Hatay’da sağlık emekçileri, çalışma ve yaşam koşullarının sağlıksız olması, Sağlıkl Bakanlığı ve başhekimlikerin sağlık emekçilerinin sorunlarını görmezden gelerek "Afettesiniz, katlanacaksınız" dayatmasını Samandağ Devlet Hastanesi önünde eylem yaparak protesto etti.

Hatay'da çalışan sağlık emekçileri zor durumda. Depremzede olmasına rağmen çalışan ya da geçici görevlendirmeyle Hatay'a gelerek çalışan sağlık emekçilerinin en temel ihtiyaçları olan barınma koşullarından yoksun. Bunun yanında depremde hastaneler yıkıldığı için nitelikli hizmet verebilecekleri koşullar da mevcut değil. Barınma sorununun çözümü ve sağlık hizmeti verebilecekleri koşulların sağlanmasını isteyen sağlık emekçilerinin talepleri ise Sağlık Bakanlığı ve başhekimlikler tarafından görmezden geliniyor.

Taleplerini dile getiren sağlık emekçileri "Afettesiniz katlanacaksınız" dayatmasıyla karşılaşıyor.

Hatay Tabip Odası ve SES Hatay Şubesi, sağlıklı yaşam ve çalışma koşullarının iki aydır hala sağlanmaması ve sorunların çözümünde ne Bakanlığın ne de Başhekimliklerin çalışanları muhatap almamasını protesto etmek için Samandağ Devlet Hastanesi önünde bir basın açıklaması yaptı.

Depremden etkilendiği halde çalışmaya devam eden ya da geçici görevlendirmeyle Hatay’a gelen sağlık emekçileri barınma gibi en temel sorunlarının çözümü için bir muhatap bulamazken sağlıklı hizmet üretebilecekleri koşullardan da yoksunlar. Barınma sorununun nasıl çözüleceği tamamen belirsiz. Ev yok, lojman yok, konteyner yok, görevlendirilen sağlık çalışanının bu sorunu nasıl çözeceğini sorduğunda yanıt alabileceği bir sorumlu makam da yok.

Sorunları görmezden gelinen sağlık emekçileri Samandağ Devlet Hastanesi önünde eylem yaparak taleplerini açıkladı.

SES Hatay Şube Hukuk Sekreteri Nilgün Aşkar’ın okuduğu basın açıklamasnda sorunları dile getirerek taleplerini açıkladı.

6 Şubat tarihinde gerçekleşen depremler şehirlerimizi yerle bir etti. Evlerimiz işyerlerimiz ya yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. İllerdeki sağlık ve sosyal hizmet emekçileri depremin ilk dakikalarından itibaren hem hayatta kalma hem de hayatta tutma mücadelesi verdik.

Enkazdan kurtarmadan, defin işlemlerine, yönlendirme, bilgilendirmeden yardımların dağıtımına her alanda görev aldık. İnsanlar sağlamlığı şüpheli binalara giremezken, günde onlarca deprem yaşanırken depreme dayanıklılığını bilmediğimiz binalarda sağlık hizmeti vermeye devam ettik.

Bu süreçte halkımızla beraber barınma sorunu başta olmak üzere gıda, temiz su gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayamadık. Buna rağmen hizmetten çekilmedik. Tüm üzüntü, yorgunluk ve korkumuza tanık olan idarecilerimiz en temel insani taleplerimizi görmek yerine nöbet listelerini whatsapptan yollayıp uygunluğuna bakmaksızın arkadaşlarımızı çalışmaya zorladı.

Hastane binasına girip depremler devam ederken, korku ve panik içinde çalışmamız istendi. Yemek yok, su yok, korkuyoruz, yoruluyoruz, üşüyoruz, banyo yapamıyoruz, tuvaletler çok kirli kullanamıyoruz dedikçe ‘depremdir, afet halidir’ dendi. Sorunlarımıza çözüm bulmak yerine çözümsüzlük, çaresizlik dayatıldı. Bizi sefalette ortaklaştırdılar.

Bu kadar korku ve kaygıyı yaşayan bizler, ailelerimiz, çocuklarımız, yaşlılarımız, engellilerimiz, çadırlarda soğukla, çamurla, hastalıkla, yoklukla boğuşurken çalışmaya zorlandık.

Ülkenin her yerinden yüzlerce, binlerce kişi gönüllü olarak bu hizmeti vermek, buradaki sağlık emekçilerine destek olmak için isim yazdırırken, depremden doğrudan etkilenen bizlerin çalışması için diretildi, baskı uygulandı.

Hastane yöneticilerinin kendilerini üstlerine kanıtlama telaşı ile kağıt üzerinde işlerin yürüdüğü görüntüsü verme yarışları sağlık çalışanlarını görmezden gelmelerine yol açtı. Bunun için hızlıca binadaki yıkıntıların üstünü örttüler, binadaki kaymaları sıvadılar, tertemiz gösterdiler. Binanın depreme dayanıklı olduğunun güvencesini verme gereği bile duymadılar.

