Dünya yeni bir yıla daha girerken, insanların kafasındaki geleceğe dair beklentiler, hayaller ve ümitler, kapitalist sistem tarafından karartılmaya devam ediyor. İnsanların savaşların veya savaş tehditlerinin olmayacağı, insanın insanı sömürmeyeceği, ezmeyeceği, inançlarından ve kültüründen dolayı aşağılanmayacağı, herkesin kendi dilinde insanlığın ortak türküsünü söyleyeceği, sınırsız, sınıfsız bir dünyaya duyduğu özlem de devam ediyor.
Fransa'nın göbeğinde Sarı Yelekliler'in eylemleri, dünyanın dört bir tarafında emperyalist-kapitalist sisteme karşı isyanlar, ayaklanmalar, insanlığın ortak düşünü canlı tutuyor. Marx'ın 170 yıl önce bahsettiği “komünizm hayaleti”, ete kemiğe bürünmüş halde 7 kıta üzerinde dolanmaya devam ediyor. “Kapitalizmin Kara Kitabı”nı kapatmak için dünyanın dört bir yanında insanlar, ayağa kalkıyor, mücadelenin ateşini harlandırıyorlar. Emperyalist-kapitalist sistemin dünya bunalımı derinleşiyor. İnsanlığa, savaşlardan, yıkımlardan, kan ve gözyaşından başka hiçbir şey veremeyen emperyalist-kapitalist sistem, tarih sahnesini terketmemek için gözü dönmüşçesine saldırılarını yoğunlaştırmış durumdadır. Halihazırda sürmekte olan 3.Dünya Savaşı, dünyanın başka yerlerinde insanlık için büyük yıkımlar hazırlamaktadır. ABD'nin başını çektiği emperyalist devletler, yeni provokasyonlarla ömrünü tüketmiş olan kapitalist sistemi ayakta tutmaya çalışıyorlar.
ABD'nin “Suriye'den çekilme kararı” almış olmasını bu koşullar içinde değerlendirmek gerekir. Açık ki, ABD bu hamlesi ile Türkiye'yi savaşın ön cephesine sürüyor. Daha doğrusu, işgal ve ilhak için yanıp tutuşan dinci faşist iktidarın ve faşist devletin önündeki engelleri kaldırarak, yeşil ışık yakıyor. Faşist devletin “atadan yadigar” “Misakı Milli” diye ifade edilen topraklar üzerindeki işgalci emelleri bilinmeyen bir şey değildir. Bilinen eski lapa yeniden piyasaya sürülmektedir; “IŞİD ve terörle mücadele” adı altında Türkiye'nin Rojava Devrimi'ni kanla boğması ve Güneybatı Kürdistan'ı işgal etmesi gündemdedir. Bu, bölgede yaşayan Kürt, Arap ve diğer halklar için yeni katliamlar, yerinden yurdundan edilme, baskı ve zulüm anlamına gelmektedir. Bölgedeki devrimci yapılar, bu işgal saldırısı karşısında topraklarını ve halklarını koruyacaklarını açıklamışlardır. İşgalci TC devletinin heveslerini kursağında bırakmak için bölge halkları kendi aralarında mücadele birliğini örmektedirler.
Bu işgal hareketinde faşist TC devletinin başarısız olması, sadece onu değil bir bütün olarak emperyalist-kapitalist devletleri hüsrana uğratacaktır. Nasıl ki, Rojava Devrimi, Ortadoğu ve dünya halkları için bir moral kaynağı olmuşsa, Rojava Devrimi'nin savunulması, saldırılar karşısında korunması da bütün dünya halklarının zafere olan inancını pekiştirecektir. Hiç şüphesiz, bu savaşım büyük bedeller vermeyi göze alarak zafere ulaşacaktır. Türkiye ve Kürdistan devrimi bu temeller üzerinden yükselecek, başta Türk dinci faşizmi olmak üzere, bölge gericiliğini tarihte hakettikleri yere gömeceklerdir. Egemen sınıf ve onun temsilcileri, öyle naralar atarak halkları teslim alamayacaklarını bir kez daha göreceklerdir. Bunu, bir temenni olarak değil, somut olgulara dayanarak söylüyoruz. Durum “ava giden avlanır” sözüne uygun biçimde gelişiyor. İşgal ve ilhak için ağzının suyunu akıtan faşist devlet ve dinci faşist iktidar, evdeki bulgurdan olma telaşına şimdiden düşmüş görünüyor. Kapı kapı dolaşıp destek aramaları bundandır. Bu korkuyu, bu telaşı “Kürt Halkı Yalnız Değildir” şiarı altında harekete geçerek gerçeğe dönüştürelim.
Şimdi bir kez daha halklarımızın mücadele birliği zamanı, bir kez daha devrimle dünyayı değiştirme zamanı.