Cumartesi Anneleri/İnsanları 25 Ağustos'ta Cumartesi Anneleri 700. Hafta eyleminin yasaklanmasını ve polisin uyguladığı şiddeti İHD İstanbul Şubesi'nde bir açıklamayla protesto etti. Gözaltında kaybedilenlerden devletin sorumlu olduğunu ve 23 yıldır verdiklerini ve bu mücadeleden vazgeçmeyeceklerini vurguladılar.
İSTANBUL - İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde yapılan basın toplantısıyla Cumartesi Anneleri'nin 700’üncü hafta eyleminin yasaklanması, işkenceli gözaltılar ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklaması protesto edildi.
“Bizi susturamazsınız, adalet arayışımızı sürdüreceğiz" vurgusu yapılan açıklamada salona dan “Kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz” yazılı pankart ve gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları asıldı.
Toplantıya, İHD İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Gülseren Yoleri, Cumartesi Anneleri Emine Ocak, İkbal Eren, Hanife Yıldız, Maside Ocak, Besna Tosun, Hanım Tosun, Cumartesi İnsanı Mikail Kırbayır, Hüseyin Ocak, Ali Ocak ile çok sayıda kayıp yakını ile gözaltına alınanların bir kısmı,
Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Garo Paylan, Hüda Kaya, Oya Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Ali Şeker katıldı.
Toplantıda ilk olarak Gülseren Yoleri konuştu.
“Hükümeti Bu Yanlışı Tekrar Etmemeleri İçin Uyarıyoruz”
Cumartesi Anneleri 700 Hafta eyleminde yaşanan işkence ve gözaltına alınmaları hatırlatan Yoleri, “Bugün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklama ile bu tutum da başka bir boyut kazanmış durumda” dedi. Grup adına basına açıklamayı da Gülseren Yoleri okudu.
Yoleri, müdahalenin anayasal hakların gaspı olduğunu ve bunu protesto ettiklerini belirtti.
Beyoğlu Kaymakamlığı’nın kararı ile keyfi olarak eylemin yasaklandığını söyleyen Yoleri , 47 kişinin gözaltına alındığını hatırlattı. Hukuk dışı bu yasağı protesto ettiklerini söyleyen Yoleri, “Hükümeti bu yanlışı tekrar etmemeleri için uyarıyoruz” dedi.
Her hafta bir kayıp hakkında hakikatlerin paylaşıldığını ve olayın faillerinin isim isim belirtildiğini anlatan Yoleri, “700 haftalık bu mücadele kimi zaman cılız da olsa bazı faillerin hesap vermesine neden oldu. Ancak yine de eylemi büyütmeye ihtiyaç var. Bu nedenle de 700’üncü haftaya destek vermek için çok sayıda kişi Galatasaray Lisesi’ne gelmiştir. Hepsine teşekkür ederiz. Bundan sonra da 701’inci eyleme de geleceklerini ve koruyacaklarından dolayı şimdiden teşekkür ederiz” dedi.
"Soylu'nun Açıklaması Devletin Suçlarını Örtmeye Yöneliktir"
Cumartesi Anneleri’nin haklı mücadelesinin bu ülkeyi yönetenler tarafından bilindiğini söyleyen Yoleri, Süleyman Soylu’nun açıklamasının, devletin suçlarını örtmeye yönelik olduğunu ve gözaltında kayıp davalarına siyasi müdahale olduğunu belirtti.
Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşmeyi Süleyman Soylu’ya hatırlattıklarını söyleyen Yoleri, “Konu hakkındaki raporu da hatırlatıyoruz. Devlet 31 yıldır sonra Kırbayır’ı katlettiğini açıklamıştır. Hasan Ocak’a dair de gerçek bilgi verilmedi. Cumartesi Anneleri anneliği istismar etmemekte annelik hakkını kullanarak çocuklarının kemiklerine ulaşmak istemektedir. Bu talep hepimizin talebimizdir. Bitmeyen bu yas sürecinin tamamlanması ve adaletin sağlanması devletin görevidir” dedi.
“Polisin uyguladığı şiddet ortamı provoke etmiştir” diyen Yoleri, bu saldırıyı protesto ettiklerini yineledi.
