Haftalardır süren eylemsellikler ve ayaklanmalar sonucu gündemi epeyce meşgul eden, bir süredir kapitalistler ve karşı devrimciler tarafından korkulu gözlerle izlenen bir Avrupa ülkesi, Fransa... Dışardan bir gözle bakınca refah seviyesi yüksek, yaşanılabilecek bir ülke gibi görünen ancak ekonomik ve sosyal yapısını incelediğimizde toplumun büyük bir kesimi için hiç de öyle olmayan bir ülkenin en yoksullarının, ezilenlerinin, emekçilerinin başlattığı bir ayaklanmadan bahsedeceğiz.

Fransa'da "Sarı Yelekliler"in isyanı, Kasım ayında başladı. Görünürde akaryakıt zammı nedeni ile ayaklandı Fransa halkı. Ama akaryakıt zamları kıvılcımdı ve sokakları haftalardır zaptedenler zamların kaldırılmasına ve örgütsüz olmalarına rağmen sokakları terk etmeyerek bu isyanı çok daha kapsayıcı toplumsal taleplerin olduğu bir ayaklanmaya dönüştürdüler. Zaten taleplerin sadece zamdan ibaret olmaması insanların sokaklarda mücadelelerinin devam etmesini sağladı. Ve sistemin yarattığı birçok farklı sorundan kaynaklı öğrenciler, memurlar, işçiler, kadınlar kurtuluşun ve mücadelenin önemli bir noktası olan sokaklarda birleşti. Bu birleşme yalnızca Fransa ile kalmayarak Belçika, Hollanda ve Almanya gibi Avrupa ülkelerine de sıçradı. Fransa halkı, aslında çok önceden böyle bir ayaklanmanın yaşanacağının haberini vermişti bize. Peki Fransa'da Sarı Yelekliler ayaklanmasını hazırlayan süreçte neler oluyordu birlikte bakalım.

Fransa, 13 Kasım 2015 ile 1 Kasım 2017 arası OHAL koşulları ile yönetiliyordu. 6 kez uzatılıp, 2 yıl sonra sona erdirilen OHAL'in birçok koşulu Fransa'da da Türkiye'de olduğu gibi kalıcı hale getirildi. Bunun nedeni burjuva basının dillendirdiği gibi terör eylemlerini durdurmak, azaltmak değildi. Grevlerin, eylemlerin, işgallerin yani isyan edenlerin sayısının artmasıydı. Tabii ki OHAL, kapitalizmin krizlerinin, bunalımlarının etkilerini geçici olarak daha az hissetmesine yarıyordu; ama yine de yeterli değildi ve yeterli olmadı.

2017’de Fransa OHAL'e rağmen yapılan metal işçilerinin grevleriyle, o dönemde oluşturulan yeni çalışma reformuna karşı ülkenin birçok yerinde gerçekleşen eylemlerle dünyaya sesini duyuruyordu. 2018 yılında da sokaklardaki, grevlerdeki insan sayısı çoğalmaya devam etti. 2018 Nisan ayında işçi sendikalarının çağrısıyla devletin 'kemer sıkma politikaları' na karşı 3 aylık grev ilan edildi ve bu 3 ay süresince haftanın belli günlerinde demiryolu işçileri tren seferlerini, havayolları işçileri uçuş seferlerini durdurdu, öğrencilerin de eylemler düzenlemesiyle onlarca okulda eğitim aksadı, yürüyüşler, protestolar düzenlendi. Son iki senede gerçekleşen bu ve daha nice eylemsellikler Fransa halkının emperyalist-kapitalist sisteme olan öfkelerinin biriktiğini gösteriyordu ve sistemin durdurulamayan çöküşünü hızlandırıyordu. Bu öfkeyi, değişime ve gelişime olan özlemi bugün ‘Sarı Yelekliler’ üzerinden çok daha net ve yoğun bir biçimde görebiliriz. Sarı Yelekliler ayaklanmasında haftalardır, yüzbinlerce insan ortaklaşarak aynı sloganlar ve talepler altında, ölümlere, yüzlerce gözaltıya rağmen mücadelelerini sürdürüyorlar.

Peki biz devrimci öğrencilerin daha nicesine tanıklık edeceğimiz bu ayaklanmalar çağında ne yapma gerekiyor?

Bizler 21.yüzyılda yaşayan gençlik olarak Gezi Ayaklanması’nı, Ortadoğu'da yaşanan Arap Baharı'nı ve irili ufaklı birçok sosyal patlamayı, ayaklanmayı, isyanı görmüş, aktif olarak da bu hareketlere katılmış bir nesiliz. Ancak bugün Sarı Yelekliler ayaklanmasında da, Gezide de, Ortadoğu'da yaşanan ayaklanmalarda da ortak eksiklik şuydu: Toplumun örgütsüz ve kendiliğinden hareket ediyor olması, toplumun önünde güçlü bir devrimci hedef ve öncü olmaması...Bu, ayaklanmaların daha yavaş sonuç almasına veya ilerlememesine yol açıyor. Bugün biz gençlerin yapması gereken öncelikle temel bir eksiklik olan örgütlülüğün yeterince geniş olmaması sorununu ortadan kaldırarak,örgütlü gücümüzü geliştirmek ve yaygınlaştırmak olmalıdır. Bununla birlikte öğrenci gençliği bilimsel sosyalizm ile buluşturmak, nihai kurtuluşu yani komünizm hedefini ortaya koyarak gençlere siyasi ve politik anlamda öncülük etmektir. Öğrenci gençlik içinde bir güç haline gelerek yaşanacak bir ayaklanmada, bir isyan dalgasında, halk hareketinde üniversite ve lise öğrencilerini devrimci talepler uğruna dövüşmek için birleştirmek bizlerin tarihsel sorumluluğudur.

Bugün Sarı Yelekliler ayaklanması bizlere yeni bir ayaklanmanın yaşanabileceğini bir kez daha gösterdi. Bu yüzden zaman kaybetmeden saatlerimizi devrime ayarlamalı, örgütlenmeli ve hazırlıklarımızı kuracağımız devrimci iktidar ve sosyalist topluma ulaşmak için yapmalıyız!

 

Adana’dan Bir DÖB’lü