“Onlar ölmediler yok, / Ateş fitiller gibi: / Dimdik ayakta, / Barut ortasındalar!// Ben ölmedim der, / Yumrukları; / Yukarı kalkık yumrukları,// Bu topraktan güler ölüleriniz. / Kalkık yumrukları titrer, / Buğdayın üstünde, / Bilesiniz.”

(Pablo Neruda.)

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın 12 Mart darbesinden sonra idam edilmelerini engellemek için, Mahir Çayan ve arkadaşları NATO üssünden kaçırdıkları İngiliz ve Kanadalı teknisyenlerle birlikte Tokat'ın Kızıldere köyüne geldiklerinde, mevzilendikleri muhtarın evinde devlet güçleri tarafından katledildiler. Yoldaşlarımız ve siper yoldaşlarımız teslim ol çağrılarına; “biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” diyerek yanıtladılar.

Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yoldaşlarımız idama mahkûm edildi. Bunun üzerine Türkiye Halk Kurtuluş Partisi–Cephesi (THKP-C) liderlerinden Mahir Çayan, THKO ile ortak davranma kararı aldı. Mart 1972'de Ünye'ye geçerek, burada bulunan NATO üssünde çalışan iki İngiliz ve bir Kanadalı radyo teknisyenini kaçırdılar. Rehinelerin serbest bırakılması karşılığında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının serbest bırakılmasını talep ettiler.

Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Ertan Saruhan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy ve Ertuğrul Kürkçü rehinelerle birlikte Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyüne geldiler. Burada muhtarın evine mevzilendiler. Ancak bir ihbar sonucu devlet güçleri köye geldiler. Ağır silahlarla ve bazı köylülerin iddiasına göre NATO askerleriyle birlikte muhtarın evini kuşattılar. Helikopterler de havadan kuşatmayı destekledi.

Devlet güçleri, rehinelere aldırış etmeden ateşe başladı. Evin damında bulunan ve "Sıradan askerleri gönderin, rütbeliler gelsin!" diye bağıran Mahir Çayan, ilk yaylım ateşinde başından vurularak öldürüldü. Devlet güçleri evin içine girerek, rehineler de dahil olmak üzere herkesi öldürdüler. Yapılan otopsilerin sonucunda, rehinelerin askerlerce öldürüldüğünü ortaya çıkmıştır. Katliamdan sadece alt kattaki samanlığa sığınabilen Ertuğrul Kürkçü kurtulabildi.

Kızıldere katliamı ve ardından yoldaşlarımızın idamları devrim mücadelesini durdurmamış tam aksine devrimin yolunu göstermiştir. Yoldaşlarımız bize nasıl mücadele edeceğimizi ve hangi araçları kullanacağımızı gösterdi. Kızıldere; siper yoldaşlığının en yüce örneği oldu. Sakınmasız bir feda ruhunun örneğidir tarihimizde.

Yoldaşlarımız yolumuzu açtı, bize düşen yürümektir... Patika yollarda, dağ ve su kenarlarında, fırtınada ve ağustos sıcağında yürümek...