Geçtiğimiz günlerde Rojava’da MİT’in suikasti sonucu katledilen MLKP komutanları Zeki Gürbüz (Ahmet Şoreş) ve Özgür Namoğlu (Fırat Newal), İstanbul’da 8 Ocak günü düzenlenen bir etkinlikle anıldı.
Ölümsüzlerin ve Tutsakların Sesi Platformu (ÖTSP)’nun çağrısıyla gerçekleştirilen anmaya, ölümsüzlerin ailesi, yoldaşları, Alınteri, Partizan, Devrimci Parti, Mücadele Birliği, Komün ve çok sayıda kişi katıldı. Saygı duruşuyla başlayan anma daha sonrasında sinevizyon gösterimiyle devam etti.
ÖTSP adına yapılan açılış konuşmasında ölümsüzleşme haberinin ilk anda büyük bir üzüntü yarattığı, ancak daha sonra ölümsüzleşenlerin hayatını neye adadığının hatırlandığı kaydedildi. Ahmet Şoreş ve Fırat Newal’in tüm benliklerini devrim mücadelesine adadığı belirtilen konuşmada, “Göğsümüz kabardı. Şimdi kendimize şu soruyu soruyoruz, onlar hayatlarını bu şekilde şekillendirmişken bizim üstümüze düşen ne olmalı. Onların sadece acısını değil yarım kalan mücadelesini de sırtlandık” denildi.
Daha sonra Zeki Gürbüz’ün eşi ve yoldaşı Nadiye Gürbüz söz aldı. Özgür’ün devrimci bir anne, babanın, devrimci bir teyze ve eniştenin arasında büyüdüğünü, ilkokula kadar illegal koşullarda yaşadığını ve kimliksizlerden olduğunu kaydeden Gürbüz, “Partili mücadele aslında onun için bir yaşam biçimiydi. Ve çok hızlı bir şekilde kendisini devrim topraklarına hazırlamak için konumlandırdı. Çok yetenekliydi. Kolunda problem olmasına rağmen o becerilerini geliştirdiği ve yoldaşlarına aktardı. Nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşadı. Nasıl şehit düşmek istiyorsa öyle şehit düştü. Anılarına sonsuza kadar bağlı kalacağız. Mücadele bayraklarını hiçbir zaman yere düşürmeyeceğiz” dedi.
Ardından sözlerine devam eden Nadiye Gürbüz; “Çok sade bir insandı Zeki, çok kararlı bir devrimciydi. Kendimden şüphe ederdim ondan etmezdim. Ne aile, ne sevgili, ne de çocuğuyla ilişkisini partisinin ve mücadelenin önüne koymadı. Ama onları da çok güzel sevdi. Utangaçtı, naifti ama uzlaşmacı değildi. Çok iyi bir örgütçüydü. İkna edemeyeceği insan yoktu. Çok uzun süre illegal koşullarda yaşadı, ama otobüste, minibüste insanlarla siyaset tartışır, sokaktaki insanları örgütlemeye çalışırdı. Uzun yıllar partisinin çok önemli sorumluluklarını üstlendi. Yoldaşlarını ve bizi çok güzel onurlandırdı. Anılarına bağlı kalacağız” dedi.
Zeki Gürbüz’ün kızı Ezgi Gürbüz de babasını en son 15 yaşındayken gördüğünü ve tüm yaşamı boyunca çok kısıtlı zaman dilimlerinde bir araya gelebildiklerini belirtti.
“Tam bir baba olarak zaman geçiremedik. Çocukluğumdan beri hep şunu diyorum; parti iyi ki var, iyi ki partiyle doğmuşum. Parti babamın özlemini bana azalttı” diyen Gürbüz, babasının geleneksel bir baba olmadığını vurgulayarak anısına bağlı kalacağını söyledi.
Ailenin konuşmalarının ardından söz alan ESP adına yapılan konuşmada, “O çizginin ete kemiğe bürünmüş kadrolarıdır yoldaşlarımız. Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimi diyen partimizin ete kemiğe bürünmüş halidir Ahmet ve Fırat yoldaşlar. Bizim bakımımızdan da bir fenerdir şehadetleri. Bu bir mücadele yoldaşlar karanlıkla aydınlığın, materyalizmle idealizmin, faşizmle özgürlüğün mücadelesi. Bu bakımdan yoldaşlar bedenleriyle, yaşamlarıyla su taşıdılar ve devam ediyorlar” denildi.
Partizan adına yapılan konuşmada, “Bugün Ahmet, Özgür yoldaşların büyüttüğü mücadele, Nubar Ozanyan’ın, Ulaş Bayraktaroğlu’nun, Sibel Arin’in mücadele topraklarında birleşik mücadelenin varlığını gösterdi” denilen konuşmada, hayatını devrime adayan şehitlerin mücadelesinin yaşatılacağı vurgulandı.
Devrimci Parti adına da, “Hepimize artık devrimin öğretmeni oldular, onların öğretmenliğinde birleşik devrimimizi yaşatmaya ve kazanmaya ant içiyoruz. Anlatılanlardan öğrendik ki mütevazı birer neferdiler. Bu mütevazılığı örnek alarak açtıkları yolda elimizden gelenin daha fazlasını yapmak ve yürümek gayretiyle yoldaşları selamlıyorum” denildi.
Mücadele Birliği adına yapılan konuşmada ise faşizmin saldırganlığına karşı ne kadar ağır olsa da her türlü bedelin verilmesi gerektiği belirtildi ve şöyle dendi:
“O çizgiyi sürdürmek, devrimci kararlılığı hiç vazgeçmeden devam ettirmek gerek. Ya onları tarihin çöplüğüne göndereceğiz ya da kendilerini bir süre daha ayakta tutmak için her türlü yöntemle bizi ezecekler. Tarihin önümüze koyduğu zorlu bir dönemeçteyiz. Başarabilmenin tek anahtarı düşmanın üzerine yürüyebilen emekçilerle, Kürt halkıyla, yoksullarla daha fazla güçlü bağ kurmuş bir hareketten geçiyor. Bu iradenin, cesaretin devrimcilerde olduğunu biliyoruz ve bu irade kazanacak.”
Komün adına yapılan konuşmada ölümsüzleşen devrimciler anıldı ve mücadelelerinin birleşik devrimle kazanacağı vurgulandı.
Kurum temsilcilerinin konuşması sonrası, Ahmet Şoreş ve Fırat Newal'i tanıyanlar onları anlattı.
Konuşmaların ardından anma, müzik dinletisi ile son buldu.