Suruç Katliamı Davası’nda dosyanın tefrik edilmesinden sonra firari sanıklar yönünde 3. Duruşması bugün 24. Urfa’daki Hilvan Hapishane Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor. Duruşmada Suruç Aileleri maruz kaldıkları haksızlıkları vurgulayarak, mahkemenin failleri yargılamayı değil dosyayı kapatmayı dert edindiğini söyledi.
20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta DAİŞ çetesinin canlı bomba saldırısında 33 kişinin katledilmesine ilişkin firari sanıklar İlham Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin yargılandığı davanın 24. Duruşması bugün Urfa’da bulunan Hilvan Hapishane Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülmeye başlandı.
Suruç ana davası ise 22 Ekim'de Ankara davasından tutuklu tek sanık Yakup Şahin'e ceza verilerek kapatılmış, Bali ve Büyükçelebi'nin dosyası tefrik edilmişti.
Bugün Urfa T Tipi Hapishane Kampüsü’nde firari sanıkların yargılandığı davanın 3. duruşması ise bugün Suruç yaralıları, tanıkları, aileleri ve çok sayıda avukatın katılımıyla görülüyor.
Suruç’ta yaralanan Çağla Seven, Soner Çiçek, Yalçın Demir, Suruç aileleri Feti Aydın, Mehmet Özkan, Rabia Özdemir, Sultan Yıldız, 10 Ekim Derneği, HDP Milletvekili Ayşe Sürücü,
HDP Diyarbakır İl Örgütü, TİP Diyarbakır ve Urfa il örgütü de davayı takip etti.
Suruç İçin Adalet Platformu avukatları ile birlikte Türkiye Barolar Birliği ve birçok barodan avukatlar da davaya katıldı.
Barolardan Müdahillik Talebi
TBB Yöneticileri Ali Bayram ve Abdülbaki Çelebi, TTB adına müdahillik talebinde bulundu. Avukat Ali Bayram, "Biz TTB olarak destek olmak için buradayız" dedi. Suruç katliamına ilişkin adil bir yargılama talebinde bulunan Bayram, "Kamuoyunun vicdanını zedeleyen davalarda müdahillik talebinde bulunuyoruz. Suçtan zarar görmediği ve mağdur olmadığı gerekçesiyle talepler reddediliyor. Baroların öncelikli görevi insan haklarını savunmak, sonuna kadar takip etmektir ve bu baroların asli görevidir. CMK 232 maddesi gereğince bir meslek kuruluşu olarak davaya müdahillik talebinde bulunuyoruz" dedi.
Siirt Barosu Başkan Yardımcısı Serhat Siter de baro adına müdahillik talebined bulundu. Siter, "İnsan haklarını savunmak barolara verilmiş bir sorumluluktur, avukatlık yasası gereği müdahillik talebinde bulunuyoruz" dedi. Adıyaman Barosu da müdahillik talebinde bulundu.
“Bali Ülkede Gezip Dolaşıyor Bizim Anmamız Yasaklanıyor”
Katliamda eşi Cemil Yıldız'ı kaybeden Sultan Yıldız, duruşmalarda beyanları nedeniyle mahkeme heyetlerinin haklarında suç duyurusunda bulunulduğunu hatırlatarak diğer yandan Kadıköy Halitağa Caddesi’nde patlamada yaşamını yiteren 33 kişiyi her ay andıkları anmanın da yasaklandığını hatırlatarak yasaklandığını hatırlattı. Yıldız, "Üzerimizde çok baskı var. Her seferinde aynı şeyleri söylüyoruz. İlhami Bali rahat bir şekilde bu ülkeye girip gezebiliyor. Biz uzak yerlerden geliyoruz, mağdur olan biziz yargılanan da biz. Tek talebimiz adalet" dedi.
“Katiller Yargılanmzken Benim Hakkımda Dava Açılmış”
Patlamada yaşamını yitiren 33 Düş Yolucusu’nu anarak sözlerine başlayan ve yine patlamada yaşamını yitiren Çağdaş Aydın’ın yaralanan babası Fethi Aydın, katliamın üzerinden yaklaşık sekiz yıl geçtiğini hatırlattı. Duruşmalar için en az 18 saatlık yoldan gelerek adalet aradıklarını belirten Aydın, silinen beş saatlik kamera görüntülerinin ortaya çıkarılmasını ve atlamının nasıl geçrekleştiğinin, kimin yardım ettiğnin ortaya çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Çantasından IŞİD bayrağı çıkmasına rağmen sakalı kesilerek serbest bırakılan Ömer Arslan’ı kimin serbest bıraktığının da ortaya çıkarılması gerektiğini belirtti. Fethi Aydın, İlhami Bali’nin Konya’da hastanede tedavi olduğunu ve bunu basından öğrendiklerine dikkat çekerek, Ankara’da MİT ile görüşme yapan, Ankara ve Suruç katliamlarının sorumlusu olan bu kişinin bu kadar dolaşmasının sorgulanması gerektiğini vurguladı.
