"İnsan Hakları Derneği Önünde Kayıplarını Arayanlara İşkence Ediyorsunuz"

Cumartesi Anneleri 707'inci hafta eylemi yine çevik kuvvet polislerinin ablukası altında İHD İstanbul Şubesi önünde gerçekleştirildi. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB'den yöneticilerin katıldığı eylemde 73 yaşındaki Abdulkerim ( Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın akıbeti soruldu.

İSTANBUL - Cumartesi Annelerinin 707'inci eylemi Galatasaray Meydanı'nda eylem yasağı nedeniyle yine çevik kuvvet polis ekiplerinin ablukası ve müdahale tehditleri altında gerçekleştirildi.

Bu hafta Cumartesi Anneleri/İnsanları'na KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'den yöneticiler de destek verdi. Basın açıklamasının saati beklenirken polisin' dağılın' anonslarına karşı gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, polislere, “Sizler bizlere Galatasaray Meydanı’na izin verseniz bu hengame yaşanmaz” dedi. Polis ekipleri ise müdahale etme tehdidinde bulunarak “İçeri girin” anonsu yaptı.

"İnsanlığınızı Sorgulayın!" 

Bunun üzerine Mikail Kırbayır "Bu nasıl bir zulümdür, burası İnsan Hakları Derneği, biz kayıplarımızı devletin kaybettiği soruyoruz.38 senedir belirsizliği, zulmü yaşıyoruz, artık yeter. Kayıplar sizin de yakınınız olabilirdi. Siz görev icabı burada olabilirsiniz ama elinizi vicdanınıza bir koyun, eğer sızlamıyorsa insanlığınızı sorgulayın. Biz Galatasaray Meydanı'nda toplanıyorduk, tek bir slogan, tek bir karmaşa olmadan....Bu yaptığınız zulümdür, işkencedir" dedi.

 

"Hani, Cemil'in Kemikleri Nerede?" 

Diğer yandan Fatma Kırbayır Gülmez de isyan ederek "Cemil Kırbayır'ın kemikleri nerede, bize kardeşimin kemiklerini verin. Yeter artık. Biz burada sizle karşı karşıya gelmeye mecbur değiliz. Küçük çocuğumu bırakıp geldim tek bir kemik için. Sizle işimiz yok biz sadece adalet istiyoruz. Anneler ağlamasın. Sizin anneleriniz de ağlamasın. Cumhurbaşkanı, bu kara tülbent senin de başına gelir” diyerek, mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini söyledi.

 

"8 Haftadır Polis Baskısı ve Şiddet" 

Bu haftaki basın açıklamasını İHD İstanbul Şubesi Kayıplara Karşı Komisyon adına Besna Tosun okudu.  "Bizim adalet talebimizin 8 haftadır polis baskısı ve şiddeti ile engellenmesi yaşanan felaket ortamının sonucudur. 707. haftamızda hukuk ve adaletin bu topraklara ne kadar uzak olduğunu gösteren bir kaybedilme davasını hatırlatmak için buluştuk" diyen Besna Tosun, 73 yaşındaki Abdulkerim ( Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın gözaltına alınışlarına ilişkin bilgileri şöyle aktardı:

27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova’nın Ağaçlı Köyü'ne baskın yaptı. Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Askerler köyden ayrılırken işkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdulkerim ( Şemsettin) Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ı gözaltına alarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürdü.

Olay Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarında şu şekilde yer aldı: “Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır.”

Tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, olayın geçtiği TBMM Susurluk Raporu’na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtayca reddedildi ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı onaylandı.

AİHM‘e taşınan dava 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandı. AKP hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, tazminat ödeme yoluna gitti. (Başvuru no: 31730/96) Abdulkerim (Şemsettin )Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın gözaltında kaybedilişlerinin 23. yılında cezasızlıkla kapatılan davalarının yeniden açılıp onların akıbetlerini açığa çıkartacak ve ceza adaletini sağlayacak bir yargılamanın başlatılmasını istiyoruz. " 

Tosun, sözlerini hakikat ve adalet talebi gerçekleşinceye kadar kayıplarını aramaktan ve kayıplarıyla buluşma mekanı olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceklerini belirterek tamamladı.

 

"Ben Çocuğumu Kendim Getirdim, Hani Nerede?" 

Ardından gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız " “Baskıyla bir şey olmaz. Bizim kayıplarımızın akıbetini açıklarsınız failleri yargılarsınız bu biter. Hem kayıplarımızı vermiyorsunuz hem de arayanlara engel oluyorsunuz. İnsan haklarından bahsediyorsunuz ama insan hakları derneğine baskı yapıyorsunuz. Hani ben çocuğumu kendim getirdim nerede? Biz kayıplarımızdan srumlular yargılanmadıkça vazgeçmeyeceğiz” dedi.

 

"Oğlumu Türk İntikam Tugayı Kaçırdı"

28 Temmuz 1993 tarihinde gözaltında kaybedilen KHK ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe de kısa bir konuşma yaptı. Tepe, “Biz Galatasaray Meydanı’nı istiyoruz. Bizi orada çok darp ettiler. Benim oğlum Özgür Gündem Gazetesi muhabiriydi. PKK’nin kaçırdığını söylediler. Benim oğlumu Türk İntikam Tugayı kaçırdı” dedi. Faillerin şimdiye kadar neden bulunmadığı sorusunu da soran Tepe, “Biz adalet istedik. Biz çocuklarımızın katilleri yargılansın dedik slogan dahi atmadık sessizce oturuyorduk. Bu baskı neye” dedi.

 

"Çocuğumun Kemiklerini sızlatmayacağım"

 Cenazesi 1996’da kaybedilen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya da “Barış istiyoruz. Herkes gelsin bize destek versin. Kimse ölmesin. Ne polis ne asker kimse ölmesin istiyoruz” diye seslendi. Burada tekrar seslenen Hanife Yıldız, yargıya ve milletvekillerine seslenerek, “Ben devlete güvendim. Oğlumu karakola götürdüm. Buna rağmen oğlum kaybedildi. Barış, adalet olsun yeter artık bizi polisle karşı karşıya getirmeyin” dedi. Emine Erdoğan’a hitaben konuşan Yıldız, “Emine hanım bir annedir. Diyor ki güçlü olan haklı olandır. Benden daha güçlüsü var mı? Ben çocuğumun kemiklerini sızlatmayacağım” diye konuştu.