< < “DEVRİM’de Şenliğe Giderken

ODTÜ'de şenliğin saray kararıyla, rektörlük uygulayıcılığında yasaklanmasına karşı eylem halini alan öfke de sınıf savaşının yasalarından hükmünü aldı. Şenlik, şenliği organize eden topluluk olan Uluslararası Gençlik Topluluğu (UGT) şahsında tüm halk sınıflarıyla dalga geçer sınırlara hapsedilmişti.

UGT; başta bu sınırlamayı, bu yıl şenlik yapmayarak ve devrim yürüyüşüne katılarak protesto etmeyi düşündü. Sonra diğer topluluklarla yapılan forumda, yasakçı rektörlüğe karşı eylem yapma kararı çıktı, bu yolla şenlik yapılabilecekti. Ayrıca bu yasak ülke kamuoyuna duyuruldu ve ülkemizde uzun bir birikimi olan iç savaşın sonucu olarak ayaklanmacı kitlede ve sanatçılarda mücadeleci bir karşılık buldu. Bazı sanatçılar, ayaklanmacı kitlenin değil sarayın sanatçısı olsa dahi, ayaklanmacı kitlenin sanatçılarının moral üstünlüğü sebebiyle ücretsiz konser verebileceklerini açıkladılar. Bu elbette bu ünlülerin halkla ilişkiler çalışmasıydı yalnızca. Sözünde durup ücretsiz sahne almayı kabul eden sanatçılar, gene ayaklanmacı kitlenin sanatçıları oldu.

Destek sadece ülke çapında değildi, kampüs içinde de müthiş bir destek vardı. Ringlerde, yemekhanede, sınıflarda; şenliğin yasaklanmasını duymayan kulak kalmamıştı. Şenliğin yasaklanmasına karşı yapılacak olan eyleme kendi dilimizden Devrimci Öğrenci Birliği bildirileri dağıtırken, bildiriyi alan her on kişiden altısının geleceğini söylediğini gördük ve gerçekten geldiler de. Rektörlük önünde 1000 civarı öğrenci saatlerce sloganlarla ve halaylarla bekledi. Serhildan Jiyane ile çekilen halay dahi hiçbir açık şoven tepkiyle karşılaşmadı 1000 civarı kişi arasından! Kitleler ortalama solun sandığından çok daha ileride, ulusal sorunda da. İşgal ve ilhaka karşı birleşik devrimin doğruluğunu bir kez daha gözlerimizle gördük. Bekleyiş sürüyor ve mesai bitimi saat 17.00 yaklaşıyordu.

Birçok genç, rektörlük şenliği engellemeyeceğinin (elektrik kesintisiyle ve kampüs kapılarında sanatçı ve sahne geçişini özel güvenlikle engelleyerek) garantisini vermezse, rektörlüğün içine girilmesi önerisini doğru buluyordu. Birçok genç de girmeyi istiyordu. Sorun burada, eylemin yani bir yere kadar kitlelerin de yönetiminin net olmamasında başladı. Yani belirgin ve kitleye karşı şeffaf bir eylem komitesi olmamasında. Böyle olması rektörlüğün elini neden rahatlattı? Çünkü karşısına çıkan; genellikle de şenliği organize eden ana topluluk UGT veya örneğin başka bir eylemde ortalama solun temsilcileri yani bireysel kaygıları da olan ve kitleye göre sayısı azaltılmış ve bu grupların şimdiki niteliğinden kaynaklı kitleye göre ufku da daraltılmış insanlar oluyor. Halbuki kitle-rektörlük karşı karşıya gelmesi (rektör, saray tarafından atandığı ilk yıl olan 2016-7 ders yılında bir forumda öğrencilerin karşısına çıkmak durumunda kalmıştı ve soruları yönelten, foruma müdahale eden doğrudan kitle olmuştu ve rektör çok daha zor bir duruma düşmüş, kitlelerin gözünde maskesi daha fazla düşmüştü) çok daha lehimize olacaktı. Hem kısa vadeli hedefimizi gerçekleştirme menzilimiz için, hem kitlelerin eylem deneyimi kazanması için, hem de rektörlük şahsında burjuva sınıfı ve devletinin başta moral açısından olsa dahi zayıflaması için. Bu böyle olmadı ama böyle olmalı. Böyle olması için kitle içindeki dolaylı ve doğrudan çalışmamızı artırmaktan başka, çevremize doğru zamanda görev dağıtmaktan çekinmemekten başka hiçbir yol yok.