Tek suçun sanıklardan Yakup Şahin’e atılarak sorumluların gizlendiğini belirten Aydın
"Tek başına mı yaptı bu katliamı? Kim yardım etti. Bunları sormak hakkımız değil mi? Benim hakkımda da dava açılmış, ben taleplerimi söylüyorum. Adalet talebimi bildiriyorum. 8 yıl olacak bunlar suç mu hakaret mi? Çocuklarımız elimizden alındı. Bu işe yardım ve yataklık edenleri 'adalet' yazan buradaki mahkemenin heyeti mi yargılayacak biz mi? Mahkeme salonunda yüzüne tükürecek katil yok. Adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Çocuklarımız geleceğin aydınıydı" dedi.
“Katiller Serbest Biz Hapishane Kamüpüsünde Silahların Gölgesinde Dert Anlatmaya Çalışıyoruz”
Suruç’taki patlamada yaralanan Çağla Seven, hayatının en karanlık döneminin Suruç katliamı olduğunu ifade ederek, kapatılan dosyada önlerine beş kişinin getirildiğini belirterek, "Böldünüz çarptınız Yakup Şahin'e göstermelik ceza verdiniz. Yakup Şahin'in bombacısıyla kim iletişime geçti. Teknik takip yapan insanlar tespit edilmemiş, onların suçu yok mu? Kamu görevlileri yargılanmıyor. Hakkında yakalama kararı olmasına rağmen İlhami Bali Konya'da devlet hastanesinde tedavi görüyor. Şaşırmıyoruz! Siyasi iktidar ülkeyi kaosa sürükledi. Firari İlhami Bali teknik takiple nasıl bulunamıyor. Biz anma yapmak isterken gözaltına alınıyoruz. Burada hapishane kampüsünde silahların gölgesi altında derdimizi anlatmaya çalışıyoruz" dedi.
“Yargılamaya İlişkin Taleplerimiz Hep Reddedildi”
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun IŞİD'liler için 'bir grup öfkeli genç' dediğini hatırlatan Seven, iktidarın bunun ekmeğini de çok yediğini ifade etti. Seven, "Buraya ısrarla geliyoruz. Siyasi sorumlular yargılanmadan bu dava açığa çıkamaz. İki polisin yargılanmasını talep ettik, reddedildi. Adalet istedik diye mağdur biziz. İlhami Bali ve ona yardım edenlerin suçu açığa çıkmadı. Siyasilerden, dönemin emniyet müdüründen, İçişleri Bakanlığından şikayetçiyim. Yargılama ancak böyle olur. Katillere ancak bu şekilde ulaşabilirsiniz"dedi.
“Katiller Ve Sorumlular Yargılanmazsa Katliamlar Devam Edecek”
Oğlu Uğur Özkan’ı kaybeden Mehmet Özkan ise 8 yıla yakındır adalet aradıklarını ancak bir arpa boyu yol katedemediklerini belirterek. "Silahlarla mağdur insanları mahkeme salonundan çıkarmaya çalıştılar. Katile katil dediğimiz için uyarıldık" diyen Özkan, bu nedenle hakkında soruşturma başlatıldığını hatırlattı.
Mahkeme heyetine "Bize yaptığınız zulüm değil mi" diye soran Özkan, katillerin yargılanması talebini yineleerek "Her ayın 20'sinde Halitağa'da adalet istiyoruz. Bizim canımız yandı başka canlar yanmasın diye. Bu ay bize orayı da yasakladılar. Davutoğlu ifade vermezse, İlhami Bali yakalanmazsa bu ülkede katliamlar yaşanmaya devam edecek" dedi.
Amacımız Halklar Arasında Barıştı
Suruç katliamı tanıklarından Yalçın Demir, Kobanê'ye gitme sebeplerinin halklar arasında barış olduğunu hatırlattı. Suruç şehitlerinin mezarlarına yönelik saldırıları, ailelerine baskıları ve Suruç yaralılarına, tanıklarına uygulanan baskıları aktardı.
