Son dönemlerde gün geçmiyor ki bir intihar vakasıyla karşılaşmayalım. Bir baba çocuğuna pantolon alamadığı için intihar etti. Yine bir anne üç çocuğunu öldürdü ve intihar etti. Ölmek üzereyken yoğun bakıma, ardından da gözaltına alındı. İfadesinde “mutlu bir günüm geçmedi hayatımda. İntihar etmeyi zaten düşünüyordum. Ama çocuklarım arkamda kalacaktı ve benim kaderimi paylaşacaklardı. O yüzden önce onları öldürdüm, sonra intihar ettim ama ölemedim” dedi. Bir genç borçlarını ödeyemediği için babasıyla tartıştı ve önce babasını, sonra kendisini öldürdü. Bunlar sadece aklımızda yer eden intihar olayları. Aklımızda kalmayanlar olduğu gibi, basına yansımayanlar da var mutlaka.
Tüm bu intihar olaylarının geliştiği dönemle eş zamanlı olarak anti-depresan kullanımının yaygınlaştığına dair bir rapor açıklandı. Tüm bu resimler tek bir çerçevede birleştirildiğinde, ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Ekonomik kriz, kitlelerde farklı yansımalar gösteriyor. Krizin kıskacında insanlar ya intihara sürükleniyor, ya antidepresanlarla kendilerine sahte mutluluklar dünyası inşa ediyor ya da devrimcileşiyor. Yani ya çürüyüp yozlaşıyor ya da bilinçleniyor.
İntiharların ve antidepresan kullanımının artmasının nedenini sorgulayacak olursak, verilecek cevap kısa, öz ve net: Çözümsüzlük! Krizden çıkışın yolunu bulamayan insanlar, yukarıda saymış olduğumuz üç yoldan birine yöneliyor. İntiharlar ve antidepresan kullanımıyla ilgili olarak gençliğe çok büyük bir rol düşüyor. Enerjik ve umut taşıyıcısı olan gençlik, intiharın çözüm olmadığını kitlelere yorulmadan yılmadan anlatmalı. Asıl çözümü, krizden çıkışın tek yolunu kanıtlarıyla göstermeli. Kitleleri kuşatan bu umutsuz ruh halini dağıtmak için umut taşıyıcı rolünü en iyi biçimiyle yerine getirmeli.
Unutulmamalıdır ki, gelecek gençliğindir. Gençlik kendi geleceğini yaratmak için bugünden işe başlamalıdır. Onun geleceği toplumu intiharlardan, sahte mutluluklar dünyasından ve çürümüşlükten arındırılmış yeni bir toplumdur. Gençlik, gerçek mutluluklar dünyasını yaratabilmek için kitle bağlarını güçlendirmeli, doğru teoriyi ve pratiği kitlelere taşımakta ısrarcı davranmalıdır.
“Bizim devrim partimizde ağır basanın gençlik olması çok doğal değil mi? Biz geleceğin partisiyiz ve gelecek de gençliğindir. Biz bir yenilikiçiler partisiyiz ve gençlik her zaman yenilikçileri izler. Biz, çürümüş bir eski rejime karşı özveriyle savaşıyoruz!” (Engels) Gençlik, Engels'in bu sözlerini yolunu aydınlatan bir ışık olarak görmelidir. Bu sözlerin ışığında çürümüş eski rejimle birlikte toplumdaki çürümüşlüğü yok etmek için çetin bir mücadeleye girişmelidir.