Gelen konteynerları kendilerine ayırıp sağlık emekçilerine su geçiren çadırları verdiler, depreme dayanıklı raporu olmayan hastanenin üst katlarında kendinize yer bulun dediler.

Emekçilerin kaldığı çadırların yanına bir wc, banyo koymayı çok gördüler, geceleri onlarca metre uzaktaki o korkutucu binadakileri kullanmayı dayattılar. Temiz banyo tuvalet, temiz battaniye yorgan bile sağlayamadılar.

Başka şehirlerden gelenleri ortada, soğukta bıraktılar, yer göstermediler, emekçiler ihtiyaçlarını ilettiklerinde ‘afet bölgesindesiniz, katlanacaksınız’ dediler. Ulaşım kolaylığı sağlamayı da kalacak yer göstermeyi de gerekli görmediler ama ayar vermeyi, kaba davranmayı, yıldırmayı ve geldiğine pişman etmeyi ihmal etmediler. Afeti de OHAL’i de çözümsüzlük için kullandılar.

Depremin başından bu yana yoğun acil hizmeti veren sağlık emekçilerine acil hizmet ödemesini, teşvik ödemesini gördüler. Depremi tüm ağırlığıyla yaşadığı halde çalışanlara teşekkür edeceklerine hakları olan ödemeyi bile yapmadılar.

Onlar bağışlanan ilaçları ve tıbbi malzemeleri tasnif edip halkın ve kamunun yararına kullanmaktan aciz bir şekilde, bu ürünlerin çöp, nem içinde kullanım koşullarının ortadan kalkmasını beklerken; sahada insanlar parayla ilaç ve medikal ürün arıyorlar.

Sözde esnek çalıştırılan sağlık emekçilerine destek olmak üzere görevlendirme istenmeyip az sayıda personeli varolan sağlık talebinin altında ezilmeye mahkum ediyorlar. Başka illerden görevli sağlık emekçisi talep etmeyip, depremzede sağlık emekçilerini yoğun ve ağır koşullarda çalışmaya zorluyorlar.

Son olarak dün yeni atanmış, yıkıntı içindeki şehri bilmeyen devlet hizmet yükümlüsü kadın sağlık emekçilerinin hastanede kaldıkları odayı boşaltmalarını yer göstermeden istemleri ve bu isteklerini hastanenin anons sistemi ile iletmelerini acizliklerinin, beceriksizliklerinin ve duyarsızlıklarının bir göstergesi daha olmaktan öte ye geçmiyor.

Sorunların çözümü için başvurulan hastane yöneticileri sağlık emekçilerinden gelen taleplere kulaklarını tıkayarak adaletten ve liyakatten uzak kayırmacı yönetim anlayışıyla çözümsüzlük üretiyorlar.

TALEPLER

Dönüşümlü çalışan sağlık emekçilerinin daha rahat çalışması için başka illerden görevlendirmeler yapılmasını, hastanedeki sağlık hizmetinin planlanmasına yereldeki depremzede sağlık emekçilerine söz verilmesini,

Acil hizmeti veren tüm sağlık emekçilerini başka illerden yapılacak görevlendirmelerle iş yükünün azaltılmasını,

Gerek görevlendirme ile gelen gerekse yerelde olup depremzede olan sağlık emekçilerine hizmet vermelerini mümkün kılacak yeterli ve sağlıklı barınma alanları sağlanmasını,

Barınma alanlarında banyo tuvalet çamaşırhane yemekhane gibi hizmetlerin sağlanmasını

Görevlendirme, hizmet planlaması ve barınma gibi konularda alınacak kararlara sağlık emekçilerinin dahil edilmesini,

Emrivaki, dayatmacı, belirsizliklerle dolu yönetim anlayışı yerine katılımcı, eşitlikçi, adil ve süreç nedeniyle takdir eden ve şefkatli bir yönetim anlayışını,

Göreve çağrılan Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin barınma, sağlıklı beslenme, temiz su ve giyim gibi temel ihtiyaçlarının acilen karşılanmasını,

Aileleri şehir dışında barınmak durumunda olan sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ulaşım bakımından desteklenmesini,

Barınma alanlarında psikososyal destek hizmetlerinin verilmesine uygun sosyalleşme alanlarının oluşturulmasını,

Emeklilik, yer değişikliği talebi olan sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin taleplerinin bir an önce karşılanmasını talep ediyoruz.

Ayrıca bilinmelidir ki; sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak sadece çalışanların değil tüm ilçe sakinlerinin sağlık hakkı talebinin sözcüsü olmaya devam edecek, moloz ayrıştırma, taşıma ve depolama süreçlerinde yapılan yanlışlara göz yummayacağız.

Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamları için, güvenli çevre ve toplum sağlığı için mücadeleyi büyüteceğiz!

Bir kez daha depremin 67. gününde Samandağ Devlet Hastanesinden sesleniyoruz; depremden etkilenen tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ve bölge halkının sağlık sorunları çözülünceye kadar SES’lenmeye devam edeceğiz.

Ne Samandağ ne de sağlık ve sosyal hizmet emekçileri yalnız değildir!