik düzeyi ve savaşçılığı ise devinimi daima canlı tutuyor. Dolayısıyla bu şartlarda kitleleri sokağa çağırmanın devrimci bir yetenek gerektirmediği görülmelidir. Kitleleri sokağa çağıranlar bunun için birleşik hareket oluşturanlar, platform kuranlar, toplantı üzerine toplantı yapanlar gerçekte bununla, kendi reformist çizgilerinin üstünü örtüyorlar.

Kitlelerin büyük güçler halinde sokağa çıkmasında, büyük eylemler yapmasında bir sorun yok. Çünkü bunu yıllardır yapıyorlar ve bugün daha deneyimli ve pratik davranabiliyorlar. Tam da bu durumda burjuvaziyle büyük kapışma sırasında reformist blokun tavrı ne olacak? İşte asıl güncel soru ve sorun budur. Biz söyleyelim: Haziran Halk Ayaklanmasında ve sonraki tüm halk yığınlarının ayaklanmalarında gösteri ve çatışmalarında hangi tavrı aldılarsa, özsel olarak aynı temelde davranacaklardır. Yani daha ileriye devrime yönelmesinler diye eylemlerin önüne dikilecek, onları geri çekmeye çalışacak, devrim ateşini söndürmek için çaba göstereceklerdir.

Bu durumda mesele sokağa çıkmak değil, asıl mesele daha ileri gitmek ve devrimi gerçekleştirmektir. Tam da bu nedenle tüm bu uzlaşmacılar blokunu aşarak hedefe doğru büyük bir süratle gitmek gerekiyor. Proletaryanın ve halk yığınlarının devrimci savaşımına dayanmayan ve devrimci ayaklanmayla iktidarı ele geçirme görevini önüne koymayan çağrıların hiçbir devrimci değeri yoktur.

Devrimler çağında, toplumsal devrimler çağında zamansız devrimlerin olmadığı bilindiği halde ve 20. yüzyılın tüm toplumsal devrimleri tarafından doğrulanmasına rağmen, zamansız diyerek devrimlerin pratik olarak örgütlenmesine ısrarla karşı çıkıyorlar. Böylelikle görüşleri devrimci çağın çok gerisinde. Büyük kitlelerin hareketiyle uyumlu değil ve aynı yönde gelişmiyor.

Toplumsal devrimlerin, gelişmiş maddi temele, ileri tarihsel koşullara dayandığı kavranmalıdır. Bu koşullarda toplumsal devrimi gerçekleştirmek için hareket etmek, burjuva karşısında büyük bir avantajla işe başlamak demektir. Gelişmiş koşullarda devrimi başarmak sosyalizmin ileri bir ekonomik temele dayanarak daha çabuk yol alması anlamına geliyor. Bu koşullar proletaryanın militan bir karakter kazanmasını getirmiştir. Gelişmiş maddi koşullarda proletaryanın zaferi güvence altındadır. Sınıf uzlaşmacılığının zemini ortadan kalkmıştır. Çünkü bu koşullar sınıf uzlaşmasını değil, devrimci sınıf savaşının gelişimine uygundur. Geçmişten daha köklü ve daha hızlı kopuşun olanakları doğmuştur. Proletarya tarihsel rolünün tamamen bilincindedir.

Günümüzde dünya proletaryasının ve bu topraklardaki proleter kitlelerin kendi tarihi rolünün bilincinde olmadığını söyleyenler Marx'ın bu konudaki değerlendirmelerin tekrar tekrar okusunlar. Marx 1845 öncesinde Fransız ve İngiliz işçi sınıfının kendi tarihi görevinin bilincinde olduğunu söyler. Bir de günümüzde dünya proletaryasının da bilinç düzeyine ve genel olarak nitelik yönünde gösterdiği gelişmeye bakılsın. Bu gün proleter sınıf mücadelesi tarihi ve sosyalizm tarihi olan, politik devrimci bilinç, örgütlenme, savaşçılık, deneyim, teorik-pratik nitelik yönünde büyük ilerleme sağlamış, bambaşka bir proletarya var. Yeni bir dünya uğruna savaşım şiddetlenirken, proletaryanın gerçek durumu böyledir.

Devrimci sınıf, verdiği büyük mücadele içinde bilincini tam bir açıklığa kavuşturdu. Bilinçli devrimci bir sınıf konumuyla, insanlığın geleceğini belirleyici bir durumdadır. Belirleyicinin belirlemesi için devrimci sınıf partisi olarak örgütlenmesi ve hareket etmesi gerekiyor. Proleter sınıf bu bakımdan da büyük bir komünist örgütlenme birikimine sahiptir. Köklü toplumsal devrimi gerçekleştirecek bir konum ve niteliktedir. Ancak reformist gruplar, devrimci sınıfın hareketini daha ileriye taşıyacak konum ve anlayışta değil. Dolayısıyla proleter devrimci kitleler, küçük burjuva gruplar olmadan savaşımını sürdürmek durumunda.

Nesnel toplumsal durum, proletaryanın devrimci rolünü oynamasına uygun bir zemin sunuyor. Koşullar devrime gebe, toplum geleceğe gebe. Toplum geleceğin ögelerini kendi içinde taşıyor. Devrimci sınıf ebe rolüyle, yeni toplumun ortaya çıkışını hızlandırmak zorunda. Doğum ne kadar sancılı olursa olsun yeni bir gelecek ortaya çıkarılacaktır. Bütün mesele proleter sınıfın bu yönde politik bir cesaret göstermesinde.

Görevimiz, işçi sınıfının bu savaşımda galip gelmesini sağlamaktır. İşçi sınıfının galip gelmesi kendini ve karşıtlarını ortadan kaldırması demektir. Yani ücretli emek sistemini yıkmaktır. Bu tarihi devrimci görev emekçi sınıfın iktidara gelmesini gerektirir. İktidar sorunu güncel sınıfı mücadelesinin kilit sorunudur.

Emekçi kitleler burjuvaziyle tarihi hesaplaşmada devrimci süreci süreklileştirmek için savaşçı bir tavır sergiliyorlar. İktidar sorunu böylesi bir devrimci ortamda çözülebilir. Burjuvazinin devrimci süreci söndürmek için tüm saldırı ve bastırma girişimleri devrimci kitlelerin mücadelesini alevlendirmekten başka bir sonuç yaratmıyor. Bu topraklarda on yıllardır dünyanın en ağır saldırılarına rağmen kitleler eylemlerini aralıksız olarak yürüttü. Devrim kavgasını bu şartlarda bugüne getiren bu kitleler, kesin olarak daha ileriye gidecektir.

Sınıf karşıtlığının ve uzlaşmaz sınıf çelişkisinin ileri derecede olgunlaştığı günümüzde yeni bir gelecek bize çok uzak değildir.

C.DAĞLI