2023 hoş gelmedi. 2022 de hoş geçmemişti zaten emekçilerin kazanımları açısından. Biz eğitim emekçileri açısından en önemli gündem, Öğretmenlik Meslek Kanunu’ydu.

Öğretmenleri “uzman”, “başöğretmen” diye bölen, mesleğinde yetkin olduğu halde sınava tabi tutan, ekonomik olarak ayrıştıran bu büyük saldırıya karşı mücadele ettik. Mesleğimize yönelik büyük bir saldırı olduğunu belirttik fakat kanunu iptal ettiremedik. Sınavı geçenlere maaş farkı verileceği söylentisi ise hala resmiyete kavuşmadı.

Burjuva medya eliyle servis edilen haberlerde sanki bu kanun öğretmenlere büyük haklar getirecekmiş gibi algı yaratıldı. Öğretmenlerin neredeyse tamamı tarafından karşı çıkılan kanun er ya da geç emekçilerin mücadelesi sonucu yürürlükten kaldırılacaktır, kaldırılmalıdır. Emekçiler mesleklerine yönelik bu büyük saldırıya büyük bir mücadele örgütleyerek cevap vermek zorundadır.

ÖMK’nın ana gündemi işgal ettiği 2022 yılı boyunca başka saldırılar da hız kesmeden devam etti. Özellikle eğitimin ticarileştirilmesi ve dinci-gerici bir muhtevaya bürünmesi politikalarına devam edildi. Hem devlet okullarında hem de özel okullarda çalışan eğitim emekçileri yoksulluğa itilirken özel okullar karlarına kar kattı.

Toplumun büyük bölümünün yoksullukla boğuşmasının en ciddi göstergelerinden biri okullara aç gelen, beslenme çantalarında ekmek ve birkaç zeytinden başka bir şeyi olmayan, açlıktan bayılan çocukların sayıca çoğalması oldu. Küçücük çocukların okullardaki oyunlardan arta kalan zamanlarında en sık yaptıkları şey ülke ekonomisini konuşmak oldu. Kimilerine şaşırtıcı gelecektir fakat ilkokulda bile gündem aynı.

Çok fazla gündem olmasa da, önemli sorunlardan biri de göçmen çocukların eğitim hakkından tam anlamıyla faydalanamaması. Yoksulluğun onlar için daha yakıcı olmasıyla birçok çocuk ailesiyle birlikte eve ekmek getirebilmek için çalışıyor. Okula gelebilenler ise aç öğrenciler kervanının başını çekmenin yanı sıra bir de ciddi uyum sorunu yaşıyor.

Peki, saydığımız bunca olumsuzluğun içinde hiç mi umut yok?

Umut, karanlığın ucunda ışıl ışıl parlıyor. Eğitim emekçilerinin arasında yaptığımız tartışmalar ve sohbetlerde artık çok daha kolay bir şekilde söz devrime geliyor. Eskiden “A gitsin B gelsin” söylemleri yerini “kim gelirse gelsin bu düzende hiçbir şey değişmez” söylemlerine bıraktı. Çoğunluk topyekun bir değişiklik olması gerektiğinde hem fikir. Tabii ki devrimin olanaklılığı konusunda büyük çoğunluk karamsar fakat olması gerektiği konusu bir çoğu tarafından daha rahat kabul görüyor. Böylesi bir atmosferde biz devrimci emekçilere düşen en önemli; görev bu memnuniyetsizliği örgütlemek.

Her daim umutluyuz çünkü yaşam bizden yana.


DEK’li bir öğretmen