“Oğlumun Mezarını Ateşe Verdiler”
Oğlu Veysel'i katliamda yitiren Rabia Özdemir, "8 yıldır adalet istiyoruz adalet yerine bulsun" dedi. "Oğlumun mezar taşını ateşe verdiler, zarar verdiler" diyen anne Özdemir, sonuna kadar bu davanın takipçisi olacaklarını vurguladı.
“Kobanê'ye İşgal Saldırısı Sürüyor”
Suruç tanıklarından Soner Çiçek, katliam davası başladığında tutsak olduğunu ve süreci basından takip ettiğini söyledi. Yıllar sonra davalara katıldığını ancak herhangi bir ilerleme olmadığını belirten Çiçek, "Bu meselenin iki aşamalı boyutu var; katliam öncesi önlenmemesi ve katliam sonrası ailelerin, 33'lerin yoldaşlarının adalet talebinin yerine getirilmemesi" dedi.
“Suruç’ta Yakınlarını Kaybedenler Tutsak Edildi, Katliamı Protesto Edenlere Dava Açıldı”
Çiçek, 33'leri andığı ve katliamı protesto ettiği için hakkında dava açıldığında, Suruç'ta yakınlarını kaybedenlerin tutsak edildiğini ve bunun kabul edilebilir bir şey olmadığın vurguladı.
Çiçek, "Katillerin serbestçe dolaştığı, eşlerini, çocuklarını kaybettiği bir tablo kabul edilemez. Davutoğlu'nun dinlenmesi temel bir talep. Heyetinizin anlamlı bir adım atması gerekiyor. 33'ler yıkılmış bir kentin yaralarını sarmaya gitti. Kobanê'ye işgal saldırıları bugün devam ediyor. 33'lerin mirasına sahip çıkıyoruz bu kentin yıkılmasına izin vermeyeceğiz. Suruç dediğimiz de iki kavram var; biri katliam biri adalet. Biz bu adaletin izini sürmekten vazgeçmeyeceğiz" dedi.
“Sanıklar Mahkemeye Getirilmeli”
Suruç İçin Adalet Platformu avukatlarından Sezin Uçar ise taleplerini şöyle sıraladı:
"*Dosyanın tanıklarından Fadile Güneş ve H. İbrahim Yoldaş hakkında zorla getirme kararı verilmeli.
*M.Şükrü Yoldaş, Ayşenur İnci, Yakup Şahin, Lütfiye Şanverdi ve Ahmet Davutoğlu tanık olarak dinlenmeli.
*Suriye'de Türkiye'nin denetiminde bulunan bölgelerde olduğu tespit edilen firari sanıklar İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi'nin suçluların iadesi kapsamında Türkiye'ye iadesine karar verilmeli."
Sağlık Bakanlığı'na İki Kurumun Çelişkisi Sorulmalı
Platformu avukatlarından Serdil İzol da İlhami Bali'nin Konya'da tedavi gördüğüne dair Urfa İl Sağlık Müdürlüğü yazısına rağmen Cihanbeyli Devlet Hastanesi'nden "tedavi kaydı yoktur" şeklinde bilgi verildiğini hatırlattı. Bu iki kurumun çelişkisinin Sağlık Bakanlığı'na sorulması gerektiğini vurgulayan İzol, "Bizzat Adıyaman TEM Şube tarafından Şeyh Abdurrahman Alagöz ile bağlantılı olduğu tespit edilen kişiler olarak dosyaya sunulan bilgilere rağmen Antep ve Adıyaman TEM şube tarafından IŞİD'le bağlantılı bu kişilerle ilgili bilgi ve belge bulunmadığı bildirilmiştir. Bu kişilerle ilgili tüm bilgilerin Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yeniden istenilmesini talep ediyoruz” dedi.
Platform avukatlarından Sevda Çelik Özbingöl, İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndan Suruç katliamıyla ilgili düzenlenen raporun dosyaya gönderilmesi ile MİT Başkanlığı’na ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne sanıklarla ilgili güncel bilgi sorulmasını istedi.
Urfa Baro başkanı Abdullah Öncel katliam dosyasında yaşanan hukuksuzlukları teşhir etti ve Suruç katliamı yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmak için mutlaka Davutoğlu’nun dinlenilmesi gerektiğini vurguladı.
Platformumuz avukatlarından Bülent Duran, "Canlı bombaları kendini patlatana kadar yakalayamıyoruz diyen Davutoğlu; şimdi de IŞİD katliamlarıyla ilgili beyanda bulunuyor. Davutoğlu bu dosyada mutlaka dinlenmelidir. Ancak o zaman bir yargılamadan bahsedebiliriz" dedi.
Duruşmaya bir saat ara verildi.