"Biz Sessiz Çığlıkla Kaybednlerin Yargılanmasını Kayıplarımızın Kemiklerini İstiyoruz"
Ardından gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak konuştu. Ocak, “Bugün karşısınızda hem insan hakları aktivisti hem de İHD üyesi olarak konuşuyorum. Hepiniz iyi biliyorsunuz ki her Cumartesi bizim Galatasaray’da yükselttiğimiz sessiz çığlıkla biz kaybedenlerin yargılanmasını kayıplarımızın kemiklerini istiyoruz. Bize uygulanan şiddet karşısında şunu söyleyebiliriz, Hasan’ın gözaltında iken tanıkları vardı. Bunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Adli Tıp Raporu’nu hatırlatıyoruz. Bugün Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklama Hasan abimin davasında olduğu gibi pek çok davayı etkileyecek" dedi.
"Bize 'Paçoz' Diyeceğine, Savcılara, 'Bu Dosyaları Sonuçlandırın" Demesini İsterdik"
Savcıların bu dosyaları kapatmasına yönelik bir müdahale olduğunu belirten Ocak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Berfo Ana’ya verdiği sözü hatırlatarak "Cemil Kırbayır’ın bulunması için halen dosyaları canlandırmadılar. Biz devlet yetkililerinden yasaları işletmesini isterdik. Biz, Süleyman Soylu’nun bizi tehdit etmesi yerine, Soylu’nun dosyaların takibi için savcılara seslenmesini ve yasaları işletmesini söylemesini isterdik. Bize paçoz diyeceğine, savcılara, ‘bu dosyaları sonuçlandır’ demesini isterdik. Bizim bitmeyen yasımız var. Bize tehditler savurmasını anlayamadık. Süleyman Soylu yaptığı açıklama ile suç işlemtir, yalan beyanda bulunarak suç işlemiştir, mahkemelere müdahale ederek suç işlemiştir. Bu suçu asla cezasız kalmayacaktır” dedi.
"Biz İrademizi ve Cesaretimizi Haklılığımızdan Alıyoruz"
Gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır ise 23 yıldan bu yana devleti muhatap alarak sessiz direnişi ve haklılıklarını ifade ettiklerini belirterek, “Bizim canlarımızı yüreklerimizi alanlar, haksızlardır. Biz bunun için mücadele ediyoruz. Biz şunun ya da bunun müdahalesi altında hareket etmiyoruz. Biz irademizi ve cesaretimizi haklılığımızdan alıyoruz. Sen kaybetmişsin. Senden davacıyız. Sen bu meydandan bizi götüremezsin. Senin görevin bizi oradan uzaklaştırmak değil, oraya gelip bizi dinlemektir. Lütfen gel ve bizi dinle” dedi.
"Beni Kimse Kullanmıyor, Beni Buraya Yüreğim Getirdi"
Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ı annesi Hanife Yıldız,1996’da Ankara’ya gittiğini ifade ederek, tüm yetkililerin kendisini başından savdığını belirtti. “Ben evladımı arıyorum kim bana sahip çıkarsa ben onların yanında olurum” diyen Yıldız, “Ben buraya Murat’ın annesi olarak geldim ama baktım bir sürü Murat var. Ben onların da annesiyim” dedi. Kendisinin de Dolmabahçe Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılan görüşmede olduğunu hatırlatan Yıldız, “Erdoğan bizim üzerimizden boy gösterdi. Süleyman Soylu da boy gösterdi. Bizi dinleseydi ya trafiği takip edeceğine. Bizi dinleseydi ya. Beni kimse kullanmıyor. Beni buraya benim yüreğim götürdü. Ben evladımı devlete götürdüm şimdi devletten alamıyorum. Biz sizden eşya istemiyoruz. Biz sizden canlarımızı istiyoruz” dedi.
“Dünya Türkiye’deki Hukuksuzluğu, Cumartesi Anneleri’ni Konuşuyor”
Daha sonra Cumartesi Anneleri’nden İkbal Eren konuştu. İkbal, 25 Ağustos’un kara cumartesi olarak kayıtlara geçtiğini belirterek, “Biz 699 hafta dile getirdik. Oturmaya başladığımızdan 306’ıncı haftaya kadar bizi duyan olmamış, o hafta bizimle tanışmak istemiş. Annelerimiz, O’nunla tanışında şunu söylemiş. ‘Kayıp yakınlarının acılarını dindirmek için hükümet olarak üzerine düşeni yapacaklarını’ belirtmiş. Dönemin başbakanı o zamanki. Ben de 38 yıl önce kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşiyim. Sonra Emine Erdoğan açıklama yapmış. Emine, ‘Yıllardır mücadele eden annelerin başbakanın karşısına çıkmadığına şaşırmış, tüm cumartesi annelerinin acısını paylaşıyorum’ demiş. 306’ıncı haftamızdan sonra 394 hafta daha oturduk. Ne değişti?" diye sordu.
