Naziler Sovyetler Birliği tarafından büyük bir zaferle ezildikten sonra, Nürnberg mahkemelerinde yargılanan burjuva sınıfın has evladı Göbels, bu mahkemelerde bir itiraf ve hayıflanmada bulundu.

Göbels, dünya burjuvazisinin tüm desteğine, olağanüstü savaş makinalarına rağmen, belki de savaşı kaybetmelerinin tek nedeni olarak gördüğü, Sovyet insanı faktörünü gözardı etmelerine hayıflanıyordu. Sovyetler Birliğinin hemen hemen tüm askeri gücünü milimi milimine bildiklerini ama bu savaşın öngörülemez unsuru olarak sahneye çıkan sosyalist insanın yapabileceklerini hesap edemediklerini itiraf ediyordu.

Bu büyük dünya savaşında Sovyet halkları ve dünya komünist hareketi müthiş bir özveriyle, müthiş bir inanç ve feda ruhuyla faşizme asla unutamayacakları büyük bir yenilgi yaşattılar. Ondan sonraki tarihte kapitalist dünya, sosyalizm karşısında, hep savunma konumunda oldu.

2. Dünya Savaşının sosyalizm lehine kazanılmasında devrimci kadınların, emekçi kadınların inanılmaz büyük emeği vardır. Her yaştan kadınlar bu savaşın her cephesinde yer aldı. Düşman hatlarının içinde illegal çalışma yaptılar, istihbarat topladılar, partizan müfrezelerinde yer aldılar, Sovyet ordusunda er, komutan, doktor, hemşire oldular, cephe gerisinde inanılmaz ağır çalışma koşullarını göğüslediler, fabrikaları işlettiler, ocaklarda çalıştılar, cepheye tedarik akışını sağladılar, toplumsal hayatı örgütleyip yönettiler.

Faşizmi ezen müthiş zaferin etkisi tüm dünya çapında oldu. Sosyalizmin zaferi, dünya kapitalizminin üstünde güçlü bir baskı oluşturdu ve bu baskıdan dünyanın her kıtasındaki emekçiler faydalar elde etti.

Şimdi yeni bir dünya savaşımız var. 3. dünya savaşının içindeyiz. 2. Dünya savaşının hedefi SSCB şahsında somutlaşan sosyalist sistemi yıkmaktı. 3. Dünya savaşının açık hedefi ise bu kez emperyalist ülke merkezleri de dahil olmak üzere, tüm dünya ülkelerinde kapitalist egemenliğe karşı ciddi bir tehdit haline gelen devrimci komünist hareketin, dünya çapında bir sosyalist sistem kurmasını engellemedir. Bu hedefe ulaşmak içinde bu cani kapitalist sınıf ölümün, yıkımın ateşini her yere taşıyor.

3. Dünya savaşının gittikçe artan şiddetini her kıtada görüyoruz. Filistin’de, Donetsk ve Lugansk’ta, Suriye’de, Tayvan ve Güney Kore’de, Endonezya ve Hindistan’da, Avrupa’nın merkez ülkeleri ile Amerika kıtasının bütününde, Afrika’da... Artık tüm dünya iki uzlaşmaz sınıfın, iki ayrı dünyanın savaşının arenası durumunda. Artık hiçbir sorun yerel değil, hiçbir yerdeki savaş diğer yerlerdekinden bağımsız değil. Tarih dünya tarihi haline geldiğinden beri ilk kez bu denli birbirine bağlı kaderlerimiz.

Bugün 3. Dünya Savaşının içinde, kapitalist toplum içinde yaşadığımız sorunlardan bahsetmenin bir lüzumu yok. Bu sorunları hepimiz biliyor ve hergün bilfiil iliklerimize dek yaşıyoruz. Kapitalist toplumlar emekçi halklar için tam bir cehennem haline geldi.

Bugün konuşulması gereken, her gün daha çok konuşulması gereken bu cehennemden kurtulmak için yapılması gerekenler ve bunların yapılmasıdır. Şunu asla unutmayalım, kapitalizmin ağır saldırısı altındaki emekçiler, tüm bu sorunları yaşamalarına rağmen sadece kendi yaşam deneyimleri ile sömürüyü ortadan kaldıracak bir harekete girişemezler. Kendiliğinden ayaklanmalar olsa bile bundan sömürüsüz bir toplumun kurulması çıkmaz. Emekçiler sorunların gerçek kaynağını ve kurtuluş yolunu ancak devrimin öngörülemez unsuru olan, devrimci öznenin yardımı ile bulabilirler. Eğer devrimci özne emekçilerin gözünü açmaz, onları eğitip örgütlemez ve nasıl savaşılacağını yeterince öğretmez ise, emekçiler kapitalist kıyım içinde başsız bir gövde gibi o duvardan bu duvara çarpa çarpa gücünü heba eder. Yalnızca bununla da kalmaz, bu bir kendini imha durumuna dönüşür, intiharlar, cinayetler, kendini çürüme ve kadere teslim etmeler, umutsuzlukla dine sığınmalar vb. alır başını gider.

Eğer toplumun yeterince sesini çıkarmıyor oluşundan şikayetçiysek, şunu bilmeliyiz ki bu durum bizim, devrimci öznelerin sesinin yeterince çıkmıyor oluşundandır. Bunu devrimci kadınlar özgülünde söylersek devrimci kadınların toplumu sarsmak, uyandırmak, örgütlemek için yeterince seferber olmayışı yüzündendir.

Dünyamız, hayatlarımız olağanüstü koşullardan geçerken devrimci kadınların hareketinin de olağanüstü boyutlara gelmesi gerekiyor. Sıradan günlük faaliyetle yetinmeyelim “bugünlük yeter” deyip kenara çekilmeyelim. Eğer gerçekten koşullarımızı değiştirmek istiyorsak, gerçek bir özgürlük istiyorsak, rahatlık peşinde koşan, azla yetinen değil, zafer peşinde koşan ve bunun için cüretle fedakarca savaşan kadınlar yetiştirelim. Her gün dürüst, içten, zor koşullarda olan ama bu koşulları nasıl değiştireceğini bilmeyen emekçi kadınlarla bağlar kuralım. Bu bağlarla tüm toplumun yüreğine ve bilincine nüfus edelim.

Aybel Gül