Rektörlük o gün saat 16.00’dan sonra, mesai bitimine 1 saatten az kala ve rektörlük önünde bekleyen gençlerin öfkesi artarken, UGT ile rektörün görüşmesi için ertesi gün saat 17.00’ye randevu verdi. Böylece eylem ertesi gün, rektörle görüşme öncesi tekrar rektörlük önünde buluşup eyleme devam etmek üzere sonlandırıldı. Gerçekten 1000 kadar kişi bekliyordu. Yani şenlik programını kendi doğrultumuzda yapsak, görev bölüşümünü karşılayacak kadar çok coşkulu insan. Rektörlüğün şenliği 2 temel engelleme ihtimalini de şenlik günleri engellemeye yeterli genç. Ve hatta kararlılığımızı gösterecek hareketler, rektörlüğün şenlik günü engelleme girişiminden dahi uzak durmasını sağlayabilirdi. Tıpkı Evvel Temmuz gibi, 1 Mayıs Mahallesi Kuruluş Festivali, Munzur Festivali gibi, kitlelere dayanarak özgürce yapabilirdik şenliğimizi. Kitlenin buna coşkusu vardı. Ama başka türlü değil ama böyle yapılmasına gerektiğine olan inanç çok yaygın değildi. Bunu artırmalıyız.

Ertesi gün olduğunda rektör UGT ile randevusunu, 17.00’den 12.00’ye çekti. Böyle yaparak rektörlük önünde görüşme sırasında kimsenin beklememesini amaçlamıştı, ama amacına ulaşamadı. Gene de yüzlerce genç bu değişikliği genellikle telefon ve kısmen yüz yüze görüşmelerden haber aldı ve rektörlük önünde toplandı. Burada rektörün sebepsizce ve aşağılarcasına randevu saatini değiştirmesini, hem de bunu yaparkenki amacı apaçık ortadayken, kabul etmemeliydi. Bu sırada yapılan görüşmelerde rektörlük DEVRİM'de, istenildi kadar değil ama 2 gün sahne kurulmasını kabul etti. Kitlelerin önemli bir kısmı bunu zafer gibi gördü kutladı. Bu mücadeleye olan güveni artırmış olsa da, biz de geniş çevremizle bunun büsbütün bir yanlış olduğunu konuşmasak da yakın çevremizle görüştüğümüz ve mücadeleye zaten yakınlığı olan ve reformist örgütlerde yer almayan halk kesimlerinin sorgulayıp devrimci cevaplar çıkardığı gibi; rektörlüğe şans tanımaktır da aynı zamanda.

Şimdi, sonunda ve şenliğe 3 gün kala, iki gün DEVRİM'de müzik sahnesi olacağı duyurulabildi (konunun gündelik olarak dışında olduğu için yazıda DEVRİM yürüyüşünün başına gelenlerden bahsetmiyoruz bile ancak onun da tarihi kendi kararımıza göre değil, rektörlüğün biçtiği Ramazan öncesi zamana göre belirlendi, duyuru süresini ve imkanını azaltmasına rağmen). Rektörlük ve Haluk Levent (yasaklama üzerine hayrına olaya el atmış ve ODTÜ'ye gelip UGT ile beraber rektörlükle görüşmüştü) bu kadar öfke ve kitlelerin enerjik eylem katılımı sonrasında rektörlüğün gerilediği mevziyi rektörlük ve öğrenci işbirliği olarak duyuruyor. Rektörlük bir de bu şenliğe katkısının olduğunu yazıyor sitesinde. Evet bir katkısı var: Kitleleri öfkelendirmek. Yalnız bizim ona bir zararımız var: Geçtim yönetimi devralmayı, şenlik programımızı izin almadan uygulamaya koymayıp onun koltuğunda geçireceği süreyi uzatmak, ki bulaştığı suçları, sonuçta devrimde alacağı cezayı artırmak.

Bir daha çevreye böyle bir zarar vermeyelim!

ODTÜ’den DÖB’lü Öğrenciler