Geçtiğimiz yazımızda gençlik mücadelesinin içine sızan sapma akımları inceliyorduk. Bu yazımızda bu örnekleri çoğaltarak devam edelim. Bir diğer sapma akım olan troçkizmi inceleyelim.  Troçkizm; Rusya'da devrim sürecinin başlarında  trudoviklerin  yanında yer alan Troçki’nin marksizmi tahrif etmesiyle ortaya çıkan bir akımdır.

Troçki tek bir ülkede sosyalizmin olamayacağını ve sosyalist devrimin başarılı olması için bütün dünya ülkelerinde aynı zaman diliminde, bir dünya devrimi biçiminde olması gerektiğini söyler ve böylece devrim mücadelesini bilinmez bir geleceğe erteler. Oysa  kapitalizmin eşitsiz gelişme yasasından dolayı, sosyalist devrimin dünya devletlerinde aynı zaman diliminde bir dünya devrimi biçiminde gerçekleşmesi  mümkün değildir. Lenin devrimin, emek-sermaye arasındaki uzlaşmaz çelişkilerin en yoğun olduğu dönemde meydana geleceğini öngörüyordu. Ekim Devrimi aynı zamanda Leninizmin troçkizm üzerinde zaferinin kanıtı oldu.

Feminizm ise cinsler arası eşitlik temelinde mücadele eden bir burjuva ideolojisidir. Feminizm sınıf perspektifi ile mücadele etmediği için bir burjuva kadınının bir işçi kadın kadar ezildiğini ve kurtuluşun ataerkil sistemin yıkılmasıyla gerçekleşeceğini söyler.  Fakat unutulan şu ki; kapitalist sistem, sınıflı bir toplumdur. Kapitalist sistemde kadınlar da sınıflara ayrılmıştır. Kadınlar ya burjuva sınıfına ya da proleter sınıfa aittir. Yani en temelde ataerkil sistem kapitalist sistemin bir çarkıdır ve kapistalist sistem yıkılmadan ataerkil sistem yıkılamaz. Marksizm bundan dolayı kadınların tam ve gerçek kurtuluşunu; kadınların işçi sınıfıyla birlikte mücadeleyi yükseltmesiyle gerçekleşeceğeni belirtir. Feminizm kadınların tam ve gerçek kurtuluş yolunda görülmediği gibi kadınların devrimci mücadele içerisinde yer almasına da karşı tutum sergilemişlerdir. Cinsler arası eşitliği savunan feminizm ile toplumsal kurtuluşu hedefleyen marksizm bu noktalarda ayrılıyor.

Toplumdan koparak bulundukları yerden teori üreten reformist – oportünist hareketler ise bu düzenin içerisinde dönüp duran, tam da onlara uygun bu sağ ve sol sapma akımları hemen sahiplenirler.

Bu hareketler kim mi?

Bunlar Gezi Ayaklanmasında halk, “Hükümet İstifa, Halk İktidara” sloganını atarken “Biber Gazı Yasaklansın” diyenlerdir!

Bunlar devrim için mücadele etmektense, yaşadığımız kapitalist sistemde bugün hiçbir anlam ifade etmeyen seçimler için çalışma yapanlardır!

Bunlar kitleleri devrimci mücadeleden saptırmaya çalışan, her gün burjuvaziyle nasıl uzlaşılabileceğini düşünenlerdir!

Ancak;

Ekonomik kriz ciddi bir boyuta ulaşmışken, iç savaş gün geçtikçe derinleşiyorken, yanı başımızdaki Afrin savaşında Kürt halkı ile birlikte enternasyonalist savaşçılar ölümsüzleşiyorken, zindanlarda devrimci tutsaklar dört duvar arasına kapatılmışken ve zindanlardaki tek tipleştirme uygulaması gibi baskıcı uygulamalar artıyorken, Kürt halkı bodrumlarda yakılıyor, çocuklar öldürülüyorken, her gün binlerce kadın tacize, tecavüze uğruyorken; bizim devrimden başka kurtuluşumuz yoktur.

 

Bizler Denizlerden, Seyitlere, Sinanlara kadar uzanan devrim mücadelesinin önündeki engelleri, devrimin dinamik gücü olan gençlik olarak aşmayı bilmeliyiz..

Liselerde, üniversitelerde, mahallelerde devrim için örgütlenmeli, içimize sızmaya çalışan bu sağ ve sol sapma akımları elimizin tersiyle itmeliyiz.

Öğrenci gençliğin devrim mücadelesini büyüten Devrimci Öğrenci Birliği’ni gençlik içerisinde bildiri, yazılama, pankart vs. yollarla yaygınlaştırılmalı ve her fakültede, her okulda DÖB komiteleri ve konseyleri oluşturmalıyız.

Günlerin bile kızıllaştığı bu süreçte gençliği de kızıllaştırmalıyız!

 

ŞİMDİ DEVRİM ZAMANI!

DEVRİM İÇİN SAVAŞANA, DÖVÜŞENE BİN SELAM!

Adana / DÖB