"699 Hafta Sessiz Çığlığımızı Yükseltmek İstedik, Bu Karşılığı?"
İkbal Eren sözlerini şöyle sürdürdü: "306 haftada ne söylüyorsak, başbakanla görüştüken 394 hafta da aynı şeyi söyledik. Bizim taleplerimiz değişmedi. Bizim ne topumuz ne silahımız var. Bizim sadece sözlerimiz var. Ne yapmıştık biz? Ne istedik? 699 hafta sessiz çığlığımızı yükseltmek istedik. 700’üncü hafta bizi duymuyorlar, görmüyorlar. Bu mu bunun karşılığı? Bazı şeyler vardır sizi görmezler duymazlar. Bir foto karesi vardır sizin söylediklerinizden çok daha fazlasını anlatır. Biz hak hukuk adalet istedik. Hükümet bir tek adım atmadı. Ben 38 yıldır ailemle birlikte hak adalet hukuk arıyorum. Bu ülkede biz bunu bulamadık. Dünya bizi duydu. Şu anda dünya Türkiye’deki hukuksuzluğu, Cumartesi Anneleri’ni konuşuyor” diye konuştu.
“Annelik İstismar Edilmiyor, Annelik Aranıyor!"
Süleyman Soylu’ya yönelik de konuşan Eren, “Hasan Ocak’ı çukurdan çıkardı Emine Anne hangi istismardan söz ediyorsunuz? Annelik istismar edilmiyor. Annelik aranıyor. Süleyman Soylu sen bunları bilmiyor musun? Anneleri meşruşlaştırmıştı senin başındaki. Sen şimdi bizim anneliğimizi inkar ediyorsun. Bizi, sizin gazınız, tüfeğiniz susturamaz. Siz de haklısınız, kendi kendinizi mi yargılayacaksınız. Mehmet Ağar da sizin hükümet de sizin ortağınız. Bizi susturmaya gücünüz yetmez. Adalet arayışımız devam edecek. Annelik başka bir şey Süleyman Soylu sen bilmezsin” dedi.
“Devletin Arşivlerinde Tüm Bilgiler Var”
Daha sonra Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun ise kendilerine yönelik şiddeti kınadığını belirterek, “Üstten emir verenleri şiddetle kınıyorum. Biz 700 haftadır arada oturuyoruz kime ne zararımız oldu? Biz şunu istiyoruz. Kayıplar bulunsun failler yargılansın. Biz bunu söyledik” dedi. Süleyman Soylu’nun açıklamasını utanç verici olarak nitelendiren Tosun, “Zaman zaman bizimle görülmek isteyen devlet yetkilileri nasıl bu açıklamayı yapıyorlar?” diye sordu.
“Galatasaray Bizim İçin Meşrudur, Vazgeçmeyiz Vazgeçmeyeceğiz!”
Yıllar önce Cenevre’de bir toplantıya katıldıklarını aktaran Hanım Tosun “O toplantıdan sonra beni gözaltına aldılar. Sorguda bana şu sordular, ‘Bu toplantıya neden katıldın?’ diye sordular. Ben neden İHD’ye üyeyim, sen benden daha iyi bilirsin dedim polise. Beni öldürsen de parçalasan da benim eşim gözaltında kayboldu bunu söyleyeceğim. Sonra o masaya iki tane Fehmi Tosun dosyası geldi. Evet biz biliyoruz devletin arşivlerinde herşey kayıtlı. Benim eşim nereye gitti nerde kayboldu.Tüm bilgiler devlette vardır. Bir kayıbımız kalsa da, iki elimiz onların yakasında olacak. Galatasaray bizim içn meşru bir yerdir. Oradan bizim sesimizi duydu herkes. Biz Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyiz, vazgeçmeyeceğiz. Biz haklıyız, kararlıyız. İnatçıyız. Onların açıklaması onlar da kalsın. Bizim analık babalık vicdanız var. Vicdanı olan biri varsa gelsin bizim karşımıza çıksın, ‘Neden buradasınız?’ diye sorsun” dedi.
Basın toplantısı Cumartesi Anneleri/İnsanları adına Maside Ocak'ın, 701’inci haftada Galatasray’da olacaklarını belirtmesiyle sona erdi.